Gündem

Savcı Öz: Yargılama makul sürede yapılmalı

1.Ergenekon İddianamesi’ni 13 ayda yazdığı için eleştirilen Savcı Öz, 2004'teki makalesinde, "Yargılama makul sürede yapılmalı" diyor.

03 Mayıs 2009 03:00

Yargılamanın adil olması kadar, makul bir sürede yapılması da önemlidir. Makul süre şartı, dolayısıyla, makul bir süre içinde itham edildiği suç nedeniyle içinde bulunduğu güvensiz durumun giderilmesini teminat altına alır.

“Ergenekon” soruşturmasını yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’ün, 30 Ocak 2004’de yazdığı, "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması" başlıklı makalesi, Adalet Bakanlığı’nın internet sitesinde yer alıyor. Hürriyet’ten Saygı Öztürk’ün haberine göre, 86 sanıklı Birinci Ergenekon İddianamesi’ni 13 ayda yazdığı için eleştirilen Savcı Zekeriya Öz’ün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulamasına ilişkin yazdığı makalesi, Adalet Bakanlığı sitesinde yer alıyor. Ergenekon soruşturması, bazı sanıklar tarafından "hak ihlalleri" gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) götürülürken, Öz’ün makalesi de "adil yargılama hakkı"yla ilgili. Öz, makalesinde, "Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır" diyor. Öz, sanığın haklarını da sıraladığı makalesinde özetle şunları söylüyor:

'Hak kısa sürede elde edilmeli'


Yargılamanın adil olması kadar, makul bir sürede yapılması da önemlidir. Makul süre şartı, dolayısıyla, makul bir süre içinde itham edildiği suç nedeniyle içinde bulunduğu güvensiz durumun giderilmesini teminat altına alır. Bu, ilgili kişinin menfaatine olduğu kadar yasal kesinlik için de gereklidir.

Bir davanın karmaşık olup olmadığı değerlendirilirken davanın tüm boyutları göz önünde bulundurulur. Karmaşıklık hem olaya ilişkin sorunlar hem de yasal meselelerle ilgili olabilir. AİHM’nin önem verdikleri arasında, temin edilmesi gereken maddi deliller, suçlanan kişi ve tanık sayısı, uluslararası unsurlar, davanın başka davalarla birleştirilmesi ve usule başka kişilerce yapılan müdahaleler bulunur.

'Kanunların amacı insan hakkı'

Yasaları uygulamak zorunda olan Adalet mensuplarının da bu hassasiyetleri iyice kavrayıp yargılamalarda ve devletin yaptığı tüm işlemlerde kanunlara uygun kişilerin haklarını zayi etmeyecek şekilde eşit ve adil uygulamaları ve bir haksızlığa uğrayan herkesin hakkını arama için birçok prosedüre gerek kalmaksızın hakkını kısa sürede elde etmenin yasal güvencelerinden faydalanmalıdır.

Kanunlar toplum düzeni için insanlar tarafından oluşturulmuş ortak irade sonucu insanların kendi hak ve özgürlüklerinin korunması için çıkarılıyor. Kanunların aynı amaca uygun olarak ve hassasiyetle uygulanmasıyla bu amaç gerçekleştirebilir.

Masumiyete Fransa ve Avusturya’ya açılan davaları örnek gösterdi

'Masumiyet (Suçsuzluk) Karinesi'

Bir suçla itham edilen herkes yasalara göre suçluluğu ispat edilene dek masum kabul edilir. Bu ilke, Sözleşme tarafından "cezai" kabul edilen hukuk davaları ve mesleki disiplin yargılamaları için de geçerlidir. AİHM, başvurucu "bir suç işlemiş olmakla itham ediliyorsa", bu ilkenin mahkemelerin dışındaki diğer kamu yetkilileri için de geçerli olduğu kararına varmıştır. Ailenet de Ribemont Fransa’ya karşı davasında, başvurucu polisle gözaltındayken üst düzey bir polis memuru tarafından basın toplantısında bir cinayetin azmettiricisi olarak gösterilmişti. Bunun masumiyet karinesinin ihláli olduğuna karar verilmiş ve daha sonra başvurucunun bir yargıç tarafından delil yetersizliği nedeniyle salıverilmesi bu durumu düzeltememiştir. Masumiyet karinesi yargılama öncesi olduğu kadar beraat sonrasında da gözetilmelidir. Sekanina Avusturya’ya karşı davasında AİHM, beraat kesinleştikten sonra yerel mahkemelerin başvurucunun suçuna ilişkin şüphelere dayanmasının artık kabul edilemez olduğunu kararlaştırmıştır. Masumiyet karinesi sanığın tutuklanmasına engel değildir