"Barış için Akademisyenler" inisiyatifinde Sur, Cizre ve Silopi başta olmak üzere Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki sokağa çıkma yasakları ve operasyonlar sırasında yaşanan insan hakları ihlallerine karşı ilk olarak 1128 akademisyenin Ocak 2016’da imzaladığı "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisiyle ilgili soruşturmayı yürüten Savcı İsmet Bozkurt’un dosya ayırırken gerekçe göstermediği ortaya çıktı. Tefrik kararında gerekçe gösterilmemesi 1128 akademisyenin tamamını bir arada yargılamanın uluslararası tepkilerden çekinildiği yorumlarına yol açarken T24’e konuşan Avukat Aslı Kazan, davaların birleştirilmesi talebinde bulunarak “Yargılananlar arasında hukuki ve fiili bağ var” dedi. Aslı Kazan, müvekkili Biriz Gonca Berksoy’un 11 Nisan 2016’da Emniyet Müdürlüğü’ne verdiği yazılı ifadenin dava dosyasında yer almadığını belirtti.
Akademisyenleri “terör örgütü propagandası yapmak”la suçlayan Savcı İsmet Bozkurt’un imzaladığı tefrik kararında gerekçe bölümü boş bırakılarak nokta işaretlerine yer verildi. Öte yandan, soruşturmada şüpheli sıfatıyla yer alan akademisyen İstanbul Üniversitesi’nde çalıştığı halde isnat edilen suç yerinin Hakkâri olarak yazılması dikkat çekti. Kazan, "Kopyala yapıştır iddianamede müvekkilimin suç tarihi 2015, suç yeri de Hakkari olarak gösterildi" dedi. Kazan, akademisyenlere yönelik açılan bütün dava dosyalarının mahkemeye getirtilerek incelenmesini ve akademisyen davalarının birleştirilmesini talep etti.
“Bu suça ortak olmayacağız”
"Barış için Akademisyenler" tarafından yapılan açıklamanın tam metni şöyleydi:
Bu suça ortak olmayacağız! Em ê nebin hevparên vî sûcî!
Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız!
Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur'da, Silvan'da, Nusaybin'de, Cizre'de, Silopi'de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.
Bu kasıtlı ve planlı kıyım Türkiye'nin kendi hukukunun ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası antlaşmaların, uluslararası teamül hukukunun ve uluslararası hukukun emredici kurallarının da ağır bir ihlali niteliğindedir.
Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, gerçekleşen insan hakları ihlallerinin sorumlularının tespit edilerek cezalandırılmasını, yasağın uygulandığı yerde yaşayan vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesini, bu amaçla ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerinde giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz.
Müzakere koşullarının hazırlanmasını ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını, hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz. Müzakere görüşmelerinde toplumun geniş kesimlerinden bağımsız gözlemcilerin bulunmasını talep ediyor ve bu gözlemciler arasında gönüllü olarak yer almak istediğimizi beyan ediyoruz. Siyasi iktidarın muhalefeti bastırmaya yönelik tüm yaptırımlarına karşı çıkıyoruz.
Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor, bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz."