12 Mart 2022 12:49
Değer Akal
Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı uluslararası siyasette dengeleri değiştirirken Türkiye'nin dış politikasındaki değişim de sürüyor. İsrail Devlet Başkanı Isaac Herzog'un "tarihi" olarak nitelendirilen ziyaretinin hemen ardından Yunanistan Başbakanı Kiryakos Mitsotakis, 13 Mart Pazar günü Türkiye'ye çalışma ziyareti gerçekleştirecek.
Mitsotakis, İstanbul'da önce Ortadoksluk Bayramı vesilesiyle Fener Rum Patrikhanesi'ndeki ayine katılacak, ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından ağırlanacak, liderler öğle yemeğinde bir araya gelecek.
Dr. Ioannis N. Grigoriadis'e göre Mitsotakis ziyaretiyle birlikte Türk-Yunan ilişkilerinden yeni bir sayfa açabilmeyi umut ediyor.
DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Grigoriadis, "Başbakan Mitsotakis, iki ülke ilişkilerinde yeni bir başlangıç istediğine dair iyi niyetini göstermek için bu ziyareti gerçekleştiriyor. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türk dış politikasındaki belirleyici ağırlığı da onunla kişisel diyaloguna önem atfetmesini de beraberinde getiriyor" görüşünü aktardı.
Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı, bölge ülkelerini de yeni sınamalarla karşı karşıya getirdi.
Mitsotakis'in ziyaretinin, böyle bir dönemde gerçekleşiyor olması, görüşmelerin önemini daha da artırıyor.
Birçok bölge ülkesi gibi Türkiye ve Yunanistan da son gelişmelerin ışığında tehdit algılamalarını, dış politika önceliklerini, yeniden gözden geçiriyor. Bazı uzmanlar, NATO müttefiki iki ülkenin, yeni sınamalarla karşı karşıya kalabileceklerinin farkında olduklarını, bu nedenle gerilim siyasetini rafa kaldırabileceklerini dile getiriyor.
Türkiye-Yunanistan ilişkileri uzmanı olan Grigoriadis, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna işgali ile uluslararası düzenin temel ilkelerini hedef aldığını, yaşanmakta olan gelişmelerin hem Türkiye hem Yunanistan için güvenlik alanında yeni tehlikeleri beraberinde getirdiğini kaydetti.
Son gelişmelerin NATO'nun önemini bir kez daha ön plana çıkardığını vurgulayan Yunan uzman,"NATO, Yunanistan ile Türkiye arasındaki önemli bir bağı temsil ediyor. Karadeniz'in güvenliği, Ukrayna'daki askeri ihtilafın son bulması, her iki ülke için önemli. Gelişmeler, her iki ülkeyi, ortak güvenlik çıkarları bağlamında, ortak paydada buluşturuyor. Her iki lider, bölgedeki sorumlu aktörler olarak 'bizlerin ikili ihtilafları, görüş ayrılıkları olabilir, ama savaşın bir çözüm olmadığında mutabıkız' diyebilirler" değerlendirmesini aktardı.
Oysa yaklaşık iki yıl önce Türkiye ile Yunanistan arasında gerilim tırmanmış, Doğu Akdeniz'de sıcak bir çatışmanın eşiğine gelinmişti.
Şubat 2020'de de Erdoğan'ın "Avrupa'ya kapıları açtık" açıklamasıyla çok sayıda göçmen Yunanistan sınırına akın etmiş, Atina ile Ankara arasında büyük bir siyasi kriz yaşanmıştı.
Doğu Akdeniz'deki sondaj çalışmaları ve askeri tatbikatlar, iki ülke donanmalarını birçok kez karşı karşıya getirmiş, dönemin Almanya Başbakanı Angela Merkel'ın arabuluculuğu ve NATO'da oluşturulan askeri çatışmayı önleme mekanizması iki ülke arasında savaşı engellemişti.
Erdoğan 2021 yılında ise gerilim politikalarında frene bastı. Sondaj gemileri limanlara çekildi; Türkiye, Yunanistan da dahil olmak üzere bölge ülkeleriyle ilişkilerini normalleştirmeye yöneldi.
Ankara ile Atina arasında sorunları ele almak üzere istikşafi görüşmelerise beş yıl aradan sonra yeniden başladı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Atina'yı, Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ise Ankara'yı ziyaret etti.
Son gelişmeleri DW Türkçe'ye değerlendiren Atina merkezli Avrupa ve Dış Politika Vakfı (ELIAMEP) kıdemli uzmanlarından Dr. Ronald Meinardus, "Batı İttifakı'nın, ki burada NATO'yu ve bir bütün olarak Batı'yı kastediyorum, bugün en son ihtiyaç duyacağı şey, Türk-Yunan ilişkilerinde 2020'de tanık olduğumuza benzer bir kriz" tespitini aktardı.
"Şu anda özellikle Amerikalılar, Yunanistan ve Türkiye'nin siyasi yakınlaşma sürecini sürdürmeleri için ağırlığını koyuyor" diyen Alman uzman, ayrıca Miçotakis ile buluşmanın Erdoğan için Washington'da "güvenilir bir partner" olarak görülmek ve puan toplamak için bir fırsat yaratacağını söyledi.
Meinardus, "Pazar günkü Miçotakis-Erdoğan buluşması Washington'da memnuniyet ile karşılanacaktır" görüşünü dile getirdi.
ABD başkanlığını üstlenmesiyle birlikte NATO ittifakını yeniden güçlendirmek istediğini ilan eden Joe Biden'ın özellikle Erdoğan'dan Türkiye'nin rotasını yeniden Batı İttifakı'na çevirmesini, İsrail, Yunanistan ve diğer bölge ülkeleriyle ilişkilerini normalleştirmesini istediği biliniyor.
Biden'ın Perşembe günü uzun bir aradan sonra Erdoğan ile telefonda görüşmesi, Türkiye'nin İsrail ve Yunanistan ile attığı normalleşme adımlarının Washington'da olumlu yankı bulduğunun bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Önceki haftalarda Ukrayna konusunda Avrupalı müttefikleriyle birçok kez videokonferans görüşmeleri gerçekleştiren Biden'ın, bu görüşmelere Erdoğan'ı dahil etmemesi dikkat çekiyordu.
Dr. Ronald Meinardus, ABD yönetimi ve AB ülkelerinin, Türkiye'deki anti-demokratik gelişmeler konusunda eleştirilerini sürdürdüklerini, Ankara'nın Doğu Ege adaları ile ilgili tutumuna destek bulamadığını ancak son yaşananların yeni bir bakışı da beraberinde getirdiğini vurguladı.
"Ukrayna savaşı Türkiye'nin önemini arttırdı" tespitini yapan Meinardus, geçmiş yıllarda izlediği politikalarla Türkiye'yi uluslararası alanda yalnızlaştıran Erdoğan'ın son aylardaki adımlarının da Batı'daki yeni bakışı etkilediğini dile getirdi.
Türkiye'nin kısa süre önceye kadar hasım olarak gördüğü İsrail, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerle ilişkilerini normalleştirmeye çalıştığına işaret eden Meinardus, "İki gelişme eşzamanlı yaşanıyor. Bir yandan Erdoğan'da izolasyondan kurtulması gerektiği farkındalığı oluştu, Batı'da ve diğer aktörlerde de Ankara'nın Ukrayna konusunda merkezi bir öneme sahip olduğu idrak edildi" şeklinde konuştu.
Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı, Putin'in yaptığı son açıklamalar ve dile getirdiği talepler, savaşın yayılabileceği, hatta nükleer silahların da kullanılabileceği endişesini artırmış durumda.
NATO ve üye ülkeler, art arda açıklamalarla ittifakın beşinci maddesine atıfta bulunarak Putin'i "bir üyeye yapılmış saldırının tüm ittifaka yapılmış sayılacağı" yönünde uyarıyor.
Avrupa'dan Karadeniz'e, Kafkaslar'dan Ortadoğu'ya uzanan geniş bir bölgede jeopolitik dengelerde deprem yaşanıyor.
ELIAMEP uzmanı Dr. Ronald Meinardus, NATO'nun çok dikkatli bir politika izlediğini, Putin'in savaşı yayma girişimlerine karşı ona gerekçe vermemeye dikkat ettiğini belirtirken "NATO'nun önceliği Ruslara mazeret yaratmamak" tahmininde bulundu.
Alman uzman Meinardus, NATO üyesi Türkiye'nin de Moskova'yı gereksiz yere kışkırtmak istemediği kanaatinde olduğunu vurgularken "Putin istediği takdirde Türkiye'ye büyük zarar verebilir" görüşünü dile getirdi.
Putin'in elinde kullanabileceği birçok koz olduğuna işaret eden Meniardus, "Putin, Türkiye'ye çok hızlı ve ağır zararlar verebilir. Burada enerji, ticaret ve turizmen söz etmiyorum. Asıl mesele Suriye. Ruslar için, şu anda Ukrayna'da yol açtığı kitlesel göç hareketinin benzerini, İdlib'den Türkiye'ye başlatmak son derece basit. Bu hem yeni bir insani felakete yol açar hem de Türkiye için son derece istikrarsızlaştırıcı bir durum teşkil eder. Ben Erdoğan'ın bunu engellemek için elinden geleni yapacağını düşünüyorum" görüşünü aktardı.
Türkiye'nin Rusya ile son yıllarda geliştirdiği yakın ilişkiler, Ukrayna savaşıyla birlikte çıkmaza girmiş görünüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, belki de siyasi hayatının en ağır sınamalarından biriyle karşı karşıya gelmiş bulunuyor.
Saygın düşünce kuruluşlarından Alman Marshall Fonu'nun (GMF) Türkiye Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı, DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, Putin'in son adımlarından sonra Türkiye'nin bugüne kadar izlediği ve "denge politikası" olarak nitelendirilen stratejisinin sürdürülebilir olmayacağı görüşünü dile getirdi.
Ünlühisarcıklı, "Denge politikasının kurulduğu döneme bakıcak olursanız, o zaman zaten Rusya işbirliği yapılabilir bir ülkeydi. Türkiye 90'lı yıllarda Rusya ile işbirliği adımlarını attığı zaman Rusya ile Batı da bir yerde olumlu ilişkilere sahipti. Ama gelinen noktada artık işbirliğinin sürdürülmesi için uygun zemin yok" şeklinde konuştu.
Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısının bizzat Türkiye için de endişe verici olduğuna vurgu yapan Ünlühisarcıklı, siyasi dinamiklerde değişim yaşandığının altını çizdi.
"Batı için Türkiye'nin jeopolitik önemi yeniden ön plana çıkmaya başladı" görüşünü aktaran Ünlühisarcıklı, gözlemlerini şöyle aktardı:
"Ayrıca Türkiye, Rusya'dan da, keskin bir şekilde olmadı bu ama, uzaklaşmaya başladı. Rusya'nın pozisyonuna yakın olmaması bile aslında Rusya'dan uzaklaşmadır. Kaldı ki, ilginç gelişmeler var. Türkiye eski bir kontrata dayanarak Ukrayna'ya SİHA'ları sevketmeyen devam ediyor. Böyle durumlarda ülkeler bazen 'burada bir savaş var ben bu savaşı tırmandırmak istemiyorum' diyerek sevkiyatı erteleyebilir. Türkiye, Rusya'nın tepkisine rağmen sevkiyata devam etti. Bunlar da Batı'da mutlaka dikkat çekiyor."
Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin büyük bir jeopolitik belirsizlik yarattığını, böyle bir dönemde Türkiye'nin İsrail ve Yunanistan gibi yakın dönemde sorun yaşadığı ülkelerle ilişkilerini normalleştirme çabalarının daha da fazla anlam kazandığına işaret eden Ünlühisarcıklı, "Bu jeopolitik belirsizliğe herkes mevcut yüklerini atarak hazırlanmak ister. Bu nedenle herkes biraz da sırtındaki yükleri atmaya çalışıyor" görüşünü aktardı.
Türkiye'nin hem ABD hem AB ile ilişkilerinde gerilimleri düşürmeye çalıştığını, Yunanistan ile ilişkilerde normalleşme çabalarının bu açıdan büyük önem taşıdığını ifade eden Ünlühisarcıklı, değerlendirmesini şöyle tamamladı:
"Yunanistan ile normalleşme AB ile ilişkilerde çok önemli. Çünkü Yunanistan bir AB üyesi ve onların bir dayanışma prensibi var. Dolaysıyla Yunanistan ile normalleşme Türkiye'nin AB ile ilişkilerini de olumlu olarak etkileyecektir."
Bu arada Yunanistan Başbakanı Mitsotakis'in, İstanbul'da dini bir gün vesilesiyle Fener Rum Patrikhanesi'ndeki ayine katılıyor olmasının siyasi bir destek mesajı niteliği taşıdığı da belirtiliyor.
Dünyada İstanbul Ortodoks Patrikhanesi Ekümenik Patriği sıfatıyla ruhani lider olarak kabul gören Patrik I. Bartholomeos, 2018'de Ukrayna Ortodoks Kilisesi'nin, Rusya Ortadoks Kilisesi'nden ayrılarak otosefallik, yani bağımsızlık kazanmasına onay vermişti.
Yunan uzman Ioannis N. Grigoriadi, "Ukraynalıları korumak için yıllar önce Rusya milliyetçiliğine, Rusya Ortodoks Kilisesine karşı tavır alan, ilk uluslararası kurum Ekümenik Patrikhane oldu. Ekümenik Patrik I. Bartholomeos, Ukrayna'ya verdiği destekten ötürü de Rusya'nın çok ağır saldırılarına hedef oldu. Miçotakis'in böyle bir dönemde Patrikhane ziyareti bu bağlamda da önemli" değerlendirmesini aktardı.
© Tüm hakları saklıdır.