Fulya Canşen - T24
Almanya’da mayıs ayında başlatılan savaş karşıtlığı bir kampanyanın başkanlığını Alman Protestan Kilisesi’nin eski başkanı, teolog Margot Käßmann üstlendi. Türkçeye adı “Çığlık Eylemi: Silah ihracatını durdurun” olarak çevrilebilecek kampanya adından da anlaşıldığı üzere Almanya’nın başka ülkelere savaş silahı satmasını engellemek istiyor. Almanya, dünyada en çok hafif silah ihraç eden üçüncü ülke. 2008 yılında hafif silah ihracatından Almanya’nın elde ettiği gelirin 350 milyon Euro’yu bulduğu tahmin ediliyor. Aralarında dini derneklerin de olduğu 100 farklı örgüt tarafından desteklenen kampanyanın önerisi, Almanya’da savaş silahı ihracının temel olarak yasaklanması, istisnai durumun silah ihracı yasası ile belirlenmesi ve nihai kararın Federal Meclis tarafından alınması. Almanya’da son yıllarda gündeme gelen Suudi Arabistan’a Leopard tipi tank ihracı gibi silah satışlarına 1955 yılında kurulan Federal Güvenlik Konseyi karar veriyor. Başbakan ve bazı bakanlardan oluşan Konsey gizli toplanıyor ve bir soru önergesi olmadığı durumlarda kararları gizli tutuluyor.
Savaş karşıtı kampanyayı destekleyenler, Suudi Arabistan’a tank satışı tartışmaları sırasında bu tür kararların parlamento tarafından alınması gerektiğini dillendiren muhalefet partilerinden destek alabilmeyi umuyorlar. Yapılan son kamuoyu yoklamaları halkın da bu kampanyanın arkasında olabileceğine işaret ediyor. Emnid Araştırma Şirketi’nin ekim ayında yaptığı ankete göre, Alman halkının %73’ü silah ihracatının yasaklanmasını istiyor. Yasaktan yana olan Almanların %61’inin Hıristiyan Birlik Partisi’ne oy verenlerden olması kampanyanın başkanlığına bir kadın papazın Margot Käßmann’ın getirilmesinin ne kadar doğru olduğunu gösteriyor.
Elli üç yaşındaki Margot Käßmann, 2001 yılında Protestan papazı unvanını aldığında aynı zamanda Almanya’da bu görevi üstlenen üçüncü kadın oldu. “Protestan kilisesinde feministler iktidara geldi” iddialarını “herhangi bir göreve gelen her kadına aynı kulp takılırdı” diyerek yanıt veren Käßmann, rahat tavrı ve bilgisiyle kısa zamanda sempati topladı. Käßmann’ın ağırlık verdiği konular, barış, çevre, kadınlar, şiddet ve uyuşturucu ile mücadele oldu. Käßmann, aile ve boşanma konusundaki fikirlerini eşinden ayrılarak pratiğe uyguladı ve kamuoyuyla paylaştı. Boşanma kararını, geçirdiği kanser hastalığından sonra hayatın sınırlı olduğunu anladığı ve kendisi için yaşamaya karar verdiği için aldığını söylemekten çekinmeyen Käßmann, “pekala spor yaparken de dua edilebilir” gibi açıklamalarıyla dinin günlük hayatı sınırlamaması gerektiğini sık sık vurguladı. Nihayetinde Margot Käßmann, Protestan Kilisesi’nin başkanlığından da içkili araç kullanıp polise yakalandığı için ayrıldı.
Margot Käßmann, kendisine verilmek istenen medeni cesaret ödülünü reddedecek kadar medeni cesareti olan bir din kadını. Hatta dinden çok kadınlığını, özgürlüğünü, dünya barışını, savaş karşıtlığını ön plana çıkarmayı bilen bir kanat önderi. “Afganistan’da hiçbir şey iyiye gitmedi” diyerek uluslar arası müdahalelerin başarısızlığını tartışmaya açmaktan çekinmeyen Hanover Papazı Käßmann, Almanya’nın Suudi Arabistan’a tank ihraç etme kararını da “Bu Arap Baharı’na karşı verilmiş ölümcül bir sinyaldir.” diyerek eleştiriyor. Margot Käßmann, savaş karşıtı kampanyayı dayandırdığı felsefeyi bir cümleyle özetliyor: “Silah ihracatı başarısızlığın sembolüdür.” Oldukça iddialı ve haklı bir cümle.
Bakalım, bazı ülkelerde din için savaş ilan edilen dünyamızda din ne kadar savaş karşıtı olabilecek? Ve bakalım silah lobisinin çok güçlü olduğu Almanya, anketlerin %73’ünün silah istemediğini gösteren halkını ne kadar ciddiye alacak, yani ne kadar demokrat olacak? İşte en azından bu iki nedenle bile Almanya’da mayıs ayında başlayan savaş karşıtı çığlığın ne denli güçlü çıkacağı ve ne kadarının duyulacağını takip etmek önemli bence. Türk din adamları ve kadınlarına öneri; Silah ithalinin yasaklanmasını isteyen bir kampanyaya ne dersiniz? Belki kürt meselesinin çözümüne de bir katkısı olur. Malum hepimiz Müslümanız!