Kültür-Sanat

Savaş Çağı, Umut Çağı'ını okuyun

Kaçınızın aklında acaba? Oya Baydar'ın 47 yıl önce basılmış romanı "Savaş Çağı, Umut Çağı"nı okurken karşıma çıkt&#

27 Temmuz 2010 03:00

T24- Kaçınızın aklında acaba? Oya Baydar'ın 47 yıl önce basılmış romanı "Savaş Çağı, Umut Çağı"nı okurken karşıma çıktı söz konusu tekerleme. Daha doğrusu ilk üç satırı... Gerisi maalesef ezberimdeydi... Kim niye ezberletmişti? Hangi amaca hizmet ediyordu, bilinmez...


Habertürk yazarı Balçiçek Pamir'in 'Allah mı büyük yoksa Atatürk mü baba?' başlıklı köşe yazısı şöyle:


Bir iki üçler, yaşasın Türkler...
Dört beş altı, Polonya battı...
Yedi sekiz dokuz, Alman domuz...
On, on bir, on iki, Amerika tilki...
On üç, on dört, on beş, Ruslar kalleş...
On altı, on yedi, on sekiz, hapı yuttu Portekiz...


Hem söyledim hem de nasıl yani diye sordum durdum kendime... Niye beynime kazınmıştı bu satırlar ve niye sürekli tekrarlayarak oyunlar oynamıştım sanki dünyanın en barışçıl ve en güzel şarkısına sahipmişim gibi... Ne yalan söyleyeyim ürperdim...
Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur ideolojisinin gizli kurbanı olduğum için mi içim buz bağlamıştı, yoksa gizli bir destekçi gibi hissettiğim için mi? Cevabı bende yok. Acayip rahatsız oldum. Oturamama durumu gibi hani... Odalara sığmazsınız ya... Her yer dar gelir. Sadece bana değil, bundan tam 47 yıl önce Oya Baydar'a da dar gelmiş, mekânlar, yaşananlar, insanlar, olaylar...

                                                             

"Ve biz, her 10 Kasım'da, her 29 Ekim'de, her 23 Nisan'da bağıra bağıra ve tekdüze bir sesle şiirler okurduk.
'- Atatürk mü büyük sen mi büyük baba?' diye sorardım. Babam hemen cevap vermezdi, bir şeyler düşünürdü.
- Ben senin babanım, Atatürk vatanımızı kurtaran adam.
Bir hüzün sezerdim sesinde.
- Ben seni daha çok seviyorum, Atatürk'ü tanımıyorum derdim.
Sonra aklıma okulda öğrendiğim şiirler gelirdi.
- Ama onu da çok seviyorum diye eklerdim. O hepimizin babası değil mi?
Peki Allah mı büyük yoksa Atatürk mü baba?
İşte içinden çıkılması güç bir soru daha...
Nasıl cevap vermeli nasıl anlatmalı çocuğa?...
(...) Her 10 Kasım'da bayraklarla donatılmış bir Atatürk resminin çevresi kasımpatılarıyla süslenir, şiirler okunurdu. Şiir okurken ağladığım için tören günlerinde ortaya hep beni çıkarırlardı. İkinci sınıfta okuduğum bir şiiri hatırlıyorum.
Gidiyor, on yedi milyonu takmış peşine...
Gidiyor, bir daha tarihte rastlanmaz eşine..."

                                                         
İkizlerle her ada turunda, heyecanlı ve 3 yaşın getirdiği afacan gülümsemeleriyle "Anne bak Atatürk!" diye bana bir büstü, bir fotoğrafı ya da "Hey bak Türk bayrağı" diye seslenişlerinde Oya Baydar'ın satırları geliyor aklıma... Oya Baydar ki... 17 yaşında yazdığı aşk romanı yüzünden okuldan atılmakla yüz yüze gelen, bir yıl sonra "Başka tür roman mı dediniz alın size!" dercesine, "Allah Çocukları Unuttu" kitabına imza atan... Hep o Oya Baydar... Bir iyi bir kötü haberim var size... Kötüyle başlayalım. 47 yıl önce yazdıkları maalesef bugün de geçerli. İyi habere gelince... Hâlâ umut var! Savaş Çağı, Umut Çağı'nı şiddetle tavsiye ederim.


E-muhtıra suç değil mi yani?

Herkesin ağzında bir Kenan Evren lafıdır gidiyor. Haklı yön çok, orası ayrı da... Acaba diyorum niye kimse Yaşar Büyükanıt ile ilgilenmiyor? Yani Balyoz davası süredursun, darbeyi planlamak suç da... (Tabii ki suç olmalı. Kim niye benim adıma böyle bir şey planlıyor, ne haddine?)
Peki "Darbe yapacağım, kendine gel" konuşması yapıp tehdit etmek... Üstelik bu işi resmi sitenden yapmak... Hatta hâlâ o bildiriyi o siteden kaldırmamak suç değil mi? Başbakan Erdoğan iş dönüp dolaşıp 27 Nisan bildirisine gelince niye suspus oluyor? Büyükanıt ile Dolmabahçe görüşmesi hâlâ niye açıklanmıyor, merak ediyorum. Hakkımız değil mi öğrenmek, bilmek? Kim kimin adına neye karar verdi ve ne oyunlar dönüyor? Rahatsız olmuyor musunuz?