Esmeray
(Taraf, 15 Mayıs 2012)
Anam bacım, seks işçiliği yaptığım dönemde başımdan geçen bir hikâyeyi anlatmak istiyorum sizlere... O zaman –sanırım 94-95 yıllarında– Kiğılı Mağazaları’nda satılan beyaz gömleklerin üzerinde sarı, kırmızı, yeşil çizgiler ve bazen bu çizgilerin yanında mor veya mavi çizgiler de olabiliyordu. Bu gömlekler o dönem çok modaydı. Ben de bu gömleklerden almıştım. Bir yaz günüydü.. otobanda beklerken, malumunuz gömlek elimde idi ve ben de hava rüzgârlı olduğu için gömleği üzerime geçirdim. Önümde bir araba durdu. Bir baktım polisler. İndiler; beni kolumdan tutup arabaya attılar. Hani bilinen o “malum şahıs”, bildiğiniz üzere o dönemde seks işçiliği yapan bütün kadınları buldukları yerde alıyorlardı. Ben de bundan dolayı alındığımı düşündüm. (Bu arada polisler sivildi.) “Biz İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro’danız, Gayrettepe’deniz” dediler. Direk birisi bana sordu: “Nerelisin?” “Ben Karslıyım!” dedim. “Digorlusun değil mi?” “Aa, nereden bildiniz?” “Bir de Kürt’sün değil mi?” “Evet! Nasıl anladınız?” “Şubeye gidince nasıl anladığımızı orada anlatırız sana” dediler. Allah Allah! dedim kendi kendime. Götürdüler...
Beni Şube’de teslim alan polisler üç kişiydi. Bir odaya götürdüler. Bir tanesi yüzüme bir tokat attı. “Sen bilmiyor musun bu gömleğin PKK bayrağı olduğunu?” Ay şaşırdım kaldım. “Hayır, bu, moda herkes giyiyor!” dedim. Hiç o zaman aklıma gelmemişti. “Bu gömleğin üzerinde sarı, yeşil, kırmızı var. Bu firmanın sahibini biliyor musun? Bingöllüdür. Bu da PKK bayrağıdır.” Ben de: “Gidin bütün trafik ışıklarını çıkarın; onlar da sarı, kırmızı, yeşil.” Üçü birden çullandı üzerime. Sonra durdular. “Çıkar gömleği” dediler. Ben inatlaştım. “Çıkarmıyorum” dedim. Üzerimdeki gömleği yırttılar, ellerimi kelepçelediler.
Gömleği çıkardılar. Üzerimdeki tişört yırtıldı. Dövmeye devam ettiler. Bu sırada gömleğimi gözümün önünde yaktılar. Nasıl oldu bilmiyorum “Allah kuvvet verdi” kendimi karşı odaya attım, onların ellerinden kurtulup. Baktım karşı odada bunların müdürleri var. Adam, “Ne oldu, bu ne?” dedi. Ben de bağıra bağıra her şeyi anlattım. “Gömleğimi yaktılar, PKK bayrağıymış, ben bilmiyordum.” Ben söyledikçe onlar da “Komiserim bu terörist!” diyorlar. “Ne teröristi ayol bu travesti!” demez mi biri. Müdür oturttu beni “Sakin ol!” dedi. Su verdi bana, kahve söyledi. Sakinleştim... Ben bu polislerden davacı olacağımı söyledim. “Sen bilirsin ama senden ricam olma” dedi. Ben de olacağım diye ısrar ettim. Sonra beni döven polisleri odaya çağırdı. (Ben bu arada çıplağım.) “Gömleği hanginiz yırttı?,” dedi, “o kendi gömleğini ya da kazağını verecek ona!” Adam çıkardı üstündeki kazağı verdi bana. “Bir saat sonra da bırakacaksınız, götürün” dedi müdür.
Tekrar beni dövdükleri odaya götürdüler. “Ben,” dedim tekrar, “şikayetçi olacağım sizden!” “Nasıl ispat edeceksin?” “Edeceğim,” dedim, “rapor alacağım.” “Bizim,” dedi, “şahitlerimiz var. Hem üç kişiyiz hem de senin daha da şaşıracağın şahitler bulabiliriz.” İnatlaştık. “Bulamazsınız!” dedim. “Otur,” diyip çıktılar. Odada bekliyorum ben, iki saat sonra geldiler. Yanlarında seks işçiliği yapan iki kadın... “İşte bunlar şahidimiz!” dediler. “Nasıl yani?” “Biz gördük evet; sen kendi gömleğini yaktın, intihar etmeye çalıştın.” Kadınların gözlerinin içine baktım; polislerin de gözlerinin içine baktım. İçimden dedim, “Allah belanızı versin.” Eve geldim; şikâyetten vazgeçtim.
Hafifletici nedenler...
Efendim, gelelim gündeme. Taraf’taki köşesinde 77 1 Mayıs olaylarında 37 kişinin öldüğü olayla ilgili beyefendinin iddialarına... Ayol cidden merak ediyorum! Benim anlamadığım, neden şimdiye kadar durdu da tam da darbelerle hesaplaşıldığı ve darbecilerin yargılanacağı bir zamanda kalktı böyle bir söylemde bulundu? Valla sizi bilmiyorum ama bana çok tuhaf geliyor. Tam da bunu sormamız lazım. Yukarıda yazdığım hikâyeye benzemiyor mu biraz? Olayı yaşayan benim, birinci derecede tanık benim ve birden bakıyorum yalancı tanıklar ortaya çıkıyor. Ben paralize oluyorum. Bu olayda da deliller karartılmadı mı? Videolar, kameralar yok edilmedi mi? Ve benim anlamadığım asıl şey, neden solcular yapsın bunu? Kafam bir türlü almıyor. Neye dayanarak yapsınlar böyle bir şeyi? Çok kolaydır olayı mağdurlara mal etmek. En basitidir. Hep böyle olmuyor mu zaten? Tecavüze uğrayan bir kadın yerine neredeyse tecavüzcüyü mağdur duruma sokmaya uğraşırlar! Sen ne yaptın da adam böyle yaptı? derler! Ya da otobanda bir travesti hunharca öldürülür, yola atılır; ya da araba vurur, arabalar durur yardım etmeye, travesti olduğunu görünce üstünden geçer.
Ben defalarca tanıklık ettim ve medyada şöyle gösteriliyordu: “Travestiler yine terör estirdi!” “Eli falçatalı travestiler hastaneye saldırdı!” Ayol, arkadaşları gözleri önünde paramparça olmuş. Bunu kim öldürmüş? Bu niye bu hale gelmiş? O travestiler hastaneye gidene kadar yolda neler çekmiş? Hastanedeki doktorlardan, hemşirelerden, hastabakıcılardan nasıl muamele görmüşler? Bunları konuşmuyorlar da, ama travestiler terör estirdi diyebiliyorlar. Ne diyeyim efendiler! Mağdurun üstüne gideceğinize egemenin üzerine gidin!
Tam da bununla ilgili gelelim başka bir konuya. Kaç gündür insanlar beni gördüklerinde, aradıklarında diyorlar ki; “Sen hâlâ Taraf’ta mısın, neden ayrılmıyorsun?” Geçen günlerde Roni Margulies’in köşesinde söylediği gibi, ayol ben Taraf Gazetesi sosyalist bir gazetedir diye gitmedim ki, tam da bugünlerde muhafazakârlığın dört bir yanımızı sardığı, adeta yok sayıldığımız bütün alanların, platformların bize kapandığı bir dönemde Taraf Gazetesi bana bir alan açıyor. Bunun hiç mi kıymeti yok! Ayrıca bu köşe benim değil, bütün trans kadınların sesini yükselteceği bir alandır. Taraf Gazetesi hiçbir şekilde şimdiye kadar yazdığım yazıların tek bir kelimesine bile sansür koymadı. Ne zaman deseler bana, “bu yazı olmaz” o zaman zaten giderim. Benim için önemli bir alandır burası ve benTaraf’ta yazmaya ve fikirlerimi dile getirmeye ve bütün trans kadınların sesini duyurmaya devam edeceğim.