Muhaliflik artık sadece sokakta slogan atmakla, pankart açmakla sınırlı değil. Günümüzün en güçlü iletişim aracı, internet de karşı duruş için bir meydan artık. Üstelik de bu meydandaki insanların sayısı on milyonlar.
Önünüzde internete bağlanabileceğiniz bir bilgisayar varsa, her konuda, dünyanın her yerindeki olayla ilgili fikirlerinizi beyan edebilir, muhalifliğinizi gösterebilirsiniz. Sadece bu kadar da değil, internette sizinle aynı görüşteki kişileri bir araya getirebilir, sadece sanal ağlar arasında konuşmayı bırakıp sokak eylemleri örgütleyebilirsiniz.
Yani muhalefet artık sanal dünyada da işbaşında. İnternette örgütlenen eylemlerin sayısı her geçen gün artıyor, imza kampanyalarını söylemiyorum bile. Facebook, MySpace, başta yahoo olmak üzere alan sağlayıcılarının kurduğu iletişim grupları, hi5 gibi sosyal ağ sitelerinde her gün onlarca grup açılıyor; anarşistler, antikapitalistler, savaş karşıtları, iktidara karşı sözü olanlar, patriarkal sisteme dair güç kazanmaya çalışan feminist gruplar, çevreciler bir araya geliyor.
Özellikle G-20 zirvesine karşı yapılan protestolarda internetin yönlendiriciliği ve birleştiriciliği sanal âlemin geldiği boyutun bir kanıtıydı. G-20 için küreselleşme karşıtları ile İngiltere içi ve dışından gelecek anarşist gruplar internet üzerinden organize oldu.
Sitelerde, 1999’da Dünya Ticaret Örgütü zirvesi sırasında Amerika’nın Seattle şehrinde gerçekleşen Dünya Ticaret Örgütü zirvesi protestolarını geride bırakacak eylemler hazırlığında olunduğu belirtiliyordu. Hatta güvenlik güçleri bile yapılacak gösterilerin planını internet üzerinden takip etmeye çalıştı. G-20 Meltdown, Savaşa Son, İklim Kampı gibi gruplar, facebook ve yayımladıkları blog’lar aracılığıyla Londra’nın finans merkezi City’de bulunan yüksek binaları işgal etme, elektriklerini kesme, binalara tırmanma gibi eylemler için halka çağrıda bulunuyorlardı. Yine geçen hafta yapılan NATO karşıtı eylemler, internet üzerinden de yürütüldü. Ancak her şey bu kadar güllük gülistanlık değil, kimileri için “geniş özgürlük alanı” olarak tanımlanan internet, kullanıcılarının başını derde sokmuyor da değil.
Geçen yıl bilgisayar mühendisi, 26 yaşındaki Fouad Mourtada, Fas Prensi adına Facebook’ta hesap açtığı için hapse atıldı. Kraliyet ailesine “hakaret” suçlamasıyla önce işkenceye alındı, sonra üç yıl hapis cezası verilerek Casablanca’da ülkenin en tehlikeli suçlularının bulunduğu cezaevine gönderildi. Mourtada’ya yardım için yine sanal dünyada birleşen insanlar harekete geçti, tüm dünyada Facebook kullanıcıları yürüyüş yaptı, Mourtada için bir site kuruldu, imzalar toplandı...
Facebook’ta sadece muhalifler örgütlenmiyor; CIA gibi örgütler de bu grupları kullanıyor, “CIA Facebook grubu”nda CIA’de kariyer yapmak isteyenlere bilgi veriliyor ve iş başvurusu yapılabiliyor.
Baskı aracı sivil toplum kuruluşları için de internet iyi bir buluşma ağı. Özellikle de imza kampanyalarına katılımı sağlamak açısından. Mesela Greenpeace’in Türkiye’de 19 ilde yapılması planan 47 yeni kömürlü termik santrala karşı düzenlediği internet eylemi “Soluk al”a binlerce kişi katıldı. http://www.solukal.org adresine girerek, belediye başkan adaylarına mektup yazdılar.
Bu kampanyalara katılmak için yapmanız gereken tek şey, bir “tık”. İnterneti cazip kılanlardan biri bu olsa da, sanal dünyanın tehlikesi de burada yatıyor. Çünkü “tık”lar size “vicdan”ınızı rahatlatma, sorumluluğunuzu yerine getirmiş birey olma imkânı da tanıyor. Bir nevi iktidarla birey arasına konmuş modern emniyet supabı.
ABD’de yürütülen e-democracy buna doğru atılan bir adım aslında. Siyasetle ilişkisini sanal dünya üzerinden yürütenler, bir tüketici olmanın ötesine geçemiyor. İnternette sözünü tüketip, alanlarda ses çıkarma ihtiyacı duymayacak insanlar yaratılıyor.
Uzan lafın kısası internette dolanırken yokluk ile var olma arasındaki ilişkiyi iyi dengelemek gerek. Sanal dünya kalabalık olsa da ekran başında yalnız olduğumuzu unutmamalıyız. Gerçek hayata çağrı aracı olarak kullanıldığı sürece internetin yararı göz ardı edilemez, ancak araç olmaktan çıkıp amaç haline geldiğinde sanal bir kapanda olduğumuzu fark etmemiz zor olacak