Saddam Hüseyin 2003 yılında yakalandığında, ABD'nin Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA), yakalanan kişinin gerçekten Irak'ın eski lideri olup olmadığına karar verecek ve onu sorgulayacak bir kişiye ihtiyaç duyuyordu.
O kişi John Nixon'du.
Nixon 1998 yılında CIA'e katıldığı günden beri Saddam hakkında çalışmalar yürütüyordu. 2011'de CIA'den ayrılan Nixon'un görevi, dünyadaki liderleri analiz etmekti.
"Bir kriz anında siyasetçiler bize gelir, karşılarındaki kişinin kim olduğunu, ne istediklerini, neden böyle davrandıklarını sorardı" diye anlatıyor işini Nixon.
Saddam Hüseyin ABD askerleri tarafından Tikrit'te yakalandığında Nixon da Irak'ta bulunuyordu. Saddam'ı teşhis etme görevi kendisine verildi.
Saddam Hüseyin'in çok sayıda dublör kullandığı söylentisi o sıralarda yaygındı. Ancak Nixon, "Onu gördüğüm anda aklımda tek bir şüphe kalmadı" diyor:
"Onunla konuşmaya başladığımda, yıllardır masamda duran kitabın kapağındaki bakışı gördüm yüzünde."
Saddam Hüseyin'i sorgulama görevini de alan Nixon, devrik liderle ilk uzun sorguyu gerçekleştiren kişi oldu. Sorgu günlerce sürdü.
"Ara sıra kendime dünyada en çok aranan adamı sorguladığım gerçeğini hatırlatıyordum. İnanılmaz bir şeydi."
"Başkanı sorgulamak: Saddam Hüseyin'in sorgusu" adlı kitabın yazarı olan Nixon, Saddam Hüseyin'i "çelişkilerle dolu" diye tanımlıyor.
Örneğin, ABD medyasının gösterdiğiyle çelişen bir şekilde Saddam Hüseyin'in insani yanını gördüğünü söylüyor:
"Gördüğüm en karizmatik insanlardan biriydi. İstediği zaman etkileyici, hoş, komik ve nazik olabiliyordu."
Ama bazen de çok daha karanlık yüzünü gösteriyordu: Kaba, kibirli, edepsiz ve kötü kalpli - hatta sinirlendiği zaman korkunç.
"Sorgularımda iki veya üç kere bu kötü yüzünü gördüm" diyor Nixon.
Sorgu sırasında Saddam Hüseyin küçük ve izbe bir odada serbest bir şekilde tutuluyor ve katlanabilir metal bir sandalyeye oturtuluyordu.
Odada ise Nixon'un dışında yalnızca bir yalan makinesi operatörü ve bir tercüman bulunuyordu.
Nixon, Saddam Hüseyin'i bir narsist olarak tanımlarken "benimle konuşarak bir etkileşimde bulunmak hoşuna gitmişti" diyor.
Nixon'ın daha fazla bilgi alabilmek adına dostane bir ilişki kurmaya çalıştığı ilk sorgunun ardından Saddam, konuşmalarından keyif aldığını söyledi. "Aylardır saklanıyordu ve kimseyle diyalog kurma imkanı olmamıştı" diyor Nixon.
Fakat sonraki gün bambaşka bir iletişim kurdu: "Çok şüpheciydi, gördüğüm en şüpheci insanlardan biriydi. Kendisine sorduğum her soruya karşılık bana bir soru soruyordu."
Nixon, konuşmasını teşvik edebilmek için CIA'in Saddam Hüseyin'e önerebileceği pek bir şey olmadığını kabul ediyor:
"Tarihe geçme hissi ve fikirlerinin dünyadaki en büyük güç tarafından kayda geçirilmesinin çekiciliğinden etkilenmesini bekliyorduk".
Konuşmak zorunda olduğu konuların bir kısmı CIA tarafından belirlenmişti fakat bunların dışında da istediğini anlatmasına imkan tanınıyordu:
"Saddam'dan cevaplar almak zorunda olduğumu biliyordum. CIA çalışanlarına kaynakları nasıl sorgulamak gerektiği ve onların nasıl birer potansiyel araca dönüştürülebileceğini öğretiyor. Ama dikkatli olmanız lazım. En önemli bilgiyi alma ihtimalini, konunun başka yerlere sapmasına izin vererek imkansız hale getirmek istemezsiniz. Sorguda en önemli konu, kitle imha silahlarıydı."
ABD ve İngiltere, Irak'ın işgalinde ana gerekçe olarak ülkede kitle imha silahları bulunduğu iddiasını kullanmıştı.
Nixon, "Beyaz Saray'ın bilmek istediği tek şey buydu" diyor.
Fakat Nixon, Saddam Hüseyin ve danışmanlarıyla yaptığı görüşmelerle bu konudaki araştırmalarının ardından Saddam Hüseyin'in ülkenin nükleer silah programını yıllar önce terk ettiği ve tekrar başlamaya da niyeti olmadığını fark etti.
Bu bulgu, Nixon ve çalışma arkadaşlarının "başarısız" olarak görülmesine yol açtı.
Nixon, beş yıl boyunca Başkan George W. Bush ile görüşmeye davet edilmedi. Ancak 2008 yılında FBI'ın Saddam Hüseyin hakkındaki bulgularından sonra Bush ile görüştü.
Nixon'un Bush hakkındaki görüşleri ise epey sert. Hem Bush'un hem Saddam Hüseyin'in elini sıkmış olan nadir insanlardan biri olan Nixon, Bush'tansa Saddam'la vakit geçirmeyi tercih edeceğini söylüyor.
Bush'u gerçeklikten kopuk olarak tanımlayan Nixon, danışmanlarının da Bush'un etrafında toplanıp kayıtsızca kafa sallamaktan başka bir şey yapmadığını belirtiyor:
"Eskiden CIA olarak söylediklerimizin önemsendiğini ve başkanın bizi dinlediğini zannederdim. Ama sonra gördüm ki ne dersek diyelim politika istihbaratı gölgede bırakıyor."
Saddam'ın devrilmesinden sonra Irak'ın başına gelenler ise Nixon'ı utandırıyor.
Bush yönetiminin Saddam'ın devrilmesinin ardından neler yaşanabileceğine dair hiçbir fikri olmadığını söyleyen Nixon, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) gibi gruplara bakınca Saddam'ın iktidarda kalmasının bölge için daha iyi olabileceğini düşünüyor.