Sabah yazarı Engin Ardıç, New York Times'a yaptığı açıklamada "Gemi kayalıklara doğru hızla gidiyor, bizim için dua edin" diyen anayasa hukukçusu Prof. Dr. Ergun Özbudun'u eleştirdi. Ardıç, "Ben savcı olsam çağırır sorardım: Hocam, somut olarak bildiğin bir dümen mi var, yoksa senin anayasa taslağını ciddiye almadılar diye midir burukluğun?" diye yazdı.
Engin Ardıç'ın "Hafta sonu elli kişi ölecek" başlığıyla yayımlanan (7 Temmuz 2016) yazısı şöyle:
Kaç gündür "ölü sayısı" kovalıyorum. Havaalanı patlamasında verdiğimiz kayıplar ya da düşen helikopterdeki ölü sayısı değil, onları ayrıca kovalıyoruz. Tıpkı güneydoğudan gelen "şehit" ve "Niyazi" sayısını kovaladığımız gibi.
Bu dediğim, bayram trafiği ölüleri.
Basında hangi zevzek uydurduysa, "trafik canavarına kurban" gidenler.
Laf ola bir trafik canavarı yaratırsan, "muhayyile fukaralarına" kolaylık olsun diye hele bunu bir de "yeşil renkli, sırtı dikenli, irice bir kertenkele kılıklı" sözde canavar karikatürleriyle desteklersen, ölümlere sürücüler sebep olmuyormuş da canavar gelip can alıp kaçıyormuş gibi bir izlenim doğuyor.
Koyun sürüsünü kurt basması gibi... Köylüler kurda da canavar derler.
Ölümlere yol açan hayvan da "ben yapmadım ki, canavar yaptı" havasına giriyor. Sekiz kişiyi bıçakla doğrayan lumpenin "kader kurbanıyız icabında" diye ağlaması gibi.
Neyse, bu bayram ölü sayımız şimdilik elli dolayında.
Her gazetede her kafadan ayrı bir ses çıkıyor ama ortalama bu.
Bu "gidiş" trafiği. Hafta sonu bunun bir de "dönüşü" olacak.
Aşağı yukarı bir o kadar daha insan ölecek.
Yani, bu bayramı kabaca yüz kayıpla atlatacağız.
Geçen kurban bayramında bu sayı 134 olmuştu. Bu sefer de o civarda kalır. (Önümüzdeki eylül ayında vereceğimiz kayıplar da gene o civarda olacaktır.)
İyice kabak tadı veren "İstanbul boşaldı, Bolu dağı sıkıştı, kilometrelerce kuyruk oluştu" falan filan haberlerine, gene iyice kabak tadı veren "bir aile yokoldu, gelinliğinigiyemeden gitti, haftaya nişanı vardı" falan filan haberleri eklenecek. (Denize girerken basın lumpenlerine "yakalanan" mayolu hanımlar ayrı.)
Ve bu yüz kişi, geri kalmışlığımıza örnek gösterilecek. (Belki Internet'te "Tayyip yapıyor" diyecek manyak bile çıkar.)
Oysa ölü sayısında "düşüş" var. Eskiden her bayram ortalama iki yüz kişi "giderdi", birkaç yıldır bu sayı ortalama yüze düştü.
Bu bir gelişmedir.
"Biz iktidara gelsek sıfırlarız" diyecekler de olacaktır, benzini karneye bağlayıp parti üyelerine kuponla dağıtırsan (eski doğu bloku ülkelerinde buna "talon" derlerdi), trafiği epeyce rahatlatır, ölü sayısını da sıfıra yaklaştırırsın tabii.
"Bayram ölüsü" sayısının iki yüzden yüze inmesi bile bir kalkınma göstergesidir. Bu "yarı yarıya azalma" demektir.
Birkaç yıl daha böyle yüz civarında gidecek, sonra daha da düşecektir. (Hiçbir zaman sıfır olmayacaktır.)
Ensenizi mi poponuzu mu nerenizi karartmadan tutacaksanız tutun, memleket kötüye gitmiyor.
Ama Ergun Özbudun hocamız "Türkiye büyük bir hızla kayalıklara doğru gidiyor, bizim için dua edin" demiş. Ben savcı olsam çağırır sorardım: Hocam, somut olarak bildiğin bir dümen mi var, yoksa senin anayasa taslağını ciddiye almadılar diye midir burukluğun?