Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP'yi kuran çekirdek kadronun içinde yetiştiği Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollağlu, başkanlık sistemine karşı olmadıklarını ancak bugünkü başkanlık sistemine 'evet' demediklerini belirterek "İnsanlar diktatör olacağım diye diktatör olmaz" yorumunda bulundu. Karamollaoğlu, en büyük endişelerinin "Adalet mekanizmasının iktidarla özdeşleşmesi" olduğu görüşünü savunarak "Yani dikta rejimine yönelebilir. Bu imkan bugünkü mevzuatla veriliyor maalesef. En çok endişe duyduğumuz hususlardan biri de; adalet mekanizmasının iktidarla özdeşleşmesi. Bu tehlikeli bir noktaya götürür" ifadesini kullandı.
Yeniçağ gazetesinden Ahmet Takan'ın yazısı şöyle:
Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu ile gerçekleştirdiğimiz uzun söyleşinin en duygusal anıydı. İçlerinden gelen, merhum Necmettin Erbakan'ın siyasete soktuğu R. Erdoğan'ın merhum Alparslan Türkeş'in kabrini ziyaret etmesi, ancak davet edilmesine rağmen bu yılki Erbakan'ı anma törenlerine katılmaması hatta mezarına bile gitmemesi...
Soruma cevap verirken, Karamollaoğlu, anladım, çok zorlandı. Duygularına hakim olmak üzere kısa bir ara verdi, kafasını öne eğdi, yutkundu ve ağzından şu cümleler dökülüverdi:
"Rahmetli Erbakan Hocamız, rahmetli Alparslan Türkeş'le birçok vesile ile bir araya gelirdi. Ortak birçok noktaları var. Benim gönlümden geçerdi ki Sayın Cumhurbaşkanı aynı zamanda Erbakan hocamızı da ziyaret etsin. Müspet yönden bakarak söylüyorum. Belki aklından şu geçmiş olabilir. Yani, millî görüşçülerin bir kısmının bunu istismar etme diye davranma ihtimalini düşünerek gitmemiş olabilir. Yoksa başka zamanlar gitti. Bizim toplantımıza katılmadı ama bir mesaj gönderdi. Orada tabii bu anayasa değişikliğinin Meclis'e gelmesi ancak MHP'nin desteği ile mümkündü. Onu da kadirşinaslık olarak yaptı diye düşünüyorum."
SP lideri Temel Karamollaoğlu'na referandumdan "evet" çıkarsa "tek adam rejimi olur mu", "hayır" çıkma ihtimaline ilişkin "Erdoğan'a tuzak mı kuruldu", her iki sonuca göre Erdoğan'ın siyasi geleceği ile alakalı sorular da yönelttim. R.Erdoğan'ı en iyi tanıyan isimlerden olan Karamollaoğlu "acımasızca" eleştirmek istemedi ama bakın neler söyledi:
"Biz başkanlık sistemine karşı değiliz. Bunu defalarca dile getirdik. Bugün getirilen başkanlık sistemine 'evet' demiyoruz dedik. Çünkü, bu sistem rahatlıkla eğer otoriter olmak isteyen biri varsa, dediğim dedik tavrında bulunmak isteyen varsa, rahatlıkla o tarafa evrilir.
Yani dikta rejimine yönelebilir. Bu imkan bugünkü mevzuatla veriliyor maalesef. En çok endişe duyduğumuz hususlardan biri de; adalet mekanizmasının iktidarla özdeşleşmesi. Bu tehlikeli bir noktaya götürür. Çünkü iktidarın denetlenmesi halk tarafından yapılamaz. "Ama halk 5 yılda bir yapacak..." Atı alan Üsküdar'ı geçer ona denetlenme denmez zaten. Yanlış ifade ediliyor; "Halk denetliyor efendim başkasına ne gerek var." Öyle şey mi olur? Halk denetlemiyor ki, halk bir iktidarın icraatlarına bakarak onu ya beğeniyor ya da beğenmiyor.
Efendim icra nasıl güçlenecek? İcra güçlenecek demek Lâyüs'el(sorumsuz) olacak anlamına gelmez, icra mevcut kanunlar ve anayasa içinde her türlü kararı almakla yetkili olacak. Ancak bir de denge unsuru olan Meclis var. Meclis'te halkın temsilci Cumhurbaşkanı'ndan daha fazla halkı temsil ediyor, Cumhurbaşkanı kendisine oy verenler kadar. Bu nedir?.. Yüzde 52 ile. Bu rakam yüzde 60'la da olabilir. Ama geriye kalan 40'ı Meclis'te olacak. Onun için Meclis bütün halkı temsil ediyor. Bundan dolayı da bugünkü adalet mekanizmasında özellikle OHAL ilanından sonra müthiş bir takım değişikliler yaşandı. Bu değişiklikler bizi endişelerden kurtarmadı endişelerimizi derinleştirdi. Olağanüstü Hal, olağan hale gelirse o doğru olmaz.
Erdoğan'ın siyasi hayatı
Yok, ben ne biteceği ne devam edeceği konusunda bu referandumun bir mana ifade edeceği kanaatinde değilim. Ancak 'evet' çıkarsa kendisini, çok şevkle çıkması için çalışmasından dolayı memnun edecektir. 'Hayır' çıkarsa da üzülecek, morali bozulacak. Ama 'hayır' çıkarsa 'milletimizin kararına saygılıyız' diyecek başka diyeceği bir şey yok çünkü. 'Evet' çıkarsa büyük bir coşku ile karşılayacak. Ancak, şunu kimse unutmasın hayat fani. Bir gün biz bu dünyadan ayrılıyoruz. İnsanlar ben diktatör olacağım diye diktatör olmazlar. İnsanlar, ben doğru yapıyorum ama bir türlü insanlar benim doğrularımı görmüyor. Ne yapayım ben de mecburum dediğim dedik olmaya derler. Zaten böyle doğar. Diktatör dediğiniz benim dediğim dedik demektir, başka bir şey değil ki. Kanunları da buna göre tanzim etmektir, karşısına başkası çıkmasın diye. Onun için bizler şunu da söylüyoruz. Diyelim ki Tayyip Erdoğan kanunlara uydu, hiçbir noktada kanunlarla çelişen bir tavrın içine girmedi. Yarın da birisi geldi tam tersini yaptı. Yapabilir mi bu değişiklikle? Evet yapar. İstiyorsa yapar. İşte biz onu tehlikeli buluyoruz.
"Erdoğan, bugüne kadar çok büyük hatalar yaptı" 3
Tek başına iktidardı. Bu hataları yapmaya kimse zorlamadı. Tercihlerde bulundu kimse zorlamadı. Şimdi birden bire bu durum güçlendirilirse ne değişecek? Bizim ekonomi politikalarımız değişecek mi? Değişmeyecekse uçuruma doğru biraz hızlı gideriz. Dış politikamızda değişiklik yapılacak mı? Yapılmayacaksa felaket tekrar uçuruma doğru gideriz. Hukuk sisteminde bir düzenleme yapılacak mı? Özellikle toplumunda, ahlaki değerlerinde bir dejenerasyon var. Yolsuzlukla mücadele edilebilecek mi? Ben bunları soruyorum. Bunlar yapılacaksa alkışlarım. Ama biz bunların yapılacağına dair bir şey görmüyoruz.
Bundan sonra ne olacak? Cumhurbaşkanının alacağı kararlar nerede tartışılacak. Bu Meclis'te tartışılsa da tartışılmasa da umurunda değil ki kimsenin çünkü etki edemeyecek. Toplumda tartışılsa ne olacak biraz ileri gidenler olursa 'çekilin' denilecek. 'Yeter fazla konuşuyorsunuz' denebilecek. Biz buna razı değiliz. Çünkü biz şuna inanıyoruz; inancımızın temelinde istişare yatar.
Erbakan'ın emanetlerine ne oldu?
Tayyip Bey'in kendi söylediklerine ve tavırlarına bakarak söylüyorum. Bir defa 'ben artık bu görüşe mensup değilim gömleği çıkardım' dedi. Gömleği çıkardım demek, o prensipleri bıraktım demektir. Bunu ispat için de bizim bu görüşün içinde önem verdiğimiz bazı meselelerde farklılıklarını ortaya koydu. Biz, İslam Birliği'nin üzerinde duruyorduk çünkü bu bizim medeniyetimizin bir parçası. Tayyip Bey, 'Avrupa bundan sonra bizim medeniyet projemiz' dedi. Avrupa Birliği ile biz aynı medeniyetin ürünü değiliz. Bunun yanında bizde bir mahremiyet duygusu vardır onlarda yoktur. Bizde helal-haram duygusu vardır onlarda yoktur. Sonra bizim siyasi bir geleneğimiz var. Biz Osmanlı'nın üzerinde oynanan oyunlara, İsrail'in kuruluşuna kadar gelen sürece baktığımız zaman, Orta Doğu'nun en büyük probleminin İsrail olduğunu görüyoruz. İsrail, bizim topraklarımız üzerinde hak iddia ediyor. İsrail'in en büyük destekçisi Amerika bizim Lozan ile çizilen sınırlarımızı tanımıyor. Tayyip Bey, 'bunlar bizim stratejik müttefikimiz' diyor. Bizim bunu anlamamız mümkün değil.
Ekonomik sistemde, biz adil bir ekonomik sistem olsun diyoruz. Bize göre ticarette kâr etmek helaldir. Orada aşırıya gitmemek kaydıyla. Dedi ki, 'ben faizci kapitalist sistemi benimsedim.' Başka konulara girmiyorum. Bu üç temel konuda Tayyip Bey kendisi tavır belirledi. Şimdi bunun için de ben yeniden millî görüşe dönüyorum diyorsa bu üç konuda tavrını değiştirmesi icap eder.
Allah rahmet eylesin Erbakan hocamız D-8'lere çok önem vermişti. Bu iktidar D-8'i yok sayıyor. Dönem başkanlığı bizde, üstlenmiyor, aidatını da ödemiyor, kurucu ülkeyiz biz. Bunlara baktığımızda endişe ediyoruz."