Hediye Levent
Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi almasına ilişkin tartışmalar sürüyor. S-400’ün Türkiye-ABD ve NATO ilişkilerini olumsuz etkileyeceği, Türkiye ve Rusya'yı ise daha da yakınlaştırabileceği öne sürülüyor. Peki Rusya, S-400 hava savunma sistemine karşılık Suriye ve İdlib politikasını değiştirir mi?
2008-2012 yılları arasında Duma üyesi olan ve 2012-2018 yılları arasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in sözcülüğünü yapan Sergey Markov'a göre S-400 satışı Türkiye-Rusya ilişkilerini tamamen değiştirmez. Siyasi Araştırmalar Enstitüsü (Institute for Political Studies) adlı düşünce kuruluşunun direktörlüğünü yürüten Markov, "Rusya’nın S-400 nedeniyle Türkiye’ye çok ılımlı olacağını söyleyebilir miyiz? Hayır. Rusya’nın Türkiye ile genel olarak bir işbirliği var. Bu işbirliği S-400 nedeniyle değil" diyor. Markov S-400 satışı ile İdlib arasında bir bağlantı olmadığı görüşünde.
Türkiye’nin Moskova Büyükelçiliği’nde bir süre Ticaret Müşavirliği yapan, Medya Günlüğü yazarı Aydın Sezer, "Burada kartları elinde tutan taraf aslında Rusya" diye konuşuyor. Sezer, "Ruslar, Türkiye’nin İdlib’de sorumluluklarını yerine getirmesini istiyor. S-400 ile İdlib'i takas etmesine kesinlikle ihtimal vermiyorum" diyor.
Suriye ve İdlib Rusya için neden önemli?
Askeri ve siyasi açıdan Şam’a ve Suriye ordusuna destek veren Rusya’nın Lazkiye’de hava savunma sisteminin de bulunduğu Hmeymim askeri üssü ve Tartus’ta deniz üssü bulunuyor.
Markov’a göre Rusya’nın Suriye’ye askeri açıdan müdahale etmesinin temel sebebi, ABD, NATO ve Batı ülkelerinin Ukrayna'daki değişimle Rusya’nın ve Rus ordusunun çok zayıf olduğunu düşünmeye başlamaları.
Rusya'nın Suriye'ye müdahale ederek askeri kapasitesini ve silah sanayisini uygulamalı olarak sergileme fırsatını yakaladığını söyleyen Markov, bölge ülkeleri ile temaslarını yoğunlaştıran Rusya'nın bazı ülkelerle S-400 gibi hava savunma sistemleri dahil silah anlaşmaları müzakereleri de yürüttüğünü belirtiyor.
Arap Baharı bölgedeki siyasi dengeleri büyük ölçüde değiştirdi. Doğu Akdeniz’deki gaz yatakları, enerji hatları, ülkelerarası yeni işbirlikleri gibi konularda yeni fırsatların doğduğu bu süreçte Rusya, aktif olarak rol almaya başladı.
"Rusya’nın bölgedeki çıkarları açısından Suriye’de güvenlik ve istikrar önemli" diyen Markov, İdlib'in de bu çerçevede değerlendirildiğini belirtiyor. Markov "İdlib, radikal islamcılar tarafından kontrol edilen ve Rus askeri üslerinin bulunduğu Lazkiye-Tartus sahil şeridini tehdit edebilecek en büyük bölge" diye konuşuyor.
İdlib’deki radikal gruplar nedeniyle, stratejik önemdeki Halep-Şam ve Halep-Lazkiye otobanlarının kapalı olduğunu hatırlatan Markov, bu nedenle İdlib'den Halep-Hama ve Lazkiye’ye açılan kırsalın da tehlike altında olduğunu ve bu durumun Suriye’nin toparlanmasını geciktirdiğini söylüyor.
Rusya, eski Sovyet coğrafyasından olanlar başta olmak üzere İdlib'deki radikal militanları tehdit olarak değerlendiriyor.
Türkiye'nin gözlemci noktalarının vurulması
Astana sürecinin taraflarından biri olan Türkiye, İdlib'deki radikal grupların ağır silahlarını teslim etmesi ve bu grupların tasfiyesi, çatışmasızlık bölgesi oluşturulması, Halep-Şam-Lazkiye otobanının açılması gibi yükümlülükleri üstlendi. Türkiye İdlib'de ateşkes sürecini izlemek amacıyla gözlemci noktaları oluşturdu. Ancak Türkiye'nin yükümlülüklerini yerine getiremediği kentteki radikal gruplar Halep ve Hama kırsallarının yanı sıra Rusya’nın Lazkiye’deki üslerine yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı. Diğer taraftan Suriye ordusunun topçu ateşi ve Rusya’nın hava saldırıları sürüyor. Türkiye’nin gözlemci noktaları da zaman zaman hedef oluyor.
Rusya ve Şam Türkiye’nin gözlemci noktalarının, saldırılar düzenleyen silahlı gruplara karşılık verildiğinde isabet aldığını savunuyor. Türkiye ise saldırıların Suriye ordusu tarafından kasten yapıldığını belirtiyor.
Rus uzman Sergey Markov, "Gözlemci noktaları konusunda Rusya ne yapabilir? Bu konuda Türk hükümetinin de sorumluluğu var. Türkiye, İdlib anlaşmasını ihlal ediyor, yükümlülüklerine uymalı diye konuşuyor.
Markov Rusya’nın ve Şam’ın İdlib’e yönelik bir askeri operasyon fikrinden vazgeçmediğini belirterek, tek bir büyük askeri operasyon yerine orta ölçekte bir dizi askeri operasyon yapılabileceğini kaydediyor.
Alirıza: Rusya'nın amacı NATO'yu yıpratmak
Washington merkezli Uluslararası ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (Center for Strategic and International Studies) adlı düşünce kuruluşunun direktörü olan Bülent Alirıza, "Rusya’nın Türkiye-ABD ilişkilerini daha da gerginleştirmeyi ve NATO’yu zayıflatmayı hedeflediğini" söylüyor.
Alirıza, "Hem Suriye, hem de Türkiye ile ilgili Rus hedeflerini aynı zamanda sürdürebilmelerini bir diplomatik başarı olarak görmemek imkansız" diye konuşuyor. Alirıza, "Rusya, İdlib konusunu ve özellikle Şam güçlerinin devam etmekte olan saldırılarını ve belki de bir milyondan fazla ek Suriyeli göçmenin ileride sınırı zorlaması olasılığını Türkiye’nin S-400 konusunda ABD ile son dakikada anlaşarak caymaması için baskı unsuru olarak kullanıyor" diyor.
S-400 tartışmaları ile gerilimin iyice tırmandığı Türkiye-ABD ilişkilerinin uzun süredir rayında olmadığına dikkat çeken Alirıza, "Zaten Washington ile Ankara 16 Mayıs 2013 tarihindeki Obama-Erdoğan Beyaz Saray görüşmesinden beri bu konuda ayni frekansta değiller. ABD'nin Türkiye ile Menbiç ve Fırat’ın doğusu ile ilgili olarak sonuç vermeyen uzatmalı diyaloğu bunun en somut göstergesi" görüşünü dile getiriyor.
Sezer: Rusya Türkiye'nin Batı ile köprüleri atmış olmasını istemez
Türkiye’nin NATO’dan kopmasının Rusya’nın politikasına uygun olmadığını belirten Türkiye'nin Moskova Büyükelçiliği eski Ticaret Müşaviri Aydın Sezer, Rusya'nın, Türkiye’nin Batı ile tamamen köprüleri atmasını istemediğini söylüyor. Aydın Sezer bunun nedenini şöyle açıklıyor: "
Karadeniz’de NATO’nun genişlemesi, Ukrayna-Rusya sorunları, Kırım’ın ilhakı gibi konular dolayısıyla Türkiye’nin NATO içinde güçlü bir şekilde kalması Rusya’nın global politikaları açısından çok daha ağırlıklı bir sonuç üretiyor. Türkiye ile ABD’nin arasının açılması halinde Türkiye’nin ABD veya Batı ülkelerini etkileme şansı da kalmayacak. Bu da Rusya’nın dış politikası açısından pek uygun değil."
Sezer'e göre S-400 konusu savunma amacından çok iç politika açısından önemli. Konunun "neredeyse milli birliğin simgesi haline dönüştürüldüğünü" belirten Sezer, "Bu konuda mağdur olunması, ABD ambargoları gibi durumlarda Erdoğan’ın Türkiye’nin bütün sorunlarını bağlayabileceği bir done oldu" diyor.
"Türkiye'ye maliyeti ağır olur"
DW Türkçe’ye konuşan adının açıklanmasını istemeyen emekli büyükelçi, Türkiye’nin S-400 almaktan vazgeçebileceğini belirterek, "Ben her şeye rağmen almayacağını düşünüyorum. Maliyeti çok ağır olur Türkiye’ye. Ama seçimlerin (İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı) beklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Seçim sonrası (Erdoğan) Trump’ı ikna edebileceğini öngörüyor olabilir. Bizim cumhurbaşkanının Putin ile görüşmeleri baş başadır. 'İşleri gerebildiğin kadar ger, merak etme bir çıkış yolu buluruz' anlaşması mı yaptılar, bilmiyoruz. Sonuçta bir çıkış yolunun bulunacağını düşünüyorum. İlginç bir şekilde Rus tarafının bu hesabı belki bizden daha önce yaptığını düşünüyorum" diyor.