Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçisi Andrey Gennariyeviç Karlov, iki ülke vatandaşlarının geçmişteki gibi vizesiz seyahatleri için süreye ihtiyaç olduğunu, ilişkilerin düzelmesinin bir veya 1,5 yıl alacağını söyledi.
Türkiye’nin Suriye’deki Fırat Kalkanı operasyonuna karşı çıkmadıklarını söyleyen Karlov, “Suriye’de Kürtler dâhil olmak üzere seçici davranmaya davet ediyoruz…” ifadesini kullandı. Suriye’nin “iki ülkenin ilişkilerinde ciddi rol oynayan önemli bir konu olduğunun” altını çizen Karlov, BM terör örgütleri listesinde ve Rus mahkemeleri kararlarında bulunmadığı için PYD’yi terörist örgüt olarak kabul etmediklerini açıkladı.
Karlov, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kapatılmasını talep ettiği PYD’nin Moskova’daki bürosunun, “NATO üyesi ülkelerde de var” örneğini de vererek açık kalacağını bildirdi.
Karlov, Rusya’nın 2006’dan itibaren Fethullah Gülen okullarını kapatıp, öğretmenlerini sınır dışı ettiğini de anımsattı.
Habertürk'ten Muharrem Sarıkaya'nın sorularını yanıtlayan (4 Eylül 2016) Rus Büyükelçi Karlov'un açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
Soru: Darbe girişiminin ardından ilk arayan liderin Putin olduğunu Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı. Gülen okullarını 2006’da kapatan Başkurdistan’da olduğu gibi kapatan ve öğretmenlerini de sınır dışı eden Rusya, gelişmeleri nasıl yorumluyor? Putin bu konuda Erdoğan’a bir şeyler söylemiş olabilir mi?
Cevap: Devlet Başkanımız Putin, Sayın Erdoğan’ı arayarak başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişimini kınayan ve Sayın Cumhurbaşkanı’nı destekleyen ilk lider olmuştur. Sayın Putin ile Sayın Erdoğan arasında geçen konuşmayı bilmiyorum. İki lider arasındaki ilişkilerin çok samimi olduğu herkesin malumu… Görüşmelerinde çoğu konu kapılar kapandıktan sonra iki lider arasında ele alınır. Ele alınan konuların birçoğu tercüme yapanlar tarafından bilinir. Fethullah Gülen okulları 2006 yılından itibaren Rusya’da yasaklandı. Gülen okulları için verilen mücadele bizim için tarih olmuştur, çünkü çok uzun yıllar geçti. Bunu yapmamızın sebebi Gülen’in yaptığı çalışmaların Rusya Federasyonu mevzuatına aykırılığından dolayı yasaklamış olmamızdı. Bu sorunu kalıcı bir şekilde çok önceden hallettik.
Soru: Suriye’de ortak operasyonlar olabilir mi?
Cevap: Suriye dâhil olmak üzere uluslar arası terörizme karşı herhangi bir ülke ile işbirliğine girmeye hazır olduğumuzu çok önceden ifade ettik. Bununla birlikte herhangi bir ülkenin topraklarında ortak operasyon için de çoklu koşulun olduğunu da düşünmekteyiz. Uluslararası hukuk gereği bunun iki alternatifli olabilir, birincisi BM Güvenlik Konseyi’nin kararı ile yürütülmesi ikincisi de operasyonun yapılacağı ülkenin oluruna dayanması gerekir. Bilindiği gibi Suriye devletinin yaptığı müracaat sonucu Rus Hava Kuvvetleri operasyonlarını yürütmektedir. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi herhangi bir ülke ile bu konuda işbirliğine hazırız. Sonuçta Türkiye de uluslararası bir koalisyonun parçası ve bu tarz operasyonlara katılmaktadır. Vurgulamak istediğimiz husus uluslar arası hukuk çerçevesinde götürmelidir.
Soru: Türk savaş uçaklarının Suriye üzerinde uçması, uçak düşürülme hadisesi sonrası pek mümkün olmuyordu. Bu ortadan kalktı mı?
Cevap: Türk Hava Kuvvetleri’ne herhangi bir kısıtlayıcı önlem koyduğumuzu hatırlamıyorum. Yanılmıyorsam 2015 Eylül veya Ekim’de ABD ile imzalanan bir mutabakat zaptı çerçevesinde bizim ve uluslararası koalisyonun yaptığı uçuşlarda herhangi bir çatışmayı önlemeye yönelik anlaşma sağlanmıştı. Bu mutabakat zaptı, bizim veya uluslararası koalisyonun yaptığı uçuşlarda herhangi bir çatışmayı önlemeye yönelik anlaşmaydı. Söz konusu mutabakat zaptı Rusya Federasyonu (RF) ile ABD arasında imzalanmakla birlikte, ABD bu mutabakat zaptı şartını diğer müttefiki ülkelere de yansıtma görevini üstleneceğini taahhüt etmiştir.
Soru: Türkiye’nin Fırat Kalkanı Operasyonu’na nasıl bakıyorsunuz? RF Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zaharova’nın, Türkiye’ye çağrısı ne anlama geliyor?
Cevap: Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının Suriye’nin kuzeyindeki hareketlerini dikkatle izlemekteyiz. Türkiye’nin bir çok vatandaşının hayatını kaybettiği terör saldırılarının planlandığı İŞİD’e ait terör üsslerini yok etmeye yönelik çabalarını anlıyoruz. Uluslararası hukuk içinde hareket edilmesi gerektiğine, herhangi bir askeri harekatın bağımsız bir devletin hükümetiyle yürütülmesinden yana olduğumuzu ifade ediyoruz. Bu malum RF’nin kalıcı görüşüdür, başından itibaren de bir değişikliğe uğramadı. Teröre karşı yürütülen faaliyetlerde Türk partnerlerimizi hedefleri seçerken çok seçici davranmaya davet etmekteyiz. Tek cephe olarak tüm tarafların çabalarını birleştirerek başta IŞİD olmak üzere terör hedefleriyle mücadeleye odaklamaları gerekmektedir. IŞİD’in Türkiye’deki terör faaliyetlerini ve saldırılarını da hatırlıyoruz, RF olarak şiddetle kınadık.
"PYD, BM'nin terör listesinde yok"
Soru: Erdoğan, Putin ile buluşmasında PYD’nin Moskova’daki bürosunun kapatılmasına ilişkin ricada bulunmuştu. Bu da dikkate alındığında, RF, PYD’yi hangi konsepte değerlendiriyor?
Cevap: Terör örgütleri listesini yaparken iki farklı unsur kullanmaktayız. Biri BM Güvenlik Konseyi’nin açık terör nitelemesi yaptıklarıdır. Diğeri de RF mevzuatı gereği ilgili mahkemelerimizin gerekli değerlendirmeleri yaparak oluşumun terör örgütü olup olmadığına ilişkin kararlara bağlamaktır. Terör örgütü olarak adlandırılan örgüt (PYD) ne BMGK listesindedir, ne de RF mahkemelerinin vermiş olduğu karar doğrultusunda bir terör örgütüdür. Sırf bundan dolayı geçmişte PYD’nin Moskova ofisinin açılmasına müsaade edilmiştir. Bu örgütün temsilciliği sadece Moskova’da değil, NATO üyesi birkaç ülkede de mevcuttur. İfade ettiğiniz gibi bu talep St. Petersburg’da Sayın Erdoğan tarafından iletilmiş ve Sayın Devlet Başkanımız Putin’in de bunu değerlendirmeye alacağını söylediği de malumumuzdur.
Soru: PYD’nin Suriye’deki varlığını gelecek için nasıl değerlendiriyorsunuz. Türkiye’nin güneyinde Cezire, Kobani ve Afrin bandının Akdeniz’e kadar uzaması çabasını nasıl değerlendirir?
Cevap: Suriye’de olup bitenler ilk önce orada yaşayan Suriye halkını ilgilendiren hususlardır. Bu ülkenin içişleri ile ilgili konularda seçilmiş Suriye hükümeti sorumludur. Biz hiçbir zaman dayatma şeklinde hareket edemeyiz. Bu prensip Suriye için de geçerlidir. Bilindiği gibi hem hükümet kanadı, hem de muhalifler Suriye’nin yeni bir Anayasa’ya ihtiyacı olduğu konusunda mutabıktır. Haliyle ülkenin siyasi yapısı, seçimleri ve idari yapıyı yeni Anayasa’da belirlenecek hususlardır. Muhalefet kelimesini ifade ettiğimizde biz terör örgütlerini hesaba katmıyoruz.
Soru: Bu cümlelerinizden Moskova’nın, Türkiye’nin Suriye operasyonunun PYD’yi de kapsamasından rahatsız olduğunu ve terör örgütü olarak görmediğini mi anlamalıyım?
Cevap: Dışişleri Bakanlığımız Sözcüsü Bayan Zaharova’nın net bir şekilde ifade ettiği gibi; biz Türkiye’nin IŞİD ile mücadelesinde kararlı sürdürdüğü faaliyetleri destekliyoruz. Fakat yine de Ankara’ya yapılan çağrı kapsamında uluslararası hukuk çerçevesinde hareket edilmesi gerektiği ve yürütülen tüm faaliyetlerin operasyonun yapıldığı ülkenin hükümeti ile koordineli bir şekilde yürütülmesi gerektiğini söylüyoruz. Türk partnerimizi, teröre karşı operasyonların yürütülmesinde ve hedef seçilen noktalarda IŞİD’e karşı faaliyet yürüten muhalefet ve etnik gruplara, Suriye’de Kürtler dâhil olmak üzere seçici davranmaya davet ediyoruz.
Soru: Charter seferleri başladı, bunun ardından vize serbestîsi de geçmişteki gibi gelir mi?
Cevap: Bu konuda acelece davranmamak gerekir. Vizesiz geçişlere dönülmesi için birkaç meselenin çözülmesi gerekir. Konsolosluk istişareleri kapsamında ele alınmalıdır.
Soru: İki ülke vatandaşlarının gayrı menkul edinmelerine ilişkin veri var mı?
Cevap: Veri elimizde yok. Türkiye vatandaşlarına yönelik gayrı menkul alımı konusunda sınırlama yok. Rusya vatandaşları Türkiye’yi özellikle de Akdeniz kuşağını çok seviyor ve gayrı menkul alıyorlar. Antalya Başkonsolosluğumuza yapılan müracaatlardan fazla olduğunu biliyoruz. İlişkilerin iyi olmadığı dönemde de gayrimenkul alımında bir kısıtlama getirmedik. Bulgaristan’dan da birçok vatandaşımız konut alıyor dinlenme amaçlı.
Soru: Ne kadar zamanda iyileşme sağlanır?
Cevap: Bu sürecin kolay olmayacağını biz de biliyoruz. Özellikle ekonomik ilişkilerde bunun toparlanması 11,5 seneyi alır. Şu anda üzerinde çalışılan orta vadeli plan, 2016 - 2019 yıllarına ilişkin planlamayla iyi bir yol alınacağını düşünüyoruz. İki ülke arasında bir yol görevi üstlenecek bu plan. Bu program oluştuktan sonra her iki Devlet Başkanı bakanlıkların ve kurumların bu programa uyup uyulmadığını rahatlıkla görecekler.
Söyleşinin tamamı için tıklayın