Gündem

"Rusya hem Kürtleri Esad’la barıştırdı hem Esad’ı Türkiye ile sınır komşusu yaptı"

"Rusya Türkiye’yi Suriye’de hiçbir zaman doğrudan karşısına alarak zorla bir şey yaptırmak konumda kalacak bir blöfe dayalı, Amerika’nınkine benzer bir politika izlemez"

28 Ekim 2019 10:45

Rusya Uzmanı Aydın Sezer Rusya’nın bölgede artan etkinliğini, Suriye stratejisini, SDG/YPG ile olan ilişkisini, Şam yönetimi Kürtler ve Ankara arasında kurmaya çalıştığı dengeyi değerlendirdi. Sezer "Rusya oyun planını mükemmel bir şekilde oynayarak hem Kürtleri Esad’la barıştırdı hem Esad’ı Türkiye ile sınır komşusu yaptı hem de Barış Pınarı Bölgesi’nin sağındaki ve solundaki alana Türkiye’nin aktif müdahalesini önledi. Bunun karşılığında da Türkiye’ye sadece Barış Pınarı’nın sağında ve solunda Kamışlı hariç 12 kilometrelik alanda bir devriye atma imkânı tanıdı" dedi.

Sezer'in BirGün’den Rıfat Kırcı'nın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

'Barış Pınarı Harekâtı' öncesine kadar ABD ile müttefik olan Kürtler, şimdi Suriye ve Rusya ile işbirliği yapmak durumunda kaldı. Bu süreç nasıl gelişti?

Rusya’nın 2016 Aralık yani Astana Süreci’nden beri temel arzusu ve stratejisi Kürtleri ve Suriye yönetimini buluşturmaktı. Astana Süreci başlarken de Suriye anayasasında, Kürtlerin yoğun olduğu bölgelere kültürel otonomi vermek konusunda niyeti vardı. Fakat kültürel otonomi Kürtleri ikna etmedi. Kürtler para ve silah yardımı da yapan ABD’yi tercih ettiler ve süreç içerisinde ABD ile müttefik haline geldiler. ABD de IŞİD’e karşı mücadelede sahada işbirliği yapacağı aktör olan Kürtlerle ittifak yaptı. Rusya; Kürtleri, ABD ile işbirliği yapmamaları ve Esad yönetimiyle masaya oturmaları gerektiği konusunda birçok kez uyardı. Son 2 yılda da özellikle Rusya üslerinde, Kürtler ve SDG temsilcileriyle Esad yönetimi arasında birçok kez müzakere masasına oturuldu. Fakat her defasında Kürtlerin taleplerinin fazla olması, Esad’ın onları Suriye’nin kalıcı bir unsuru olarak görmesine rağmen talepleri reddetmesi nedeniyle bir uzlaşma sağlanamadı. Ruslar, en son 2018’in Ocak ayında Türkiye’nin Afrin mutabakatından hemen önce Kürtlere, Afrin’i Esad yönetimine terk etmelerini söyledi. Rusya’nın blöf yaptığını düşünen Kürtler Afrin harekâtı gündeme gelince bu kez Rusya tarafından satıldıklarını düşünmeye başladılar ve ABD ile işbirliklerini daha da geliştirdiler. Ancak süreç içerisinde, Türkiye’nin 'Barış Pınarı Harekâtı'ndan önceki dönemde Rusya bir kez daha Kürtler ve Esad arasında bir uzlaşı yapmak üzere nabız yokladı.

"Kürtler Amerika tarafından satıldıklarını düşündüler"

Ama yine olmayınca ABD ile anlaşma sonrası 'Barış Pınarı Harekâtı' gündeme geldi. Bu Kürtler açısından büyük bir hayal kırıklığı oldu. Bu defa Amerika tarafından satıldıklarını düşünmeye başladılar. Türkiye’nin operasyonunun karşısında hem Rusya’dan hem de ABD’den arabuluculuk talep ettiler. Harekâtın başladığı gece geç saatlerde uçaklar bombalama yaparken bizzat Trump’a mektup yazdılar. Rusya’dan da Suriye’deki kontakları özellikle yerel kontakları, Rus temsilcilikleri vasıtasıyla devreye girmesini istediler. Rusya bu harekât bölgesinden haberdardı.

"Kürtler yeniden en başa yani 2016 sonuna döndüler"

Putin, bu harekâtla Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin gerileceğini ve bunun sonunun nereye varacağını bekliyordu ve Kürtlerin Esad yönetimine mecbur kalacaklarını düşünüyordu. Öyle de oldu. Türkiye’nin harekâtı bitmeden Kürtler, Esad’la anlaşmak zorunda kaldı. Kürtler, Menbiç ve Kobane’ye Rus ve Esad güçlerinin girmesini sağladılar. Dolayısıyla Kürtler yeniden en başa yani 2016 sonuna döndüler. Rusya’nın himayesiyle rejimle bir anlamda uzlaşı sağlamaya çalıştılar. Bu sırada müzakere pozisyonları son derece zayıflamıştı. Kaldı ki bu süreçte Esad Birleşmiş Milletler'e göndermiş olduğu bir mektupla SDG’yi hem terörist hem de vatan haini olarak niteledi. Yani bunu yazılı olarak da gündeme getirmişti. Bir emrivakiyle Kobane ve Menbiç terk edildikten sonra Türkiye ile Rusya arasındaki mutabakat gündeme geldi. Burada da bence savunulanın aksine Rusya oyun planını mükemmel bir şekilde oynayarak hem Kürtleri Esad’la barıştırdı hem Esad’ı Türkiye ile sınır komşusu yaptı hem de Barış Pınarı Bölgesi’nin sağındaki ve solundaki alana Türkiye’nin aktif müdahalesini önledi. Bunun karşılığında da Türkiye’ye sadece Barış Pınarı’nın sağında ve solunda Kamışlı hariç 12 kilometrelik alanda bir devriye atma imkânı tanıdı. Barış Pınarı’nın sağındaki ve solundaki 30 kilometrelik sahadan YPG’nin silahlarıyla birlikte çıkartılmasına da Esad’ın sınır muhafızları Ruslarla birlikte gözetim denetim sağlayacaklar. Bu da şu açıdan çok önemli: Rusya’yla imzaladığımız bir mutabakatta 5. Madde’de Esad’ın resmi güçlerine de bir görev verilmesini tanımlamış olduk. Zaten 4. Madde’de iki taraf Adana mutabakatına atıfta bulunduğu için Esad’la barışa giden yolda Rusya Türkiye’ye çok önemli bir adım attırdı.

"Rusya, ABD'ninkine benzer politika izlemez"

Rusya; Türkiye, Suriye ve Kürtler arasındaki dengeyi nasıl sağlayacak?

Suriye’de bütün yollar Esad’a çıkıyor. Suriye deyince akla gelen zaten mülteci sorunu. Bu mülteci sorununun çözülmesi için Esad’ın görevde kalması gerektiğiyle ilgili Merkel dahil herkes ikna olmuş durumda. Kürtler biraz daha sessiz kalacak, biraz baskı altına alınacak, Türkiye de artık sınırlarının tehditlerden kurtarıldığına ikna olacak.

Türkiye de aslında Suriye’deki Kürt realitesini başından beri kabul ediyor. Türkiye’nin bölgeye yaklaşımında, Rusya 3 seçenek birden sundu. Rusya şunları dedi: “Bir: Suriye ile birlikte biz Kürtleri 30 kilometre güneye çekiyoruz dedi. Bu senin tehdit olarak gördüklerine yönelik bir boyutu ortadan kaldırıyor. İki: seninle beraber 10 kilometrelik devriye yapacağız, sen zaten bu tehdidin devam edip etmediğini göreceksin. Üç: Sizin gerçekten SDG ile ilgili bir sıkıntınız varsa bölgede SDG'yi sizin gibi gören bir tek Esad var. Siz buyurun Adana Mutabakatı üzerinden barışın. Adana Mutabakatı'na ek, istediğiniz 5 kilometreyi kendi başınıza denetim altına alın. 5 kilometrelik güvenlik kuşağı oluşturun.” Rusya bizi fazla seçenekle karşı karşıya bıraktı. Suriye’deki Anayasa Komitesi çalışmalarında SDG’li olmasa bile dolaylı olarak Kürtler var. Rusya’nın Türkiye’ye dediği şu: “Kürt nüfusu yeni anayasada yer bulacak sen de bunu kabul edeceksin. Suriye’de seninle birlikte yapacağımız çok iş var. İran etkisini ben ancak seninle kırabilirim, Suriye’nin yeniden imarında ben söz sahibi olacağım ama Türk firmaları olmadan Çin’le rekabet edemem, sen bana yardımcı olacaksın.” Yani şunu hiçbir zaman unutmamak gerekiyor; Rusya, Suriye özelinde Amerika gibi ne Türklerle Kürtler arasında bir seçim yapmak zorunda kalır ne de böyle bir seçim yapmak zorunda kalsa Kürtleri tercih eder. Çünkü Rusya açısından Türkiye’nin önemi ve iktisadi anlamdaki büyüklüğü Suriye’den bile daha önemli. Rusların Akkuyu Nükleer Santral üzerinden birkaç ay önce verdiğimiz liman ve denizcilik faaliyeti imtiyazları Suriye’dekinden çok daha etkili bir perspektif sunuyor. S-400 alıyoruz, uçak alacağız. Türkiye’nin stratejik önemi Suriye’den daha fazla. Dolayısıyla Rusya Türkiye’yi Suriye’de hiçbir zaman doğrudan karşısına alarak zorla bir şey yaptırmak konumda kalacak bir blöfe dayalı, Amerika’nınkine benzer bir politika izlemez.

"Kürtler, Rusların da baskısıyla Amerika yerine artık Esad’la işbirliğine başvuracaklar"

Kürtlerin Suriye’deki fiili durumu yani YPG’nin hâkim olduğu alanı gelecekte ne bekliyor? Kürtlerin şu anki durumuyla ilgili gelecekte öngörülen nedir?

Kürtler açısından hem ABD ile işbirliği hem de Esad’la mutabakat birlikte yürümeyecek. Burada Kürtler tekrar Amerika’yı seçmek gibi hayati bir hata yapmayacaklar diye düşünüyorum. Dolayısıyla yakın bir dönemde Kürtler, Rusların da baskısıyla Amerika yerine artık Esad’la işbirliğine başvuracaklar.

Rusya kendisi de federal bir devlet. Ancak o yapı Batı’daki gibi özellikle Amerika’daki gibi değil. Rusya’da daha merkezi bir federal yapı var, hatta federal bir yapı olup olmadığı bile tartışılır. Rusya Ortadoğu’da bizim sandığımız gibi bir özerklik ya da bir federal yapı söz vermedi hiçbir zaman. Bunu da istemiyor zaten. Rusya her ne kadar ulusların kendi kaderlerini tayin hakkına saygı gösterse de bunu Birleşmiş Milletler hukuku temelinde Irak’ta da Suriye’de de barış içinde ve o ülkelerin toprak bütünlüğüne zarar gelmemesi üzerinden yapıyor. Rusya hiçbir şekilde dış politikada, güvenlikte ve enerjide yerel anlamda da olsa bir yapı içine girmeyecek. Buna yerel otonomi diyelim yani yerinde yönetim ama bir nevi belediye görev ve faaliyetleriyle ilgili ondan bir adım daha ötesi. Çift dillilik ise Arapça’nın yanında resmi dil olarak Kürtçe’nin de yer alması. Ama bu Rusların önerdiği perspektif Kürtleri kesmediği için zaten Amerika ile işbirliğine gittiler.

Rusya, Türkiye ve İran Suriye’nin toprak bütünlüğüne garantör olmuş ülkeler. Şimdi üç ülkenin garantör olduğu bir ülkede bir başkasının bağımsız devlet kurma çabasına girmesi mümkün değil.

SDG’nin Suriye Ordusu’na katılması noktasında tartışmalar var. Bu nasıl sağlanabilir, hangi sonuçları doğurur?

SDG’nin Suriye Ordusu’na katılması tartışmalarında, SDG’nin özellikle belli bölgelerde güvenlik açısından resmi yönetimin kullanacağı bir ordu haline getirilmesi çabası var. Benim oradaki endişem bunu bir an önce yapıp İdlib’e sokmaya kalkmaları başımızı çok ağrıtır. Yani İdlib’de durum çok hassas, biz orada güvenliği sağlıyoruz. Birkaç hafta öncesine kadar Esad güneyden çok ciddi bir saldırı başlattı. Bizim gözlem noktalarından bir tanesini kontrol altına aldı. Şu anda arada Rus askeri polisi var. Sahadaki HTŞ unsurlarıyla mücadelede Esad ordusu Kürtleri bir şekilde Suriye ordusuna monte edip sahada kullanmaya kalkarsa bu bizim canımızı çok sıkar diye düşünüyorum.

Burada Rusya değil de Suriye yönetiminin ne isteyeceği çok önemli. Tabi ki burada Rusya’nın bunu onaylaması ya da kabul ya da reddetmesi beklenebilir. Burada SDG’nin ya da Kürtlerin Amerika’daki ilişkilerini netleştirmeleri lazım. Çünkü Amerika’nın bölgede bulunuyor olması sadece Kürtler sayesinde mümkün. Orduya monte etmeden önce ABD ile ilişkilerin gözden geçirme ve netleştirme boyutunun olması gerekir. Bu hemen olacak bir iş değil. Anayasa çalışmalarıyla birlikte gidecek ucu açık bir iş şimdilik. Ama bu ne kadar çabuk olur ve aktif hale getirirlerse İdlib için söylüyorum, bizim için can sıkıntısı.