CHP İzmir Milletvekili ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi Rıza Türmen, anadilde eğitim yapılmadığı için Kürt çocuklarının 5 yılının heba olduğunu, çocukların eğitimlerine ‘bildikleri dilde’ başlaması gerektiğini söyledi.
Uzun yıllar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde yargıçlık yapan Türmen, Taraf gazetesinden Güler Yılmaz'a Türkiye ’deki insan hakları ihlallerini ve yeni anayasa yapım sürecini değerlendirdi.
İşte Türmen’le yapılan röportajdan bir bölüm:
Anadilde eğitim yapamıyor olmak bir insan hakkı ihlali midir?
Türkiye’nin taraf olduğu BM Çocuk Hakları Sözleşmesi var. Bu sözleşme der ki “çocukla ilgili her tasarrufta, her kararda, her yasada, çocuğun yüksek menfaatlerine bakılır.” Çocuğun eğitim alması, yoksulluktan kurtulması, özgür bir insan, iyi bir vatandaş olması, bence her şeyden daha önemlidir. Bu açıdan baktığınızda çocuğu hiç bilmediği bir dilde eğitime başlatırsanız önemli sakıncalar ortaya çıkıyor. Ne oluyor? Bir defa iletişim kuramıyor, kendini ifade edemiyor. Çocuk iletişim kurmayınca suskun kalıyor. Anadilde eğitim gören çocuğa kıyasla arada 4-5 yıl fark oluyor. Ne hakkınız var, çocuğun hayatından bu süreyi almaya. Bu eşitsizliği ortadan kaldırmak lazım.
Nasıl kaldıracaksınız bu eşitsizliği? Komisyonda uzlaşamıyorsunuz...
Siyasi irade varsa bunun birçok modeli var. Anadilde eğitim deyince her etnik grup kendi dilinde eğitim alacak gibi anlaşılabilir. Bu böyle değil. Tabii ki Türkçe zorunlu eğitim dilidir, tabii ki Türkçe öğretilecektir, devletin görevidir, çocuğun da kendi menfaatinedir. Türkçe’nin yanında, çocuğun evde konuştuğu dilde de eğitim verilsin. Bunun çok modelleri var. Çift dilli eğitim olabilir. Önce kendi dilinde eğitim alıp sonra resmî dile döner.
Komisyon’da bu sorun niye aşılamıyor?
Komisyon’da şöyle bir durum var, eğitimle öğretim arasında kesin bir ayırım yapılıyor. Eğitim dili Türkçe’dir fakat anadilde öğretimi kabul edebiliriz gibi. Siz Kürtçe kurs açsanız kimse bir şey demez. O kursta Kürt dili edebiyatı, grameri, coğrafyası, tarihini öğretseniz kim buna ne diyecek?
Peki siyasi partilerin bu konuya yaklaşımı nedir?
Partilerin tutumuna bakıyorsunuz, AKP hiçbir şey söylemiyor. Diyor ki, “Kimse eğitim hakkından mahrum bırakılamaz, herkes eğitim hakkına sahiptir.” Güzel, buna kimse itiraz etmiyor. Ama anadilde eğitim konusunu tamamen yasaya bırakıyor. Yasaya bırakırsanız...
O zaman ne olur?
1982 anayasasının öngördüğü sınırlar içinde kalmayı kabul ediyorsunuz demektir. O zaman siz 82 anayasası sınırları içinde kalan bir eğitim politikası benimseyeceksiniz. AKP’nin tutumu, bu katı anayasayı benimseyen bir tutum aslında. O sınırlar içinde kanun çıkaracaksınız ama o sınırı hiçbir zaman geçemeyeceksiniz. Kürt sorununun çözümü de buradan geçiyor. Kürt sorununun çözümüyle bu anayasa bir yerde kesişiyor. Onun için bir uzlaşı sağlamak zorundasınız. Aynı şekilde bugün vatandaşlık konuşuyoruz. Vatandaşlıkta makulü arıyorsanız eğer o kadar çok çözüm var ki.
Nedir onlar?
Biz bu anayasayı demokratik, çoğulcu, insan haklarına saygılı bir Türkiye yaratmak için yapıyoruz. Ortak zemini herkesin kabul edeceği bir vatandaşlık maddesi bir anadilde eğitim maddesi yaparak bulacaksınız. Vatandaşlık maddesinde siz vatandaşın adını koymak zorunda değilsiniz. İsterseniz vatandaşlıkla ilgili hiç madde koymayın. Birçok anayasada yok. Koyacaksanız tanım yapmayın, deyin ki “Bu vatandaşlık kanunla kazanılır, kanunla kaybedilir.” Makulü bulmak da o kadar zor değil. Yeter ki katı ön yargılardan sıyrılalım, istenirse ortak yol bulunur.