Sabah yazarı Rasim Ozan Kütahyalı, Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov'un çevik kuvvet polisi Mevlüt Mert Altıntaş tarafından öldürülmesiyle ilgili olarak "FETÖ Rus Büyükelçiyi öldürdü. Tıpkı geçen yıl Rus uçağını indirdiği gibi. Aynı hain operasyonun başka bir yüzünü yaşadık. Neyse ki bu sefer 'Rus Büyükelçisi'nin indirilme talimatını ben verdim' diyecek sorumsuzlukta ve güç kompleksinde bir yönetici yok Türkiye'de" görüşünü savundu.
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, geçtiğimiz sene Rus savaş uçağının düşürülmesine ilişkin olarak, "Hava sahamızın Rus uçakları tarafından ihlal edilmesinden sonra defalarca gerekli uyarılar yapılmıştır. Her türlü tedbiri alacağımız dile getirilmiştir. Gerekli talimatları Genelkurmay'a bizzat tarafımdan verilmiştir" demişti.
Rasim Ozan Kütahyalı'nın "Türkiye, Rusya ve çomak sokulan çark" başlığıyla yayımlanan (21 Aralık 2016) yazısı şöyle:
FETÖ Rus Büyükelçiyi öldürdü. Tıpkı geçen yıl Rus uçağını indirdiği gibi. Aynı hain operasyonun başka bir yüzünü yaşadık...
Neyse ki bu sefer "Rus Büyükelçisi'nin indirilme talimatını ben verdim" diyecek sorumsuzlukta ve güç kompleksinde bir yönetici yok Türkiye'de. Geçen sefer maalesef bu rezaleti yaşadık...
***
FETÖ'cü bir F-16 pilotu geçen yıl Rus uçağını indirmişti. Şimdi ise FETÖ'cü bir polis kalleşçe Rus Büyükelçiyi katletti. Fakat bu sefer kurulan kumpası yemeyen bir Türkiye ve Rusya var. Geçen sefer hem biz hem Ruslar feci zokayı yutmuştuk...
***
Bu rezil cinayet bilakis Türkiye ve Rusya ilişkilerini daha da güçlendirecek. İki ülke güvenlik güçleri beraber bu FETÖ'cüye talimatı kimin verdiğini soruşturacak. Türk-Rus ticareti inadına TL ve ruble ile yapılacak...
Aslında dün de dediğim gibi dananın kuyruğu tam da burada kopuyor. ABD tüm dünyanın kalpazanlığını yapmaya alışmış. Kasasında sadece yüzde 20 hatta daha az altın tutarak, para çıkarmaya alışmış...
***
Bu şu demektir; mesela 1 milyar dolarlık para çıkaracaksınız ama 200 milyon dolarlık altınınız kasada duruyor. Çünkü bu parayı millet elden ele dolaştırıyor, kullanıyor. Kimse bir anda gelip de altını talep etmiyor. Çünkü paraya ihtiyacın var, likiditeye ihtiyacın var...
***
Buna finans literatüründe "Senyoraj" deniyor. Başka bir tanımla senyoraj bir paranın değer yitirmeden ve karşılığı olmadan o ülkede tedavül görmesi yani o ülkeye güvenmesidir. İşte o güven dolayısıyla çoğu devlet, karşılıksız para basmaya başladı. Fakat paralarının değeri de düşmedi çünkü ekonomileri bunu absorbe etti...
İşte bu karşılıksız para basma olayının en vahşi örneği ABD'dir. Dolar tüm merkez bankalarının rezerv parası olduğu için de inanılmaz güçlü bir paradır. ABD dünyanın en büyük kalpazanıdır...
***
Trilyonlarca dolar ABD'de karşılıksız basılıyor ve küresel tedavülde bulunuyor. Uzakdoğu, Asya, Avrupa ve Afrika'da insanlar alışverişte bunu kullanıyor ve ABD'ye faizsiz kredi veriyor...
ABD ekonomide bu şekilde para basarak, faizsiz ve sürekli bir kaynağa sahip oluyor. Öte yandan tüm ülkeler bunu yapıyor. Dünyada en büyük kalpazan ABD ama en beceriksizi Türkiye'dir. Kimse kusura bakmasın gerçek bu...
***
Türkiye içi ticaret ve alışverişte dolar kullanmak, sizin canla başla ürettiğiniz bir tarlaya yandaki adamın gelip, mahsulünüzün üçte birini çalıp götürmesi demektir...
O sebeple paranın değeri ve "senyoraj" çok kilit bir meseledir. Aslında para, bir rant parçasıdır. Esas değeri beyindedir. Yoksa, peçete bile para kâğıdından değerlidir. Evet peçetenin hurda olarak değeri, banknot kâğıdından fazladır. Paraya değerini, kullanarak biz veriyoruz...
***
"İleride burada bir sıkıntı olursa ABD'den 100 dolar karşılığı bir şey alırız" diye düşünüyoruz ve cebimizde dolar tutuyoruz. Ama kimsenin gidip de ABD'den bir şey aldığı yok. Böylece başta Türkiye olmak üzere tüm dünya ABD'ye faizsiz kredi veriyor...
***
Hasılı, her sene dünya ekonomisi, ticari hacmini yürütmek için daha çok dolara ihtiyaç duyuyor ve ABD daha çok karşılıksız dolar basmaya devam ediyor. İşte Türkiye bu kalpazanlık çarkına çok kötü çomak soktu...