Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi ve İstanbul Politikalar Merkezi kıdemli uzmanı Prof.Dr. Ersin Kalaycıoğlu, Abdullah Öcalan'ın Nevruz'da yaptığı çağrıya ilişkin olarak "Her kesime gül uzatıyor, her ağza bal çalıyor" değerlendirmesinde bulundu.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Utku Çakırözer'le yaptığı görüşmede, Öcalan'ın "çözümü dindarlıkta aradığına" dikkat çeken Prof.Kalaycıoğlu, "Öcalan çekilmeyi sağlayabilir ama kalıcı çözüm sadece onun elinde de değil" ifadesini kullandı.
Utku Çakırözer'in Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan (25 Mart 2013) Prof.Dr.Ersin Kalaycıoğlu'nun görüşlerine yer verdiği yazısı şöyle:
Hükümetin Kürt sorununun çözümü için İmralı’da müzakareler yürüttüğü Abdullah Öcalan’ın Nevruz’da yaptığı çağrıyı ve yakın gelecek senaryolarını Sabancı Üniversitesi’nde öğretim üyesi ve İstanbul Politikalar Merkezi kıdemli uzmanlarından Prof. Ersin Kalaycıoğlu ile görüştük. Kalaycıoğlu’nun temel yaklaşımları şöyle:
Her fikre gül atıyor: Her şeyden önce 21 Mart’ın geçmiş yıllara oranla kan dökülmeden geçirilmiş olması önemlidir. Öcalan’ın konuşmasına gelince, çok çeşitli kesimlere iyi niyet jestlerinden oluşan bir metin gibi gördüm. Her kesime gül uzatıyor, her ağza bal çalıyor. Çatışmacı değil uzlaşmacı olduğunu göstermeye çalışıyor. Hangilerinin gerçek niyeti olduğunu ancak uzun sürede anlayabileceğiz.
Çözümü dindarlıkta arıyor: Öcalan, çözümü dindarlıkta, din kardeşliğinde arıyor. Refah Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi çizgisine, onların arkasındaki İslamcılık cereyanına gül uzatıyor, uzlaşmak istediğini anlatmaya çalışıyor. Daha önce ne onun ne de takipçilerinin böyle bir söylemi hiç olmadı. Tabi iktidar partisine oy veren önemli miktarda İslamcı Kürt olduğu faktörünü de dikkate alıyordur muhakkak.
Seçimler bir kavşak: Türkiye bu tür dönüm noktalarına yakın geçmişte çok geldi gitti. 1999’da Öcalan yakalandığında da örgüt sınır dışına çekildi. 2002’ye kadar aktivitesi olmadı. 2002’den sonra güçlenmeye başladı. Her seçim döneminde şiddeti düşürdü, sonrasında yeniden arttırdı. 2007, 2011 seçimlerine, 2010 referandumuna hep çatışmasızlık ortamında girildi. Bu kez de önümüzdeki üç seçim önemli kavşak noktaları. Bunun seçimlik mi olacağı yani 2014 ve 15’i kazasız belasız atlatmak için mi yapıldığı yoksa daha uzun soluklu samimi mi olacağı ancak 2015 sonrasında anlaşılacak.
Çekilmeyi sağlayabilir ama...: Öcalan’ın mesajını çekilmeyi temin edebilecek bir jest olarak görmekteyim. Ama sorunun kalıcı çözümü sadece onun elinde de değil. Birçok değişken var. PKK’nin Avrupa ve Kandil kanatları var. Irak, İran, Suriye ile olan ilişkileri, başka ilişkileri var. Başka hareketler de çıkabilir. Öcalan çok belirleyici olmayabilir.
PKK’de değişme yok: Meselenin bir de şu yönü var. PKK’nin Türkiye dışındaki görüntüsü daha mı demokratik hale geldi? Yani Ortadoğu’daki gelişmeler sırasında konumu değişti mi? Eğer öyleyse Türkiye’den de çekiliyor olmaları o değişimin bir parçası olarak bir anlam ifade eder. Benim gözlemime göre o yönde ciddi bir değişiklik yok.
Demokrasi olmadan çözülmez: Etnik milliyetçilik kökenindeki hareketlere yanıt demokrasi paketi sunmak ve aynı zamanda iktisadi refahı topluma yaymaktır. Bu açılardan bir değişiklik olacaksa barış süreci güçlenerek devam eder. İngiltere ve İspanya’da geniş bir özgürlük ortamında ele alındı benzer sorunlar. Bizde ise özgürlük, demokrasi ve adalet kavramları tartışmalı. Bakıyoruz uzun tutuklamalar, hapisteki gazeteciler, ifade özgürlüğü tartışmaları, gözaltına alınan öğrenciler... Eğer Türkiye’nin gelecek kuşaklara da aktaracağı bir çözüm arıyorsak, demokrasi ve hukuk devleti çerçevesinde bulunmalı. Bu olmayacaksa sadece seçim kazanılmış olur. Ama otoriter yapı böyle devam eder.
Uzlaşma yeri Meclis olmalı: Sürecin Meclis içinde yürütülmesinde yarar var. Bu tür gelişmelerin çözüm yeri TBMM’dir. Tamamen iktidar partisi ya da bir kişiye bağlı faaliyet olursa istikrarlı, başarılı olmaz. Örneği de yok. Yürütmenin etkili olduğu tek çözüm Tamil gerillalarının tek taraflı olarak askeri yöntemle yok edilmesi örneği. Şimdi kimsenin böyle bir çözüm istediğini düşünmüyorum. Öcalan da bir tek AKP’nin sözüyle yetinme niyetinde değil. O da bir güvence arıyor. Sadece yürütme organı mı, Meclis mi dendiğinde o da Meclis’i tercih ediyor.
İktidar-muhalefet ilişkisi yardımcı olmuyor: Böyle büyük bir uzlaşmanın yeri de aslında yeni anayasadır. Ama pek bir uzlaşı olasılığı yok gibi. İktidar ve muhalefet birbirlerine meşruiyet dışı güçler olarak yaklaşıyor. Bu sürekli kriz hali de çözüme yardımcı olmuyor.