Gündem

Prof. Kaboğlu: OHAL İnceleme Komisyonu, kıyımları meşrulaştırma aracı mı?

"Hukuka inançsızlık üzerine inşa edilen bir zihniyet, Komisyon’a nefes aldırır mı?"

25 Mayıs 2017 14:12

Anayasa profesörü İbrahim Kaboğlu,  olağanüstü hâl (OHAL) uygulaması kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnameler (KHK) ile ihraç edilen veya açığa alınan kişilerin şikâyetlerinin incelenmesi için kurulacak OHAL İnceleme Komisyonu ile ilgili olarak "Komisyon işlev görür mü? Böyle bir ortamda, hukuk ötesi bir sorun olarak bütün ahlaki ilkeleri de ihlal edilerek geciktirilen Komisyon, bir gün başvuruları almaya başlasa ne olur? Hukuka inançsızlık üzerine inşa edilen bir zihniyet, Komisyon’a nefes aldırır mı?" dedi.

Kaboğlu'nun "OHAL İnceleme Komisyonu, kıyımları meşrulaştırma aracı mı?" başlığıyla yayımlanan (25 Mayıs 2017) yazısı şöyle:

1) 23 Ocak KHK/685: “Başka bir idari işlem tesis edilmeksizin doğrudan kanun hükmünde kararname hükümleri ile tesis edilen işlemlere ilişkin başvuruları değerlendirmek ve karara bağlamak üzere Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kurulmuştur.” ( md.1).

2) 26 Ocak Strasbourg: “Geçen günlerde Ankara’da çok cesaret verici gelişmelere tanık olundu. OHAL KHK’leri gereğince alınan önlemlere karşı başvuruları incelemekle yükümlü bir komisyon kuruldu. Yetkisi çok geniş olan bu komisyon, kamu görevinden çıkarılan memurlara, kapatılan derneklere ve diğer sorunlara ilişkin başvuruları incelemekle görevli. Bu komisyon, Avrupa Konseyi organlarının ortak çabasının ürünü. Bu komisyonun etkinliğini büyük bir dikkatle izleyeceğiz... Olağanüstü hal önlemlerinden etkilenen kişilere yargı yolunun açık olması, Türkiye’de demokrasi ve hukuk devleti bakımından temel öneme sahiptir.” (Guido Raimondi, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Başkanı )

3) 22 Şubat İstanbul: “Önümüze gelen binlerce listeyi kontrol edip, doğru yanlış yapıldığını bilemeyiz. Ancak bunlar olduktan sonra haberlerde çıkıyor, ondan sonra haberimiz oluyor... Kamuoyundaki etkilere göre önlem alıyoruz. OHAL denetleme kurulu kurduk. Birkaç haftaya uygulamaya konulacak.” (Başbakan B. Yıldırım).

4) 24 Şubat..... !!??: “Komisyonun ilk üyeleri, bu maddenin yayımından itibaren bir ay içinde seçilir.” (23 Ocak: KHK/685, Geç. Md.1) ; ama seçilmedi.

5) 24 Mart: Komisyon üyeleri seçilmedi.

6) 24 Nisan: Komisyon üyeleri seçilmedi.

7) 16 Mayıs: OHAL İnceleme Komisyonu, bir ay içinde değil, dört ayda belirlenmiş oldu.

8) Hukuki sorumluluk ve ahlak zaafı: KHK ile “ekli listede yer alan kişiler kamu görevinden başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılmıştır” hükmünün derhal (gece yarısı da olsa) uygulanmasını öngören KHK altında imzası bulunan kişiler, kendileri için öngördüğü 1 aylık süreye neden uymadı? Bunun anlamı şu: KHK yoluyla mağduriyetlere neden oluyoruz. Hatalı işlemlerimizle yol açtığımız hukuka aykırılıkları gidermesi ve zararları telafisi için komisyon kurduk; ama komisyonu çalıştırmıyoruz.

9) Anayasa Mahkemesi, on binlerce başvurudan şikâyet ederken, konuyla ilgili bir ilke kararı vermek için daha neyi bekliyor?

10) İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, binlerce başvuru karşısında, ‘ulusal makamlara güven’ ilkesi zedelenince, konuyla ilgili neden bir ilke kararı (pilot karar örneğinde olduğu gibi) vermedi?

11)Komisyon göreve ne zaman başlayacak? “Komisyon tarafından başvuruların alınmaya başlanacağı tarih, bu maddenin yayımlandığı tarihten itibaren altı ayı geçmemek üzere Başbakanlık tarafından ilan edilir.” (KHK, G.md.1/2). Başbakanlık, yine altı aylık sürenin geçmesini mi bekliyor?

12) ‘Görsel-işitsel iletişim özgürlüğü’ adına, TV ekranlarından dillendirilen “Komisyon yolu açıldı; kararlarına karşı İdare Mahkemesi’ne başvurulabiliyor; sonra Anayasa Mahkemesi’ne, daha sonra da Avrupa Mahkemesi’ne...” vb. sözler, dalkavukluğun sınır tanımadığını gösteriyor. “Hukuka ve akla aykırı olduğu gibi, toplumsal barışı dinamitleyen bu işlemlere son verilsin” deme yerine, ‘nasılsa 10-15 yıl sonra, adalet yerini bulur’ aymazlığı, özgürlük değil, ‘hem suçlu-hem güçlü’ yardakçılığı.

13) Kendini inkâr eden yargı: Son altı aydır ‘paravan’ komisyon, içte kamuoyunu oyalama, Avrupa Konseyi nezdinde bir yanılsama aracı olarak kullanılıyor. Ve Anayasa’ya göre, ‘mahkemelerin bağımsızlığı’nı temsil eden yargıdan - binlercesi arasından- yansımalar: Açlık grevi yapanları bile tutuklayabilen ‘hukuk diplomalıları’, her geçen gün varlık nedenini sorgulayan bir Anayasa Mahkemesi, seri kırımlara (düşünce, hukuk, bilim ve insan) övgü yağdırabilen bir Danıştay Bwaşkanı...

14) Komisyon işlev görür mü? Böyle bir ortamda, hukuk ötesi bir sorun olarak bütün ahlaki ilkeleri de ihlal edilerek geciktirilen Komisyon, bir gün başvuruları almaya başlasa ne olur? Hukuka inançsızlık üzerine inşa edilen bir zihniyet, Komisyon’a nefes aldırır mı?

15) Avrupa Mahkemesi: Bu güncel bilgiler ışığında, İnsan Hakları Mahkemesi, Ankara’nın oyalama taktiğini görmezlikten gelmeye daha ne kadar devam edebilir?