Gündem

Prof. Filiz Ali: İhtilal olmuş, biz farkında değiliz; düşünen kafa istemez bizim devlet!

Sabahattin Ali'nin kızı Filiz Ali: Öyle üzülüyorum ki gözlerim yaşarıyor...

20 Ocak 2016 00:48

1948 yılında katledilen Sabahattin Ali’nin kızı Prof. Filiz Ali, Güneydoğu'da yaşanan çatışma ortamı ve sokağa çıkma yasaklarının sona erdirilmesi talebiyle "Bu suça ortak olmayacağız" bildirgesine imza atan 1128 akademisyene yapılan hedef gösterme ve ağır eleştirilere ilişkin olarak, "Üniversiteleri adam edemezler. Bence tek çare toptan kapatsınlar. Hatta liselerin de kapanmasını tavsiye ediyorum. Çünkü oradan da adam yetişiyor. Yapma kardeşim, yetişmesin ne lüzum var. Fitne ortaya çıkıyor, düşünüyor adam, düşünmesin. Kuran kurslarımız, imam hatiplerimiz var" tepkisini gösterdi.

“Matemimi tutamadım, adaleti bulamadım ki gözyaşım dursun” diyen Filiz Ali, "“Ülke olarak sıkıyönetimi yaşıyoruz. Bir çeşit tek adam yönetimimiz de var. İhtilal olmuş, biz farkında değiliz! Düşünen kafa istemez bizim devlet" ifadesini kullandı.

Nokta'dan Pervin Metin'in Prof. Filiz Ali ile röportajından bazı kısımlar şöyle:

Öyle şeyler yaşanıyor ki memlekette, o yüzden bu sorunun cevabı hiç bu kadar önem arz etmemişti.  “Nasılsınız Filiz hocam?” diye soruyorum, karşılığını gerçekten merak ederek. “Nasıl mıyım? Benim hayal ettiğim, idealimdeki Türkiye olmadığı için çok üzgünüm. Öyle üzülüyorum ki gözlerim yaşarıyor hatta.

Benim kuşağım çok farklı yetişti, farklı ideallerimiz vardı ve o ideallerin hiçbir zaman zararını görmedik. Tam tersine, Türkiye ile ilgili, memleketimin gençliği ile ilgili daima çok faydalı olduğunu gördüm. Gençlere de tüm hayatım boyunca öğretmen olarak, müzikle uğraşarak, yazarak, çizerek destek verdim. Ne var ki, yaşadığımız ortamda gençler kendileri için bir gelecek göremiyor. Ve bu beni o kadar üzüyor ki. Bir ülkenin yöneticileri açısından bundan daha büyük bir günah düşünemiyorum. Tüm bu nedenler yüzünden ben de bu soruya ‘Allah beterinden korusun’ diye cevap veriyorum.”

 

İhtilal olmuş, biz farkında değiliz!

 

Öyle çok şey var ki ülke gündeminde, sormaya hangisinden başlamalı diye şaşırıyor insan. “Müsvedde ve karanlık” 1128 akademisyenden giriyoruz memleket meselelerine ve arkası çorap söküğü gibi geliyor zaten. Diyor ki Prof. Dr. Ali; “Ülke olarak sıkıyönetimi yaşıyoruz. Bir çeşit tek adam yönetimimiz de var. İhtilal olmuş, biz farkında değiliz! Düşünen kafa istemez bizim devlet.

Adnan Menderes zamanında da üniversite hocalarına ‘kara cübbeliler’ denmişti. Görüyorsunuz ki jargon aynı. Her on senede bir üniversitelere hücum edilir. Üniversiteleri adam etmek için YÖK kuruldu malum. Fakat yok, yine adam edemediler. Üniversiteleri adam edemezler!

Bence tek çare toptan kapatsınlar. Hatta liselerin de kapanmasını tavsiye ediyorum. Çünkü oradan da adam yetişiyor. Yapma kardeşim, yetişmesin ne lüzum var. Fitne ortaya çıkıyor, düşünüyor adam, düşünmesin. Kuran kurslarımız, imam hatiplerimiz var.

Doğru düzgün akademisyen yetiştirmek zaten zor, bir de var olanları beğenmiyorsanız Allah kolaylık versin. Senelerce üniversite hocaları takır takır öldürüldü. Muammer Aksoy, Cavit Orhan Tütengil gibi. Ne alakası vardı onların terörle! Komünist bile değillerdi. O zamanlar en büyük düşmanımız komünistlerdi ya. Siyasi cinayetler, Allah korusun diyorum. Bana o dönemleri hatırlatıyor. Endişe etmek istemiyorum ama tüm bunlar bana o dönemleri hatırlatıyor.”

 

"Babam da fikirleri yüzünden hapse girmiş, memurluktan atılmıştı"

 

Söz basın özgürlüğü ve tutuklu gazetecilere geliyor! Türkiye'de basının susturulduğunu, yüzde yüz doğru haber aldığına inanmadığını vurguluyor: “Babamın yaşadığı o dönem ve bu dönem arasında her yönden benzerlik var. O da yazdıkları, fikirleri yüzünden hapse giriyor, memurluktan atılıyor. Tarih durmadan tekerrür ediyor ama hakkınızı hiç zaman arayamıyorsunuz.

Babamın ‘Marko Paşa’ yazılarına bakıyorum da şimdiki yazılardan daha cesur. O yüzden de zaten gitti. Şimdi oto sansür var, fark ediyorum. Teşhis daha o zamanlar konuyor aslında. 1947 – 1948 yıllarında İkinci Dünya Savaşı bitiyor ve dünya doğu - batı diye ikiye ayrılıyor. O andan itibaren Türkiye'nin durumu, geleceği belli. Bunu da zaten Sabahattin Ali ve birkaç yazar görüyor. Onları da hemen tasfiye ediyorlar.”

 

"Gazetecileri Allah korusun, etrafta katiller dolaşıyor!"

 

“Babam hapishanede yatarken ‘Aman kızım üzülmesin’ demişti. Düşünün ne kadar insan olduğunu! Can Dündar, Erdem Gül ve diğerleri de emin olun dışarıdakiler için üzülüyorlardır. Babamdan biliyorum. Allah onlara güç versin, sabır versin. Cesaretlerini hiçbir zaman kırmasınlar. Her şerden bir hayır çıkar, her şey düzelecektir mutlaka. Umudu hiç bir zaman kaybetmemek gerek.

Hayatımın pek çok döneminde kaygıyı yaşadım. Kaygıyla nasırlaştık mı ne?  Her an her şey olabilir diye tevekkülle bekliyoruz. Allah korusun gazetecileri, dikkatli olun. Etrafta katiller dolaşıyor. Hele çok kişi tarafından okunuyor, destek veriliyorsanız o daha tehlikeli. Hukukun tam bir guguk olduğunu görüyoruz. Çünkü o gazetecilerin tutuklu olmaları için ne gibi bir sebep var? Kaçma olasılıkları mı var, niye tutuklu yargılanıyorlar?”


Röportajı tam metnini okumak için tıklayınız.