Gündem

Prof. Ertürk 47 ülkede işkence denetimi yapacak

BM Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörlüğü yapan Prof. Ertürk 47 ülkede işkence denetimi yapacak

12 Eylül 2010 03:00

T24 - BM Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörlüğü yapan Prof. Ertürk, Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu’nca, İşkencenin ve İnsanlıkdışı ve Onurkırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi üyeliğine seçildi.

Vatan gazetesi yazarı Hale Gönültaş'ın "İşkence ile savaşan Türk" başlığıyla yayımlanan (12 Eylül 2010) yazısı şöyle:



İşkence ile savaşan Türk



2003-2009 yılları arasında Birleşmiş Milletler Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörlüğü görevini yürüten ODTÜ Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Yakın Ertürk, Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu’nca, İşkencenin ve İnsanlıkdışı veya Onurkırıcı Ceza ve Muamelenin Önlenmesi Komitesi (CPT) üyeliğine seçildi. Prof. Ertürk, Kasım ayında, Komite’nin göstereceği bir ülkeye giderek, bu ülkede işkence ve benzeri uygulamaların olması olası sivil ya da askeri gözaltı merkezleri, hapishaneler, hastaneler, akıl hastaneleri, göçmen misafirhanelerini ziyaret ederek bir rapor hazırlayacak.

Akademik kariyerini, başta Türkiye olmak üzere uluslararası camiada ‘insan hakları ve şiddet ile mücadeleye’ adayan Ertürk, BM Özel Raportörlüğünün ardından geçen Ekim ayında da, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) Türkiye Temsilciliği’ne seçildi. Ertürk’ün seçimiyle, ilk kez Türkiye’den bir isim, CPT üyeliğine getirilmiş oldu. Prof. Ertürk’le Türkiye’nin de gündeminde İmralı Cezaevi’ndeki denetimleri nedeniyle sık sık meşgul eden CPT ekseninde, kadına yönelik şiddet ve anayasa değişikliği üzerine konuştuk:


* CPT Türkiye Temsilciliği’ne nasıl seçildiniz?

Avrupa Konseyi çerçevesinde 1987’de kabul edilip, 1989’da yürürlüğe giren İşkencenin Ve İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Muamele ve Cezanın Önlenmesi İçin Avrupa Sözleşmesi’ne taraf 47 ülke var. Türkiye de bu taraf ülkelerden birisi. Her ülke CPT için 3 aday gösteriyor. Dışişleri Bakanlığı üç adaydan biri olarak beni gösterdi. Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu’nda 47 devlet delegasyonundan 42’si beni bu göreve seçti.


* Diğer adaylar kimdi?

Diğer adayların kim olduğunu bilmiyorum. Kasım 2009’da Dışişleri Bakanlığı benim bu göreve seçildiğimi bildirdi. Benim daha önce Birleşmiş Milletler’de raportorlük yapmış olmam ve Avrupa Konseyi ile geçmiş yıllarda insan hakları alanında yapmış olduğum çalışmalarım biliniyor olması seçilmemde etkili olmuştur diye düşünüyorum. CPT gibi insan hakları denetimi yapan komitelerde üyelik için en önemli ölçüt bağımsızlık ilkesidir. Bu nedenle, bürokrasi ya da yüksek dereceli devlet görevlilerinin adaylıkları tercih edilmez. CPT üyeliğine daha ziyade bağımsız ve insan hakları duyarlılığı olan ya da bu alanda çalışan kişiler tercih edilmektedir. Benim seçilmiş olmam da büyük ölçüde bu ölçüte uyuyor olmanla ilgili olsa gerek.


* İlk denetimi nerede yapacaksınız?

Ülke olarak belirtmemekte yarar var. Bu komite gizlilik esasına dayalı çalışır. Kasım ayı gibi ziyaretimiz başlayacak. Ziyaret edeceğim ülke sözleşmeye imza atan 47 ülkeden biri olacak.


* CPT’nin denetim süreci nasıl işliyor?

Bu komite, aynı ismi taşıyan Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin, taraf devletler tarafından yerine getirilip getirilmediğini denetler. Sözleşme, cezaevleri, polis karakolları, psikiyatri klinikleri gibi özgürlüğünden men edilmiş olan kişilerin insan haklarının gözetilmesini öngörür. 47 taraf ülkenin denetlenmesi söz konusu.


* Komitenin muhatabı bizzat devletler mi?

Elbette. Sözleşme devlet yetkisi tarafından özgürlüğünden mahrum edilmiş kişilerin haklarını güvence altına almayı hedefleyen bir araçtır. Dolayısıyla, komitenin çalışma alanını doğrudan devlet ve onun kurumları oluşturur. Komite ve Sözleşme’ye taraf ülkeler aradındaki ilişki iki ilkeye dayanır; Gizlilik ve işbirliği. Netice alınabilmesi için hükümetlerin işbirliğine açık olmaları gerekir. Sözleşmeyı onaylamış olan bir devlet bu işbirliğini peşinen kabul etmiş demektir.


* Kadına yönelik şiddet de çalışma alanınızda mı?

Biz kadına yönelik şiddeti de, “işkence ve kötü muamele” olarak kabul tanımlıyoruz. Ancak, kadınların hak ihlallerindeki sorumlular çoğu kez devlet dışı özel kişilerdir; kocaları, babaları gibi. Dolayısıyla, devlet kurumları dışında gerçekleşen kadına yönelik şiddet, CPT’nin çalışma kapsımına girmiyor.


* Denetimler devletlerin bilgisi dahilinde mi?

Evet. İki türlü ziyaret gerçekleştirilir; düzenli ve özel amaçlı. Düzenli ziyaretler Sözleşmeye taraf olan ülkelere belli aralıklarla yapılır. Özel ziyaretler ise komitenin “mevcut şartlar altında gerek duyulduğu” durumlarda düzenlenir. Her ne kadar, cezaevi standartları özellikle Batı Avrupa ülkelerinde büyük ölçüde istenilen düzeye ulaşmışsa da, özgürlüklerinden mahrum olan kişilerin insan hakkı ihlalleri bütün ülkelerde gözlemleniyor. Bu sorun özellikle yakalanan kişilerin polisle olan teması sırasında ya da sınır dışı edilmeyi bekleyen yabancıların tutuldukları yerlerde daha fazla olabiliyor.

Bunların ‘münferittir’ diye göz ardı edilmemesi için CPT sürekli bu durumları izliyor. Şayet sözleşmeye taraf ülkelerden her hangi birinde sistematik olarak işkence ve kötü muamelenin varlığına ilişkin bilgi ve şikayet söz konusu olursa o ülke özel denetim çerçevesinde daha sık ziyarete tabi tutulabiliyor.


* Denetime tabi olan devletlerin tutumu nasıl?

Sözleşmeyi imzalamış olan devlet, bu komiteyi muhatabı olarak alıyor ve benim görebildiğim kadarıyla devletler komiteyi çok önemsiyorlar. Komite ve devlet arasındaki ilişki bir işbirliğine dayanmak durumda. CPT yetki alanı sınırlı ama somut ve oldukça güçlü ve etkili bir denetim mekanizması. BM mekanizmalarının bağlayıcılığı CPT kadar güçlü değil.


* Neden?

En önemli nedenlerden birisi çalışma yöntemi. Gizlilik esasına dayalı ve devletle işbirliği içinde çalışıyor olması. Yanlış giden bir şeylerin düzeltilmesi konusunda bir diyalog söz konusu. Komitenin amacı insan hakları savunucusu sıfatıyla çalışarak devletleri eleştirmek değil. Somut deliller üzerinden devletlerin kötü muameleyi önlemelerini sağlamaktır. Ayrıca, Avrupa Konseyi bir bütün olarak düşünülürse sonuç itibariyle AİHM’e başvuru hakkı söz konusu, bu da CPT gibi Konseye bağlı mekanizmaları oldukça güçlü hale getiriyor. Komitenin etkili olamaması durumunda mağduriyet yaşayan kişilerin mahkemede dava açma hakları var. Mahkeme kararları da bağlayıcı.


* CPT delegasyonu en son ocak ayında İmralı’da bir incelemede bulundu ve raporu tartışma yarattı?

İmralı’ya yapılan ziyaret özel denetim çerçevesinde yapıldı. Türkiye özel denetim kategorisine alınmıştı. Bu son ziyaretin bulgu ve görüşleri gereği özel denetim kalktı. Bu Türkiye açısından önemli ve olumlu bir gelişme. Böylece, artık Türkiye sadece düzenli ziyaretlere tabi olacak. İmralı ziyaretine ilişkin rapor da zaten yayınlandı ve koşulların Avrupa standarlarına uygun olduğu hükmü kamunun bilgisine sunuldu. Hemen hemen bütün devletler bir süre sonra bu raporları kamuya açık hale getiriyor. Komitenin ya da her hangi bir üyesinin bu rapoları ifşa etme yetkisi yok.


* Devlet denetimlerden haberdar mı?

Bazı durumlarda devlet gidilecek yerleri daha önceden haberdar olmayabiliyor, süpriz ziyaretler de yapılıyor. Denetime tabi olan devlet, sözleşmeyi imzalayınca zaten denetim şartlarını kabul etmiş oluyor. Devletin, Sözleşme kapsamındaki ziyaretlerde komiteyi sınırlandırması ve ‘buraya giremezsiniz’ demesi söz konusu değil. Böyle bir durum sözleşmenin ihlali anlamına gelir ki bu önemli bir eleştiri konusu olur. Ülke raporlarında gözlemler belirtildikten sonra tavsiyeler de yer alır. İlgili hükümetten belli bir süre içinde tepkisi istenir. O süre içerisinde hükümetler hemen yerine getirilebilecek tavsiyeler konusunda gereken düzenlemeyi de gerçekleştirebilirler.


* Görev süreniz kaç yıl?

Üç yıl. Ancak ikinci bir dönem için uzatılabiliyor.

Görev süresince aynı ülkedenin denetiminden mi sorumlu olunuyor? Bölgesel bir ayırım var mı?
Hayır, böyle bir kural yok. Bir ülkeye bir kere gidiliyor. Daha önce de belirttiğim gibi eğer söz konusu ülke ile ilgili olağanüstü bir durum ortaya çıkmazsa sadece dönemsel denetimleri yapılıyor.



Şiddete uğrayan kadın


* Kısa bir süre öncesine kadar üniversitedeki göreviniz dışında BM Kadına Yönelik Şiddet Raportörlüğü görevinde bulundunuz. Uluslararası alanda Türkiye’de kadına yönelik şiddet algılaması nasıldı?

Türkiye bu açıdan çok enteresan ve çelişkili bir görünüm sergiliyor. Bir taraftan inanılmaz bir şiddet toplumu, diğer taraftan da çok dinamik bir kadın aktivizmi var. Diyeceksiniz ki bu aktivizm ne kadar bir topluluktan ibaret? Bu hareketler her zaman küçük bir azınlık olarak başlar ama gündemi oluşturur ve toplumda bir tartışma ortamı yaratır. Bu da bir taraftan zihinlerin dönüşümüne katkıda bulunur diğer taraftan da şiddete maruz kalan sessiz çoğunlukta olan kadınları cesaretlendirir. Bu bağlamda, Türkiye’de azımsanmayacak güç ve etkide bir kadın hareketi var. Kadın örgütleri, Türk Ceza Kanunu’nun değişmesi sırasında muazzam bir çalışma sergilediler.


* “Bireysel şiddete maruz kaldım ve BM’ye başvurmak istiyorum”... Bu mümkün mü?

BM her şiddet gören kadın için bir şey yapamaz. Ancak devlet ihmali varsa, yani şiddete maruz kalan kadın defalarca polise ya da savcılığa şikayet ettiği halde herhangi bir önlem alınmamışsa, BM mekanizmalarına şikayette bulunabilir, zira devletin burada ciddi ihmali söz konusu. AİHM gibi bölgesel mekanizmaların yaptırım gücü daha fazla. Hatırlanacağı gibi Mahkeme Opus davasında Türkiye’yi suçlu buldu.


* BM’ye başvuru yöntemi..

Kadına Yönelik Şiddet Raportörlüğü mekanizması için [email protected] ya da [email protected] e-posta adresine şikayet dilekcesi gönderebilirler, ayrıca bu konuda
www.ohchr.org/english/issues/women/rapporteur/form.htm adresindeki şikayet formunu dodurarak aynı adreslere gönderebilirler.



Türkiye bir zamanlar "işkence ülkesi olarak görüldü 


* Türkiye’deki işkence ve kötü muameleye ilişkin genel değerlendirmeniz nedir?

Türkiye bir zamanlar işkence ülkesi olarak görülürdü. Şimdi bu durum pek söz konusu değil. Bunu işkence ve kötü muamele olmuyor anlamında söylemiyorum. Ama Türkiye insan hakları konusunda bir dönüşüm yaşamakta. İşkencenin ve İnsanlıkdışı veya Onurkırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Sözleşmesine imza atması bunun bir göstergesi. Avrupa Birliği süreci de bu konuya ivme kazandırmıştır.


* Örgütlenme ve insan hakları savunucularının çabaları da...

Türkiye, kitle toplumu olmaktan talep eden insanlar topluluğuna doğru dönüşüyor. Türkiye’de sivil toplum hala çok zayıf. Ama 20 sene öncesine göre bugün farklı sesler duyuluyor. Bu farklı seslerin hepsi iyi sesler mi? Hayır.


* İşkence ve kötü muamele daha görünür hale geldi diyebiliriz...

Bunların hepsi etkili... Artık Türkiye işkenceye karşı mücadele Türkiye’de önemli boyutlara ulaştı. Soğuk savaş sonrasında bu tür mücadeler uluslararası düzeyde de güçlü destek buldu, böylece insan hakları ihlalleri ulusal düzeyden uluslararası platforma taşındı. Hükümetler içerden ve dışardan hakları güvence altına alma konusunda yükümlülük altına girdiler.