Ekonomi

Prof. Dr. Veysel Ulusoy: Türkiye'de açlık sınırı 12 bin liranın altında değil

"Türkiye hiçbir krizde açlık ve fakirliği konuşmadı"

12 Temmuz 2022 13:37

Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) Başkanı Prof. Dr. Veysel Ulusoy, Türkiye ekonomisinin pusulasının 2018'de şaştığını ve 5 yıldır devam ettiğini belirtti. Türkiye'nin mevcut durumunun fakirliği derinleştiren "ekonomik buhran" olarak değerlendiren Ulusoy "Ekonomimizde yaşadığımızı hiçbir kriz veya bunalımda Türkiye açlığı ve fakirliği konuşmadı" dedi. Ulusoy Türkiye'de açlık sınırının 12 bin liradan aşağı olmadığını belirtti.

Halk TV'den İpek Özbey'e konuşan Ulusoy şu demeçleri verdi:

"Bugünlerde çok konuşulan açlık sınırı hesabıyla başlayalım. Açlık sınırı nasıl hesaplanır, sizin hesabınız kaç diyor?

Açlık sınırı dört kişilik bir ailenin temel ihtiyaçlarını kapsayan bir parasal eşik noktasıdır. Örneğin peynir, yoğurt, tavuk eti, kırmızı et, balık, meyve, sebze ve bakliyat, un, ekmek, makarna ve pirinçten oluşan sepetin fiyatı ve fiyat değişimini ifade eder. ENAG olarak bunu ayrı bir endeks olarak vermiyoruz ama bu sınırın 12 bin liradan aşağıda olmadığını belirtmek isterim.

Siz enflasyon hesabını nasıl yapıyorsunuz, nasıl TÜİK'in bu kadar üzerinde bir rakama ulaşıyorsunuz?

ENAG karşılaştırma yapabilmek için TÜİK'in belirlediği 409 ana maddeli enflasyon sepetinin aynısını alarak ve uluslararası metodolojileri uygulayarak....

a. günlük, b. aylık ve c. yıllık enflasyonu dinamik bir kapsamda ayda 7 milyona yakın fiyat verisi ile hesaplamaktadır. Kullandığımız metodoloji matematiksel ve istatistiki olarak aynısı ve günlük bazdadır. Harvard Üniversitesi'nden Prof. Alberto Cavallo'nun kullandığı günlük enflasyon hesaplama yönteminin (pricestats.com) daha kapsamlısını kullanan ENAG'ın bulduğu enflasyon oranları Türkiye'de yaşanan durumu birebir vermektedir. Soruyu aslında tersinden sorarsak daha anlamlı olacaktır: Toplum bu bu kadar fakirleşirken, TÜİK nasıl olur da ENAG'dan çok daha düşük bir enflasyon oranına ulaşmaktadır?

"Pusula 2018'de şaştı"

Kitabınızın adı 'Ekonominin Pusulası'... Pusula tam olarak ne zaman şaştı?

Sorunlar 2020 yılında başladı. Küresel emtia fiyatlarındaki kıpırdanmaya planlama ile yanıt vermemiz gerekirken biz "paramız var ki ithal ediyoruz" yaklaşımıyla, alaycı bir tavırla yanıt verdik. Bu lakayıtlık tarım başta olmak üzere tüm sektörlerde geçerliydi. Ama milli krizimizin başlangıç tarihi Şubat 2018 tarihinde başladı ve pusula tam anlamıyla o tarihten bu yana şaşmıştır. Finansal piyasalardan üretim sektörüne tüm alanlarda ekonomi tarihimizin en derin krizini yaşamaya, tecrübe etmeye devam ediyoruz.

Kitabınızda bir bölümü, 'Çalışanı enflasyona ezdirmemek...' sözüne ayırmışsınız... Sizin sorduğunuz soruyu ben de size sorayım: Enflasyona ezdirmemek, sadece maaşlara, açıklanan resmi enflasyonun üzerinde zam yapmak mıdır?

Hangi enflasyonu baz aldığınıza bağlı. Resmi verilere göre enflasyon oranı olan yüzde 78'e göre mi yoksa halkın iliklerinde hissettiği üç haneli ve yüzde 200'e yaklaşan gerçek orana göre mi? Sadece bu da değil... Büyüme ve olması gereken refah artış hızını da göz önüne alarak eklemeleri de enflasyonun üzerine eklemek bir zorunluluktur. Esas itibariyle, bir ülkede "enflasyona ezdirmeme" yaklaşımı tamamen bir politik söylem ve fakirleşmeyi kabullenen örtülü bir yaklaşımdır. Bir ekonomide bu yaklaşım sıklıkla konuşulmaya başlanmış ise dengelerin çoktan bozulduğunun kanıtı da ortadadır. Enflasyona ezdirmeme temel olarak toplumu kalkınma ve büyüme alanlarında modern ekonomilere yaklaştırmadır.

"Türkiye hiçbir zaman açlık ve fakirliği konuşmamıştı"

Ekonominin bugünkü hali; 2001 kriziyle karşılaştırılıyor. Siz olsanız karşılaştırır mıydınız?

İçinde yaşadığımız fakirliği derinleştiren bir ekonomik buhrandır. Artık çoğu gösterge kriz tanımının üzerinde bozulmuştur. Ekonomimizde yaşadığımızı hiçbir kriz veya bunalımda Türkiye açlığı ve fakirliği konuşmadı... Hatta tüm olumsuzluklara rağmen. Buna ek olarak Türkiye tüm krizlerden iki çeyrek yani altı aydan sonra çarklarını işleten bir yapıya bürünmüşken yaşadığımız buhranda yaklaşık olarak beş yıl geçmiştir. Nedeni ise çok açıktır: isteyerek, planlı ve bilerek yaratılan ek değerlerin belirli bir gruba aktarılmasıdır. Detayı zaten kitapta mevcut."