Ankara'da 10 yıl önde evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülen gazeteci-aydın-yazar Necip Hablemitoğlu'nun eşi Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu suikastın çözüleceğine inanmadığını söyledi. Hablemitoğlu, "Her yıl bu zamanlar gündeme gelir, sonra unutulur" dedi.
Hablemitoğlu cinayeti 18 Aralık günü 10. yılını doldururken ve failleri henüz ortaya çıkartılmazken Zaman gazetesi "Necip Hablemitoğlu dosyası raftan iniyor" başlığıyla 30 Kasım günü bir haber yayımladı.
Hem Zaman gazetesinde yer alan haber hem de cinayetle ilgili Milliyet gazetesinden Zeynep Miraç'a konuşan Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu özetle şunları dile getirdi:
Kızınız Kanije birkaç gün önce twitter’da “Cinayette ipucu haberlerine itibar etmiyoruz. Gideni geri getirmediği gibi ıstırap veriyor "diye yazdı. Bu, ailenin ortak görüşü mü?
Öyle. On yılda ipucu denen şeyleri yan yana dizdiğimizde, aslında onların var olan Ergenekon davasındaki birtakım değerlendirmeler içerisinde kullandığını düşünüyoruz. Hiçbir biçimde sonuç almaya yönelik bir girişim olmadığı için bu şekilde gündeme getirilmesinden çok üzüntü duyuyoruz.
Bu cinayetin çözüleceğine dair umudunuzu yitirdiniz mi?
Umudumu değil de, inancımı yitirdim. Bilemediğimiz bir şeyle ilgili umutsuzluk beslemeyi doğur bulmuyoruz. Ama inanmıyoruz.
"Aslında bu cinayetin failleri belli, ama hiçbir zaman ortaya çıkmayacak"inançsızlığı mı bu?
Ağırlıklı olarak böyle bir inançsızlık. Çünkü Sayın Başbakan’ın bir ifadesi var: "Bu ülke Necip Hablemitoğlu cinayetini görmüş ve örtbas etmiş bir ülkedir." Ülkeyle devleti mi kast ediyor bilmiyorum.
Başbakan’a “Ne demek istediniz?” diye sorma fırsatını buldunuz mu?
- Başbakanla görüşmeyi denemedim. İçişleri bakanlarıyla görüşmeyi denedim ama başarılı olamadım. O dönem İçişleri Bakanı Beşir Atalay’dı, randevu alamadım. Bir kez bir toplantıda Abdülkadir Aksu ile yüz yüze görüşme fırsatı buldum ama detaylandıramadık. İdris Naim Şahin ile de zaten görüşmek istemedim. Güven vermiyor bana.
Soruşturmanın yetersiz yapıldığını mı düşünüyorsunuz?
Evet. Olay gecesi ve cenaze gecesi dahil Emniyet’te sorgulandım. Akşam sekizde girip sabah beşte çıkacak kadar zaman geçirdim oralarda. Bunu çok da acımasız buluyorum. Bugünkü aklım olsa yapmazdım.
Sizin ilk soruşturmada verdiğiniz bilgiler hiçbir kapı açmadı mı?
Mesela ben olayın olduğu gün sabah iki kişiyi gördüğümden söz ettim. O iki kişiyi bugün görsem yine hatırlarım. Soruşturmanın yapıldığı ortamda elinde dosyalarla beni dinleyen bir görevli vardı. Ben ifade verirken bir ara şube müdürü dışarı çıktı, o beni dinleyen görevli elindeki dosyayı açtı ve “Gördüklerinizden biri bu muydu?” dedi. “İşte bu!” dedim.
Devlet içinde bir yapılanmanın eşinizi öldürdüğünü düşündüğünüz için mi cenazesinde devlet töreni yapılmasını istemediniz?
Tabii. Başka ne düşünebilirim ki?
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu, Hrant Dink ve Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümlerini incelediği sırada “Bizim dosyamız neden açılmıyor?” diye sormuştunuz. Size cevap veren oldu mu?
Hayır. Bazen şöyle düşünüyorum, acaba hem geride kalanlar hem de öldürülen Necip Hablemitoğlu yok mu sayılıyor? Aslında soruları yanıtsız bırakmak da bir yanıt.
Kitabınızda size yakın birisinin Necip Bey’i geçici başbakan adayıyla tanıştırmaya kalktığını yazıyorsunuz. Abdullah Gül’den mi söz ediyorsunuz?
Evet. O şahısların konuşması lazım, benim değil. Nasıl eşimi alıp Sayın Gül’e götürdüklerini, nasıl ailemizin etrafında olup sonra birden bire yok olduklarını onların açıklaması gerekir.
Onlar kim?
Biri önceki dönemlerden bir AK Parti milletvekili, bir tanesi de eski bir parlamenter.
Hangi nedenle Abdullah Gül ile konuştular?
Hiçbir fikrim yok. Ben de Sayın Gül ile hem başbakanken hem de cumhurbaşkanı iken görüştüm. Son derece pozitif görüşmelerdi.