Kurban Bayramı öncesinde vaka sayısının 7 bini aşması, tatil bölgelerinde oluşması öngörülen yoğunluk nedeniyle tedirginliğe neden oldu.
İçişleri Bakanlığı'nın 1 Temmuz'da yayımladığı normalleşme genelgesinin yanlış anlaşıldığını söyleyen Medicana International İzmir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Serhan Sakarya, normalleşmenin ekonomik ve sosyal sorunların ortadan kalkması için getirilen birtakım açılımlar olduğuna dikkati çekip, maske, mesafe ve temizlik kurallarına uyumun devam etmesi gerektiğini söyledi. Aşılamadaki hızın umut verdiğini ifade eden Sakarya, tedbirlerle ilgili vatandaşlara uyarılarda bulundu.
"Delta virüsünün hakim olması kaçınılmaz"
Yaz aylarına girerken vaka sayısının istenen rakamlara yakın olduğunu dile getiren Prof. Dr. Serhan Sakarya, delta varyantının ortaya çıkmasıyla beraber tablonun değişmeye başladığını belirtip, "Yazın insanlar genelde açık mekanlarda olduğu için solunum yoluyla bulaşan enfeksiyonların bulaşma riskleri daha az oluyor. Fakat virüs devamlı yapı değiştirdiği için insanları enfekte etme oranı her mutasyon sonrasında artıyor. Normal virüste 1'e 1,5 civarında bulaş riski varken, İngiliz mutasyonunda bulaş riski 2'ye çıktı. Delta varyantında ise bu oran daha da arttı. Yani virüs her mutasyon geçirdiğinde bulaşıcılık daha çok artıyor. Bir ülkeye bir vaka girmesi, daha sonra onun hakim virüs olmasına neden oluyor. Bunun en önemli örneklerinden biri ekim kasım ayında, birkaç İngiliz mutantı görülmüşken nisan ayında yüzde 85-90 İngiliz mutantını görüyoruz. Deltanın girişiyle birlikte Türkiye'de hakim virüs grubunun delta olması kaçınılmaz gibi duruyor" dedi.
Virüsün bakteri gibi davranmadığının altını çizen Prof. Dr. Sakarya, konağa gelip yerleşen virüsün konakta hastalık yaparak çoğalmaya başladığını ifade etti. Çoğalma sırasındaki kontrolsüz büyümenin bazı mutasyonlara neden olduğunu belirten Prof. Dr. Sakarya, şunları söyledi:
"Bu mutasyonlar daha sonra o insandan diğer insanlara bulaşarak geçiyor. Yani en önemli sorun bunun konakta yer bulması. Konakta yer bulduğu sürece virüs çoğalabiliyor ve mutasyon gösteriyor. Konakta yer bulmamasını sağlamak için pandemi kriterlerine göre hareket edildiğini unutmayacağız. Normalleşme insanlara iyi anlatılamadı. Normalleşme ekonomik sosyal sorunların ortadan kalkması için birtakım açılımların yapılmasıydı. Yani maskenizi indirin, mesafeyi korumayın ya da elinizi ayağınızı yıkamayın gibi bir şey söylenmedi. Bunu en dikkatli yapmamız gereken zamanlardan birini yaşıyoruz. Çünkü hala virüs düşük vaziyette. Aşılama ciddi devam ediyor"
Aşı karşıtlığına dikkat çekti
Türkiye'de 24 milyon kişinin, yani yüzde 19'luk bir popülasyonun tam aşı olduğunu anlatan Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Serhan Sakarya, geri kalan yaklaşık 60-70 milyon kişinin ya bir aşı olmuş ya da hiç aşı olmamış grupta yer aldığı için hala virüs taşıma riskine sahip olduğunu vurguladı. Aşı olanların da yoğun virüsle karşılaşması durumunda hasta olabildiğini belirten Prof. Dr. Sakarya, "Aşılıysanız hasta olduğunuzda hastaneye ya da yoğun bakıma yatma şansınız daha az olur. Ama hasta olma riskiniz hala var. Dolayısıyla bizim aşıyı kapanma dönemi girmeden yani ağustos sonunda bitirmemiz lazım. Devlet aşı bulmak ve bunu yapacak sağlık personeli konusunda çok iyi örgütlenmiş olmasına karşın, Türkiye'de gelişen başka bir sorun ortaya çıkıyor. Bu da aşı karşıtlığı. Haritaya bakıldığında bir grup bölge hiç olmuyor aşıyı. Şuna bakmak lazım, aşıyı olan bölgelerdeki 100 binde kaç hasta var, aşı olmayan bölgelerde yüz binde kaç hasta var. Şu an bizim hasta sayımız 5 binden 7 bine doğru tırmanmış durumda. Yani yüzde 40'lık bir artış var. Aşı olmuş bölgelerde hastalığın yayılmasının ciddi azaldığını görüyoruz. Aşı karşıtı olan bir grup diğer insanların da karşısında tehdit oluşturuyor" dedi.
"Aşı olmamış bölgelere seyahat kısıtlanmalı"
Enfeksiyon hastalığının kişinin kendisini ilgilendiren bir hastalık olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Sakarya, hasta olan kişiler ile hasta olmayanların ayırt edilmesi gerektiğini söyledi. Dr. Sakarya şu uyarılarda bulundu:
"Maskeyi takmıyor, mesafeyi korumuyorlar. Herkes her şeyi normalmiş gibi kabul ediyor. Tatil yerlerinde bu iş tamamen çığırından çıkmış durumda. Tatil bölgeleri en az vaka görülen bölgeler iken birkaç ay sonra en yüksek hasta sayılarının görüldüğü yerler olacak. Büyükşehirlerde yaşayanlar ailelerini görmek üzere bayramda seyahat edecek. Kavimler göçü başladı diyebiliriz. Eğer aşı olmuşsanız, aşı olmuş kişilerle birlikte olmak hastalık riski açısından sıfıra yakındır. Hiç aşı olmamış kişilerle hiç hasta olmamış kişilerde risk korkunç yüksek. Dolayısıyla aşı olmamış bölgelere seyahatlerin kesinlikle kontrollü olması gerekir. Çünkü o insanlar bir hastalığı kapabilecek kadar bir süre beraber kaldıktan sonra oradan çıkıp kendi yaşadıkları şehirlere gelecekler. Yine büyükşehirlerde bu patlamaların olacağını düşünüyorum. Bayramda hiçbir koruma olmaksızın insanların bir araya gelmeleri nedeniyle dönüşün çok kötü olabilme korkusu beni sardı. Biz ağustos ayı içinde patlama yaşayabiliriz. Ülkemizde ciddi boyutlarda bir aşı olmaya karşı direnen topluluk var. Aşı olmuşlarla aşı olmamışları devlet birbirinden ayırmak zorunda. Fransa'da ciddi tepkilere neden olan aşı olmamış kişilerin devlet imkanlarından faydalanmasını men etti. Bu toplumu korumak için yapılan bir davranıştır. Bunun demokrasiyle insan haklarıyla bir ilgisi yok. Hak tek taraflı değil. Bu nedenle aşı olmayı kabul etmeliyiz. Yoksa bu beladan kurtulamayız."