Işıl Öz
UCLA Hukuk Fakültesi’nde Uluslararası Hukuk, İnsan Hakları ve Savaş Hukuku dersleri veren Prof. Dr. Aslı Ü. Bâli, Suriye’ye olası bir askeri müdahalede Türkiye’nin aktif katılımdan sakınması gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. Bâli’ye, ABD yönetiminin Suriye konusunda askeri müdahaleyi masaya yatırması ve bölgedeki askeri unsurlarını harekete geçirmesi hususunda ne düşündüğünü, Türkiye’nin böylesi bir müdahaleye aktif bir şekilde dahil olmasını nasıl yorumlayacağını sorduk.
Bâli, Güvenlik Konseyi’nin yetkisini almadan Suriye’ye karşı bir saldırının yasadışı olacağını ve daha da kötüsü bunun bir fayda sağlamayacağını belirtti:
“Amerika saldırı argümanını, Suriye rejiminin uyguladığı zulmün cezasız kalmaması üzerinden kabul edilir kılmaya çalışıyor. Ancak askeri müdahalenin olası faturası diğer alternatiflere göre çok daha büyük olacaktır. Amerikan hava saldırısı, zaten felaket boyutlardaki mülteci krizini daha da derinleştirerek, çok daha fazla sivil can kaybına yol açacaktır. Şiddetin tüm taraflarca tırmandırılması zaten savunmasız haldeki Suriye halkını ateşe atacak ve Amerika’nın inandırıcılığını yitirmesine yol açacaktır.”
Bâli, “Askeri müdahaleyi destekleyen kesimlerden hiçbiri, sınırlı bir hava saldırısının gelecekteki kimyasal saldırıların önünü nasıl keseceğiyle ilgili inandırıcı bir açıklama yapmadı” dedi ve olası bir askeri müdahale sonrası daha da alevlenecek olan durumun, Rusya ve İran’ı tepki vermeye zorlayacağını, bunun sonucu isyancı güçlerin destekçisi olan Türkiye, Ürdün ve Körfez ülkelerinin de kışkırtılmış olacağını vurguladı.
Askeri müdahalenin en iyi alternatifinin politik bir çözüm için çaba harcamak olacağının altını çizen Bâli, “Birleşmiş Milletler ve Lakhdar Brahimi’yi Cenova 2 konferansı için desteklemek ve İran’daki liderlik değişiminden yararlanarak uluslarlarası bir çözümünün önünü açmak anlamlı olacaktır.” dedi ve ekledi: “Suriye halkını desteklemenin en iyi yolu, sayıları iki milyona yaklaşan mülteciye yapılan yardımların genişletilmesidir. Politik çözüm arayışı mülteci krizini aşmayı amaçlayan insani yardım çabasıyla birleştirilirse, Türkiye bunu destekleyerek sürecin ikna ediciliğine katkıda bulunmalıdır. Askeri müdahalede ısrar edilmesi durumunda, Türkiye aktif katılımdan sakınarak topraklarına yayılabilecek çatışmaların önünü kesmelidir.”