04 Ocak 2025 11:58
T24 Dış Haberler
ABD'nin en önde gelen üniversitelerinden Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde (MIT) öğretim üyeliği yapan Nobel ödüllü Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Google'ın dijital reklam pazarı üzerindeki tekelini eleştirdi ve bu tekelin Silikon Vadisi'ndeki büyük teknoloji şirketlerine siyasî ve sosyal güç kazandırdığı değerlendirmesinde bulundu. "Dijital reklamlar, web'i; Google da dijital reklamları domine ediyor" diyen Acemoğlu, bu durumun etkilediği alanlar arasında gazeteciliğe özel bir vurgu yaptı. Nobel ödüllü profesör, bağımsız yayıncıların her türlü demokratik pazarın temel taşı olduğunu hatırlattı ve Google tarafından "sıkıştırıldıklarında artık ayakta kalamayacaklarını" ifade etti. Acemoğlu, Google'ın 2023 yılında dijital reklam tekelinden 237 milyar dolar elde ederken bağımsız yayıcıların ve gazetelerin gelirlerinin azaldığına dikkat çekti. Bu durum yeni bir olgu yarattığını ifade eden Acemoğlu, "Toplumların güvenilir yerel haber kaynaklarına erişiminin olmadığı bölgeler olan haber çölleri, demokrasiye ve sivil vatandaşlığa bir kez daha zarar veriyor" dedi. Bu döngüyü kırmanın bir yolu olarak ortak çalışmalarıyla Nobel'e layık görüldükleri Simon Johnson ile birlikte "çevrimiçi ekonomide rekabeti arttırmak için büyük bir dijital reklam vergisi uygulamayı" önerdiklerine işaret eden Acemoğlu, Avrupa'nın "daha üretken, rekabetçi ve adil bir veri ekonomisinde öncü rol oynayabileceğini" ifade etti.
Dünyanın önde gelen ekonomistlerinden Nobel ödüllü MIT öğretim üyesi Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Google'ın dijital reklam piyasasındaki tekelinin hem teknoloji alanındaki inovasyona hem piyasadaki rekabete hem de bağımsız yayıncılar ve gazetelerle olan ilişkisiyle demokrasi üzerinde olumsuz etkileri olacağını yazdı.
Silikon Vadisi'nin şu anda insanlığın gördüğü en büyük şirketlere ev sahipliği yaptığını ifade eden Acemoğlu, çarpıcı bir kıyaslama yaptı. Acemoğlu, 20. yüzyılın önde gelen iki şirketi Standard Oil ve US Steel'in piyasa değerlerinin dönemlerinde 1 milyar dolar civarında olduğunu ve bu değerin bugünün para birimiyle yaklaşık 32 milyar dolar dolara denk geldiğini yazdı. Buna karşılık bugünün Silikon Vadisi devleri Alphabet/Google ve Amazon'un piyasa değerlerinin 2,3 trilyon dolar, Apple'ınkinin 3,6 trilyon doların üzerinde, Microsoft'unki ise 3 trilyon dolara yakın seyrettiğini hatırlatan Acemoğlu, "Günümüzün teknoloji devlerinin gelirleri de Standard Oil ve US Steel gibi 20. yüzyılın başlarındaki tekellerin gelirlerinin 100 katından fazla." ifadelerini kullandı.
20. yüzyıl ile bugünün dev şirketlerinin piyasa değerleri arasında bu uçurumun nedenleri konusuna değinen Nobel ödüllü Profesör Acemoğlu, "Teknolojiyi destekleyenler bunun nedeninin bu şirketlerin yenilikçiliği ya da ağ ekonomilerinin kaçınılmaz bir sonucu olduğunu, en büyük müşteri kitlesini ya da kullanıcılar hakkında en fazla veriyi elde eden şirketler için 'kazanan her şeyi alır' dinamiği yarattığını iddia edebilirler" dedi ancak "gerçeğin daha nüanslı" olduğunu savundu.
Durumun şirketlerin yenilikçiliği ile açıklanmasına karşı çıkan Acemoğlu, teknoloji şirketlerinin yenilikçi olduğunun ve bunu "yenilikçi ve bilim insanı arzının büyük bir kısmını istihdam ederek yaptıklarını" gösteren kanıtların bulunduğunun altını çizerken "Bir yenilikçi bu büyük şirketlerde çalışmaya başladığında, daha küçük şirketlerde olduğundan daha az yenilikçi olmaktadır" diyen araştırmalara işaret etti.
Teknoloji devlerinin, kısmen, rakiplerini agresif şekilde satın alarak büyüdüğünü ifade eden Profesör Acemoğlu, "Facebook'un Instagram'ı satın alması gibi çok sayıda satın alma, teknoloji devlerinin hızla büyümesine yardımcı olmakla kalmadı. Rekabeti de ortadan kaldırmış olabilirler" dedi.
Acemoğlu, bu kanıtlardan yola çıkarak bu şirketlerin "en azından kısmen ABD ve Avrupa'daki anti-tekel başarısızlığı nedeniyle bu kadar büyüdüğü" değerlendirmesine bulundu.
ABD'deki rekabete aykırı anlaşmaları ve ilgili piyasayı tekeline alan veya tekelleştirmeye çalışan tek taraflı davranışları genel olarak yasaklayan "antitröst (anti-tekel) yasaya" göndermede bulunan Acemoğlu, bu yasanın başarısız olmasının yalnızca tüketiciler için daha yüksek fiyatlar ve daha büyük çarpıklıklar anlamına gelmediğini aynı zamanda şirketlere "aşırı siyasî ve sosyal güç" verdiği için "demokrasiye meydan okuma" şansı da verdiğini ifade etti.
Acemoğlu, "Teknoloji sektörünün ABD'deki lobi faaliyetlerinde (ilaç sektöründen sonra) ikinci en büyük tedarikçi haline geldiği ve Silikon Vadisi'nin değer ve bakış açılarının maalesef gazetecilik de dahil olmak üzere sosyal hayatımızın her alanına hakim olduğu günümüzde normal olarak kabul etmemiz gereken şey budur." dedi.
Ancak Nobel ödüllü profesör, Google'ın reklamcılıktaki tekeline karşı açılan iki önemli "antitröst" davasının web'i yeniden şekillendirebileceğini ve bu süreçte antitröst uygulamalarda bir dönüşüm başlatılabileceğini savunuyor.
Dijital reklamların web'i domine ettiğini hatırlatan Acemoğlu, Google/Alphabet'in de dijital reklamları domine ettiğini ifade ederek şu değerlendirmede bulundu:
"Asıl soru, bu durumun Google'ın AdTech (dijital reklamcılık pazarı) alanındaki inanılmaz yenilikçiliğini mi, yoksa şirketin tekelci suiistimallerini mi yansıttığıdır. Atlantik'in her iki yakasındaki kanun yapıcılar ikinci yoruma yaklaşıyor ve Google'ı tekel kârı elde etmek için pazar gücünü kötüye kullanmakla ve bunun sonucunda tüketicilere, yayıncılara ve rekabete zarar vermekle suçluyor.
ABD'li yargıç Amit P. Mehta Ağustos ayında Google'ın çeşitli platformlarda varsayılan arama motoru olmak için milyarlarca dolar ödeyerek arama motoru pazarını yasadışı bir şekilde tekelleştirdiğine hükmetti. Teknoloji devlerinin önemli pazarlardaki hakimiyetlerini pekiştirdikleri yılların ardından bu karar, söz konusu büyümenin sınırlandırılmasına yönelik bir ilk adım ya da bir dizi ayrılığın başlangıcı olabilir."
Ancak Acemoğlu, 20 Ocak'ta göreve resmen başlayacak olan yeni Donald Trump yönetiminin "teknoloji eko-sisteminin çeşitli bölümlerine ve özellikle de yapay zekâ ve kripto para birimine karşı çok daha dostane olacağına dair söz verdiğini" hatırlattı.
Konunun Avrupa ile ilgili kısmına da değinen Acemoğlu, Avrupa Birliği'nin (AB) rekabet ihlalleri nedeniyle cezalar kestiğini ve Dijital Piyasalar Yasası ile Dijital Hizmetler Yasasını kabul ederek Big Tech'e (Büyük Teknoloji) karşı erken bir şekilde harekete geçtiğini vurguladı. Ancak teknoloji sektörünün bu hamlelere karşı konsolide olduğunu yazan Acemoğlu, "Avrupalı tüketiciler hâlâ bu mega platformlara bağımlı. AB, Google AdTech davası ile bu teknoloji şirketlerinin hâkimiyetine son verme yolunda daha kararlı bir adım atabilir." önerisinde bulundu.
Temel sorunun, Google'ın tüm dijital reklamcılık ekosistemindeki ezici hâkimiyeti olduğunu yazan Nobel ödüllü profesör, şu çıkarımlarda bulundu:
"Bu da şirketin bugün 800 milyar doları aşan ve önümüzdeki birkaç yıl içinde 2,5 trilyon dolara çıkması beklenen bir sektörde aynı anda alıcı, satıcı ve piyasa yapıcı olarak hareket etmesini sağlamaktadır. Google'ın tüm pazar üzerindeki kontrolü, reklamverenlere ve yayıncılara onun şartlarını kabul etmekten başka seçenek bırakmıyor."
Bu dinamiğin, gazetecilik de dahil olmak üzere pek çok sektör için yıkıcı olduğunun altını çizen Acemoğlu, şöyle devam etti:
"Bağımsız yayıncılar her türlü demokratik pazarın temel taşıdır ancak Google tarafından sıkıştırıldıklarında artık ayakta kalamazlar. 2023 yılında Google, AdTech tekelinden 237 milyar dolar elde ederken, bağımsız yayıncıların ve gazetelerin gelirleri azaldı. Sonuç olarak yeni bir olguyla karşı karşıyayız: Toplumların güvenilir yerel haber kaynaklarına erişiminin olmadığı bölgeler olan haber çölleri, demokrasiye ve sivil vatandaşlığa bir kez daha zarar veriyor"
Büyük Teknoloji savunucularının, bu şirketlerin dağılmasının tüketicilere zarar vereceğini, inovasyonu yavaşlatacağını ve ekonomik durgunluğa yol açacağını iddia ettiklerini hatırlatan Acemoğlu, tekellerin genel olarak inovasyon için kötü olduğunu savundu ve "AT&T tekeli 1982'de kırılmasaydı, dijital ve ardından gelen İnternet devrimleri gerçekleşmeyebilirdi. Günümüzün Büyük Teknoloji'sinin hakimiyeti neden farklı olsun ki?" diye sordu.
Teknoloji devlerini kırmanın, yeni teknolojilerde rekabetçi bir pazar için tek başına yeterli olmayacağının altını çizen Acemoğlu, "ABD'de iki partili yasa taslağı, şirketlerin AdTech pazarının her iki tarafında da faaliyet göstermesini önlemek için yapısal güvenlik duvarları öneriyor. Dijital Piyasalar Yasası'nın bazı bölümleri reklam şeffaflığını zorunlu kılıyor. Atlantik'in her iki yakasında da kabul edilmesi halinde, bu önlemler yardımcı olabilir ancak yeterli değildir." dedi.
Bugünün temel zorluğunun, "tüketicilere daha iyi bilgi ve hizmet sağlayan ve çalışanlar için yeni görevler ve üretkenliği artıran yeni teknolojilerde inovasyon yapmak olduğunu savunduğunu hatırlatan Acemoğlu, şöyle devam etti:
"Ancak, dijital reklamların şehirdeki tek oyun olduğu ve çevrimiçi gelirlerin çoğunun dijital reklamlardan elde edildiği bir ortamda bu tür teknolojilerin hızla ortaya çıkması pek olası değil. Bunun nedeni sadece devasa veri toplamanın sosyal olumsuzlukları ve devasa dijital reklam gelirlerinin altında yatan dikkat ekonomisi değil, ki bunlar artık çok iyi anlaşılmış durumda. Aynı zamanda mevcut yapının rekabete aykırı olmasından da kaynaklanıyor."
"Yeni teknolojiler ve iş modellerini deneyen yeni şirketler, yerleşik şirketlerden daha az veriye sahip oldukları için gelirlerini yalnızca dijital reklamlar aracılığıyla verilerden para kazanarak artırabildiklerinde büyük platformlara göre dezavantajlı durumdalar." değerlendirmesinde bulunan Acemoğlu, "Daha da kötüsü, bilinmeyen nicelikler olarak, önde gelen platformlar dijital reklamları kullanarak para kazanırken abonelik ücretlerine veya yeni hizmet satışlarına dayalı yeni iş modelleri geliştiremezler." dedi.
Bu döngüyü kırmanın bir yolu olarak ortak çalışmalarıyla Nobel'e layık görüldükleri Simon Johnsonile birlikte "çevrimiçi ekonomide rekabeti arttırmak için büyük bir dijital reklam vergisi uygulamayı" önerdiklerine işaret eden Acemoğlu, "Yılda 500 milyon doların üzerindeki tüm reklam gelirleri için AB'nin tek taraflı olarak uygulayabileceği ve tüm dijital oyunu bir çırpıda değiştirebilecek yüzde 50'lik bir vergi önerdik" dedi. Bunun yanı sıra başka reformların da gerekli olduğunun altını çizen Acemoğlu, kendisinin de katkıda bulunduğu Özgürlük Projesi Enstitüsü'nün yeni raporuna göre internetin ve yapay zekânın geleceğinin adil bir veri ekonomisinin yaratılmasıyla bağlantılı olduğuna dikkat çekti ve şöyle devam etti:
"Böyle bir arzuyu gerçeğe dönüştürmek için, aynı anda bireylerin mahremiyetini koruyan ve bireylerin ve veri kolektiflerinin (veya veri birliklerinin) verileri kontrol edebildiği daha kapsayıcı piyasaların temellerini atan yeni yasalara ihtiyacımız var, böylece büyük platformlar ve yapay zekâ şirketleri insanların bilgilerini ve emeklerinin meyvelerini gasp edemez.
"Bunun teknoloji şirketleri için kötü olmaması gerektiğine inanıyorum. Veri piyasalarının doğru mimarîsi, insanları daha kullanışlı yapay zekâ araçları ve daha değerli çevrimiçi hizmetler için önemli bir girdi olan daha yüksek kaliteli verilere yatırım yapmaya ve bunları üretmeye teşvik ederek teknoloji sektörüne nihaî olarak yardımcı olacaktır. Ancak bugün birçok teknoloji şirketi, insanların verilerini korumaya ve veriler üzerinde mülkiyet hakları getirmeye yönelik her türlü girişime karşı çıkacaktır. Burada da Avrupa, sadece teknoloji sektöründeki mevcut oligopolü bozmakla kalmayıp aynı zamanda yeni, daha üretken, daha rekabetçi ve daha adil bir veri ekonomisine doğru adımlar atarak öncü rol oynayabilir"
© Tüm hakları saklıdır.