Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Süleyman Ateş, Müslüman olduğunu belirten ve ‘hayatını kaybeden Hristiyan bir ABD’liyle ahirette evlenip evlenemeyeceğini’ soran bir okuruna “Gönül sevdiğiyle beraber olur. İkiniz arasında öyle ruh yakınlığı varsa orada buluşabilir, görüşebilirsiniz. Ama onunla evlenip evlenemeyeceğini Allah bilir” yanıtını verdi.
Süleyman Ateş’in Vatan gazetesinin bugünkü (17 Temmuz 2015) nüshasında yayımlanan, “Barışa, kardeşliğe ihtiyacımız var” başlıklı yazısının ilgili kısmı şöyle:
SORU: Ben müslümanın fakat sevdiğim erkek Amerikalı ve öldü. Ölümden sonrada evlilik varmı? Biz evlenebilir miyiz? Orada birlikte olma ihtimalimiz varmı? Beyza Çakar
CEVAP: Eğer oğlunuz inanmadığı için oruç tutmuyor, namaz kılmıyorsa fidye vermenize gerek yok. Ama inanıyor da oruç kendisine güç geliyorsa siz onun fidyesini verebilirsiniz ama fidyeyi oğlunuzun vermesi gerekir. Siz fidyeyi oğlunuza verin, o da o parayı fidye versin.
Gönül sevdiğiyle beraber olur. İkiniz arasında öyle ruh yakınlığı varsa orada buluşabilir, görüşebilirsiniz. Ama onunla evlenip evlenemeyeceğini Allah bilir. Âhiret anvalini Allah’tan başka kimse bilmez. Sadece Kur’ân, iyi eylem sahibi, Allah’a bağlı eşlerin, anne baba ve çocuklarının daha genel anlamıyla aile bireşlerinin cennette beraber olacaklarını belirtmektedir. İşte bizim bilgimiz bununla sınırlıdır. Ayrıntıyı sadece Allah bilir. Size bu konuda iki âyet grubu yazayım: “55- O gün cennet halkı, bir iş içinde eğlenirler.56- Kendileri ve eşleri, gölgelerde, koltuklara yaslanmışlardır.57- Orada onlar için meyveler ve istedikleri her şey vardır.58- Çok esirgeyen Rabden (onlara) sözle selâm (vardır).” (Yasin Suresi: 55-58. âyetler); “Kendileri inanmış, zürriyetleri de imânda kendilerine uymuş olan kimselerin zürriyetlerini de kendilerine katmışızdır; kendi ameller(inin sevâb)ından da hiçbir şey eksiltmemişizdir. Herkes kendi kazandığına bağlıdır.Ve onlara canlarının istediği meyveden ve etten bol bol vermişizdir.” (Tur Suresi: 21-22, âyetler);
“7- Arş’ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar, Rablerini överek tesbîh ederler. O’na inanırlar ve mü’minler için (şöyle) mağfiret dilerler: “Rabbimiz, Sen rahmet ve bilgi bakımından her şeyi kapladın. Tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla, onları cehennem azâbından koru!” 8- “Rabbimiz, onları ve babalarından, eşlerinden, çocuklarından iyi olan kimseleri onlara söz verdiğin Adn cennetlerine sok. Şüphesiz, üstün olan, hüküm ve hikmet sâhibi olan sensin sen!” (Mü’min Suresi. 7-8. âyetler);
“Ancak sağduyu sâhipleri öğüt alır.20- Onlar, Allah’ın ahdini yerine getirirler ve antlaşmayı bozmazlar.21- Ve onlar Allah’ın bitiştirilmesini istediği şeyi bitiştirirler[1]. Rablerine karşı saygılı olur ve en kötü hesaptan korkarlar.22- Ve onlar Rablerinin yüzünü (rızâsını) arzu ederek (nefsin gücüne giden şeylere) sabrederler; namazı kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık olarak (hayır yoluna) harcarlar ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte şu yurdun sonucu onlarındır:23- (Onlar) Adn cennetlerine girerler. Babalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi olanlar da kendileriyle beraber olur. Melekler de her kapıdan yanlarına varırlar:24- “Sabretmenize karşılık selâm size, yurdun sonu ne güzel!” (derler).” (Ra’d Suresi: 19-24. âyetler) Siz de bu âyetlerde sayılan insanlardan olursanız cennette buluşabilirsiniz. Ne mutlu onlara!