Prof. Dr. Asaf Savaş Akat, Türkiye'nin dışa açık bir ekonomiye sahip olduğunu belirterek "Türkiye’nin dış dünya ile ilişkilerinde gözle görülür bir bozulma vardır. AB tek pazarda mukayeseli üstünlüklerimiz vardır. İlişkilerin kopmasının ekonomik bedeli çok ağır olacaktır" dedi.
İbrahim Kahveci'nin, Asaf Akat Savaş'ın açıklamalarına da yer verdiği (5 Nisan 2017) yazısı şöyle:
Önceki gün Prof Dr. Asaf Savaş Akat ile önemli bir görüşmeyi yayınladık. Asaf hoca ezberleri yıkacak açıklamalarda bulundu. Bazı önemli cümleler satır aralarında kaldığı için yeniden vereceğim.
Bugün ülkemizde yaşanan bazı sorunları “üst akıl”, “iç mihraklar”, “dış mihraklar”, ‘haçlılar’, ‘düşmanlar’ gibi etrafı somutlanmamış soyut yerlere yıkıyoruz. Aslında bu sayede sorunların sorumluluğundan kaçıyoruz. Kim ne anlar, kim ne kadar inanırsa...
Oysa Asaf Hoca daha cümlenin başında teşhisi koydu:
“Piyasalarda yaşanan kuru gürültülere kanmayın, sorunlar iktisadi değildir, siyasidir” dedi.
Bu cümleden benim anladığım şu: Ekonomide yaşadığımız sorunları oraya, buraya yüklemeyelim. Sorunları biz çıkardık ve siyasi kararlarla oluşturduk. O zaman bunun terside mümkün... Zaten önceki gün Maliye Bakanı Naci Ağbal diyor ya; “yapısal reformlar sonuç verdi, çarklar dönmeye başladı”.
Açıklamanın anlamı şu: Öyle dış mihraklar, üst akıllar, haçlılar falan bizi bozmadı. Biz reform yaptık ve yanlışlar düzelince ekonomide düzelmeye başladı.
***
Bakın Asaf Savaş Akat daha neler söylüyor:
Kuru yükselten neden ne?
ASA: “2017’de başlayan hareket siyasidir. Anayasa değişikliği, siyasi gerilim, Suriye gerilimi, AB ile bozulan ilişkiler belirsizliği artırdıkça kurda arttı.”
Yakın geleceğin riskleri nelerdir?
ASA: “Koordinasyon: Geçmişte ekonomi politikasında koordinasyon vardı. Şimdi bölük, pörçük, etkisi muğlak, sonuçların hesaplanamadığı bir ekonomi politikası var. Adeta tutanın elinde kaldığı havası var.
Hukuk: İnsanların kafasında hukuk ve yargı sisteminin işleyişi hakkında çok ciddi tereddütler oluşmaya başladı. Modern ekonomide uzun süreli sözleşmelerin yapılması gereklidir. Sözleşmelerin garantörü tarafsız ve etkin yargı sistemidir. Yargı etkin ve tarafsız çalışmayınca sistem yavaşlar, giderek ekonomide potansiyelin altına düşülür.
Yönetim: Siyasette ve kamu yönetiminde, kural ve kurumlar yerine kişileri; liyakat yerine sadakati ikame eden bir tarz güçlenmesi. En kötü durum ise; beceriksizlikle keyfi yönetimin birleşmesidir. Aşırı merkezileşme, yani bütün kararların en üst düzey tarafından alınması idarenin etkinliğini düşürür, sorunları biriktirir. Küçük hataların büyük tehlikelere dönüşmesini kolaylaştırır.
Dış politika: Türkiye dışa açık bir ekonomidir. Türkiye’nin dış dünya ile ilişkilerinde gözle görülür bir bozulma vardır. AB tek pazarda mukayeseli üstünlüklerimiz vardır. İlişkilerin kopmasının ekonomik bedeli çok ağır olacaktır.” (mukayeseli üstünlük: örnek: Siz ucuza ürettiğiniz tekstili satar, karşı tarafın ucuza ürettiği arabayı alırsınız)
***
Buraya bir not düşmem gerekiyor. Bizler Abdülhamit rüyası ile büyüyen bir nesiliz. Bugün Abdülhamit dönemine baktığımızda, kudretli bir padişahın koca imparatorlukta bir karakol komutanını dahi atadığını öğrendik. Mesela, orduda sadakati sağlamak için askeri okul okumamış mareşallerin olduğunu gördük.
Her şey kudretli padişahın rızası ve idaresi altında toplanınca, bilgi ve liyakatin çokta önemli olmadığını görüyoruz. İtaat ve sadakat öne çıkıncı kurumlar da işlemez oluyor. Güçlü lider döneminde çok iyi işlemiş gibi görülen düzen, bir adım sonrasında içi bomboş çuval gibi çökebiliyor. Nitekim Abdülhamit sonrası iki kat güçlü olduğumuz Balkan ülkelerine savaşı perişan halde kaybettik. Oysa 3 yıl sonra reformların ardından, Çanakkale’de, Kutul-Amare’de, Medine’de destan yazan başarılara imza atan ordular kurduk.
İşte Asaf Savaş Akat’ın yukarıdaki uyarılarını duyduğumda, aklıma Abdülhamit ve sonrası dönem geldi. Kurumlar yerine kişilerin, kurallar yerine ilişkilerin, bilginin yerine itaatin öne geçtiği düzenler nasıl bir sona gidiyor? Yani bugünü değil, biraz da yarını düşünün.
***
Asaf Hocaya bir diğer büyük sorunu soruyoruz. Cevap o kadar çarpıcı ki; işte buradan okuyun:
ASA” Ak Parti kuruluş felsefesinde şu noktalar vardı: 1-Aynı kaynakla daha çok hizmet yapılarak yönetimde etkinlik artacak. 2-Faizlerin düşmesi ve ekonomik büyüme ile vergiye ihtiyaç azalarak, devlet küçülecekti.
Ama böyle olmadı. faiz dışı kamu harcamaları 4 puana yakın artış gösterdi. Devlet ülke ekonomisinden hızlı büyüdü. Kamuda kaynak israfını vatandaş da görüyor. Kamu yöneticilerinin bir yerden bir yere gidişinde bu görülüyor. Bu gösterişlerin hizmet kalitesi ile ne alakası var.
Alt yapı yatırımlarında fayda-maliyet hesaplarında büyük hatalar var. “Ben yaptım oldu” derseniz, üzerinden araç geçmeyen köprülere bakar, karalar bağlarsınız.”
***
Eğer ortada bir ortak akıl var ise, ortak akıl üzerinden en ciddi dost uyarılarını Asaf Hoca yaptı. Ak Partinin geçmiş dönemdeki başarılarının nereden geldiğini çok net açıkladı. Hoca, bugün ve gelecekteki tehlike ve risklere de bir o kadar açık teşhisler koydu.
İşte Prof. Dr. Asaf Savaş Akat’ın son ve en önemli tespiti:
ASA: “Ak Parti başarılarını sağladığı muhafazakar kadro hareketi özelliğini kaybediyor. Popülist bir karizmatik lider partisine dönüşüyor. Bu açıdan, önümüzdeki bir kaç yıl bana kritik geliyor.”
Unutmayın. Genelde bilginler önden konuşur ve topluma ters düşer. Yıllar sonra da büyük adam olarak büstleri dikilir.