İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), İstanbul’daki Gezi Parkı protestoları sırasında polisin biber gazı kapsüllerini doğrudan göstericilerin üzerine attığını, bunları tehlikeli mermilere dönüştürdüğünü açıkladı.
HRW, polisin doğrudan göstericilerin üstlerine ve sıklıkla da yakın mesafeden attığı biber gazı kapsülleri yüzünden göz kaybı dahil olmak üzere 10 ağır yaralanma vakası tespit etti. Açıklamada, "Yerel gruplarca kayıt altına alınan benzer yaralanmaların niteliği ve öykülerdeki ortak noktalar, Türkiye polis gücünün bir davranış modeli olarak biber gazını kötüye kullandığını net olarak ortaya koyuyor" denildi.
'O polisler hesap vermeli'
Türkiye’deki yetkililere çağrıyı da içeren açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Türkiye makamları biber gazının ne zaman ve nasıl kullanılabileceğine dair yönergeleri derhal elden geçirmeli, kapalı mekânlara ve doğrudan insanların üstüne biber gazı atılmasının yasaklandığını bu yönergelerde açıkça vurgulamalıdır. Yetkililer bu politikaya sıkı bir şekilde uyulmasını ve yönergeye uygun davranmayan polis memurlarının hesap vermelerini sağlamalıdır.”
'Kapsamlı kamu soruşturması yapılmalı'
İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye uzmanı araştırmacısı Emma Sinclair-Webb, “Bu kapsülleri böylesine sorumsuzca kullanan polisler ve amirleri gereksiz zarar vermek ve hayati tehlikeye neden olmaktan sorumlu tutulmalıdırlar” dedi. “Gezi protestolarının ardından polislik yöntemleri, karar verme ve en tepeye varacak şekilde emir komuta zinciri hakkında kapsamlı bir kamu soruşturması yapılması gerektiğini” ifade eden Sinclair-Webb, “Tekil olarak kıdemsiz memurlarca gerçekleştirilen ihlalleri kovuşturmak, polisin gelecekte de aynı şekilde davranmasını engellemek için yeterli değildir” diye konuştu.
AİHM hatırlatması yapıldı
HRW, biber gazını ancak gerekli durumlarda ve orantılı olarak kullanma çağrısında bulundu: “Normal koşullar altında ölümcül bir silah olmayan biber gazı, sınırlı kullanımı halinde bile maruz kalan kişilerde ciddi sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Biber gazı -bir kalabalık kontrol yöntemi olarak- ancak mutlaka gerektiğinde ve şiddeti yatıştırmak üzere orantılı biçimde kullanılmalıdır.”
Açıklamada 16 Haziran 2013 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, Türk polisinin biber gazını uygun olmayan bir biçimde göstericilerin doğrudan üzerine atarak 13 yaşındaki bir çocuğu yaralamasının insan hakkı ihlali olduğuna karar verdiği ve biber gazı kullanımından kaynaklanan ölüm ve yaralanma riskini en aza indirmek için daha güçlü tedbirler alınması çağrısında bulunduğu da hatırlatıldı. Açıklamada ayrıca İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün, İçişleri Bakanlığı’nın 26 Haziran’da yayınladığı kanunsuz gösterilere karşı kolluk görevlilerinin kuvvet, özellikle de biber gazı kullanımını ele alan prosedürlerin yer aldığı genelgenin bir kopyasını incelediği duyuruldu.
'Türkiye'nin karnesi kötü'
Genelgede göstericilere biber gazı atılmadan önce uyarıda bulunulması, biber gazından önce tazyikli su kullanılması ve kapalı alanları, okulları, hastane, bakım evleri ve gösterilere katılmayan kişileri hedef almaktan kaçınılması gerektiği de ifade ediliyor. Sinclair-Webb, “Genelge olumlu bir adım olmasına rağmen, temel eksiği biber gazı kapsüllerinin göstericilere doğrudan atılarak yaralanmalarına yol açan silah gibi kullanılmasını yasaklamamasıdır” dedi.
Açıklamada Türkiye’deki güvenlik güçlerinin kötü bir karneye sahip olduğu da belirtildi: “İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün defalarca belgelediği gibi, Türkiye polis ve güvenlik güçlerinin ihlaller, aşırı kuvvet kullanımı, işkence vekötü muamele veyaşam hakkı ihlallerinden sorumlu tutulması konusunda oldukça kötü bir karneye sahip.”