Politika

Perihan Mağden: Kemalist Nasyonalistler ile İslamofaşist Erdoğanistler el ele yıkıma gidiyor

Erdoğan'ın muhtelif duygu üflemelerine, Hulusi Akar kadar duygu fırtınalanan biri daha yoktur

20 Haziran 2016 13:15

*Perihan Mağden

Bizim alışıldık Kemalist Nasyonalistler ile (artık 'ulusalcı' tanımının sınırlarını aştılar, müsaadenizle) İslamofaşist Erdoğanistler el ele kol kola, saadet içinde büyük bir yıkıma, belki de hakikaten İspanya'nın Franco günlerini aratmayacak bir iç savaşa koşmaktalar ya -

Nasyonalistlerin borazanı Sözcü gastesi, çakma, içi boş ve göstermelik muhalifliğini, alışıldık yer hareketleriyle sürdüredursun- (Göz boyamaca! Salt ve işlevsiz bir söz sarfiyatıyla boya & badana.)

Esasında aynı Hürriyet gastesi gibi büyük bir uyum içinde; (aklınca) yayılmacı, böldürmezci, komplocu, Doğucu, kapanmacı, Türkün Türkten başka dostu yoktur eyyy cemaati Müsliminci Tayyibizmle.

Bu sene çok daha fazla sayıda laikçi oruç tutuyor ilginç bir şekilde.

Ayşe Arman ve benzerleri umreye gitmeye doyamıyorlar.

''Ay biz de dindarız. Güzelim dinimizin vecibelerini huşu içinde yerine getiririz'' kartopulanması, Kemalizm dinlerinin vecibelerinden laikçiliklerini, muhtelif Ata dualarını donduracak mı, oralarda bi hassasiyetleri ne kadar mevcut acaba?

Yokluyor adeti olduğu üzere Erdoğan. Adamlarını sinir uçbeyi olarak sürüveriyor mevzuların üstüne.

''Kimsin be sen??'' diye celallendikleri, CHP'lileri kudurtan Mehmet Uçum eski bir genç öncü olarak, Atatürkçü maddelerin, yazmakta olduğu anlaşılan Tayyibin Anayasasından uçurulacağını muştuluyor!

Yoklama ve baskın. Yoklama ve baskın.

İşte Tayyibizmin memleketi fetih & iç etme formülü.

Geçenlerde verdiği röportajda ''Üstelik de Boğaziçi'nden doktora almış!'' diye Faruk Birtek'i hayretlere GARK eden Genelkurmay Başkanı (hassas) Hulusi Akar, çok duygulanıyor diyelim habire Başkan Erdoğan'la.

Bir duygudaşlıktır inşa ettiler ki, nikah şahitliği filan hava gazı.

Mardin'de askerlerle iftar yapıyorlar; duygulanıyor.

Sakatlanan bir askeri hasta yatağında ziyaret ederlerken, Erdoğan her zamanki ''rab bana, hep bana'' stiliyle, temelde kendi şahsını göklere çıkarma konuşmalarından birini mi topaçlıyor-

Hulusi Akar'ın gözleri doluyor aşırı duygulanmaktan.

Ne kadar sık görüşseler yeridir.

Herhalde En Başkan Erdoğan'ın muhtelif duygu üflemelerine, Hulusi Akar kadar duygu fırtınalanan biri daha yoktur memleket sathında.

Yani Orduculuk ve Tayyibizm el ele, kol kola. Göz göze. Dans ediyorlar.

Vals. Tango. ÇAÇA.

Ermeni Soykırımı Tasarısı, Alman Parlementosu tarafından onaylandığında, Sözcü gastesinin Nasyonalist Jenisi Yılmaz Özdil TURPUN BÜYÜĞÜ HEYBEDE diye bir yazı kaleme alıyor.

Zira, aynı Hürriyet gastesinin prestijj markası Ahmet Hakan misali; su uyur, Yılmaz Özdil uyumaz.

Kaçın (Nasyonalist) kurrası!

Efendim, iş Ermeni Soykırımının tanınmasıyla kalmayacakmış!

Ayrıca Kreuzberg'e bir anıt dikmeyi planlanıyormuş meğer Almanlar. Turbun Büyüğü bu işte! Haybeye heybede.

''Peki ne istiyorlar bu önergeyle?

250 bin Türk'ün yaşadığı, Türk mahallesi olarak tanınan Kreuzberg'e Dersim Soykırım Anıtı dikilmesini istiyorlar.''

Vakti zamanında, Dersim Katliamını kabul edip bir nevi özür dilemiş olmasını da Erdoğan'ın, SUÇUN BÜYÜĞÜ olarak lanse ediyor Özdil yazısında.

Dersim'de Alevi Katliamı yapılmadı, yaşanmadı.

Ermeni Soykırımı yapılmadı, yirminci yüzyılın başında. Yaşanmadı.

İşte bu inkarcı, bastırmacı, reddiyeci, palavracı kafa; şimdi iki tarafın müthiş bir müşterekte birleşmesini temin ediyor.

AYNI ruh hastalığından mustariplerin dehşetengiz ittifakı.

Sosyopatlığın Flörtü.

Ki, alenen birleşmeye ve bu fikri akraba evliliğinden doğan çocuklarını SAKAT FİKİR CANAVARLARI olarak ortalığa salı salıvermeye de başladılar.

Atatürk, ailesini ''tehcirde'' kaybetmiş (aman! soykırım demeyelim) bir Ermeni kızı yetimhaneden alıp adını Sabiha Gökçen koymadı.

İlk kadın pilotumuz, Dersim'i bombalamadı.

Aleviler ülke tarihimiz boyunca, en sonuncusu Gezi günlerinde yaşanmak üzere, sayısız zulme, katliama, çileye, yıkıma maruz bırakılmadı.

İşte BU ORTAK DİL, bu hakikatleri bastırma ve yok sayma arzusu, Ulusalcılarla Tayyibizmin bakarkörlerinin bu denli uyum içinde, birlikte yol alabilmesini temin ediyor bu günlerde.

Halen Kürdistan'da askeriyenin büyük bir iştahla sürdürdüğü savaş, ''körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz!'' cinsindendir.

Tek Başkan olabilmek için her türlü ittifaka imzasını çakmaya hazır Erdoğan, büyük yıkımın iznini, imkanlarını cömertçe ve neşe içinde Orduya ve Derinlere sunmuştur.

O yüzden gelsin Mardin'de Hulusi Akar'la oruç açmalar, gitsin bitmeyen, hiç bitmeyen herrr konuda fikir beyanları.

Erdoğan Muhammed Ali'nin cenaze töreninde ala bora edilen yelkenlerini, yurdunun moral vericiliğinde çabucak toparladı.

Pupa yelken: Nasyonalistlerle hem ham fikir, hem tam zikir yani.

Anlaşılan gafil avlanıp da, ''Hadi bre Amerikan tipi başkanlık o zaman!'' dediği anda-

Binali Yıldırım'ın ''Varız biz bre Amerikan sistemine!'' demesiyle ala bora olan-

''Memleketi böldürmeyiiiiz! Size pabuç bırakmayııııız!'' diye yırtınan Kılıçdaroğlu mesela, Alevi olduğu halde çıkıp hakikatlerin ve Dersim Katliamının kabulüne, canı gönülden yanaşmadı.

Yanaşamadı.

Arrkadaş! İşte Florida, Arkansas, Kaliforniya, Vaşhington. Amerika eyaletlerden oluşuyor. Almanya da.

Eyalet sistemini niye tu kakalıyorsun? Bölünmüş de, güçsüz mü düşmüş o ülkeler eyalet sistemi yüzünden; ne üfürüyorsun yüzümüze yüzümüze?

Hem primitif milliyetçilik sularından bir türlü uzaklaşamıyor, hem de dokunulmazlıkların kaldırılması gibi her çeşit abuk konuda bu feci adamın ekmeğine yağ / bal sürüyorsun- demek de boş.

Nafile. Suya yazmaca. Boşluğa sesleniş.

Yalanın, yalancının, saçmalamanın, hakikatlerin inkarının mumu yatsıya kadar yanar.

Bunların yatsısı gelmiyor.

Memleketi yatsıya yatırdılar. Sabah olmuyor.


Bu yazı Nokta Dergisi'nde yayımlanmıştır.