Gündem

Perihan Mağden: Organize işler bunlar, derin derin şişler bunlar!

"Daha kötüsü olamaz derken; daha da, daha da kötüsü oluyor"

13 Haziran 2016 16:30

*Perihan Mağden

Bahtsız Kılıçdaroğlu, 7 Haziran gecesi Tarafsız Bölge'ye çıkıyor.

Hani mahir manevralarıyla Tahir Elçi'ye söylettiği laflar nedeniyle, Elçi'nin hedef tahtasına oturmasına, daha sonra da bir faili meçhule kurban gitmesine vesile olan, Yaman Operasyoncu Ahmet Hakan'ın CNN Türk ekranlarındaki programına.

Hani daha sonra onu dövdürttüğü rivayet olunacak olan Sedat Peker'i hapisten çıktığında evinde ağırlayacak kadar sözümona teklifsiz, sosyal ve larj, esasında son derece ilişkili ve şüpheli bir tip olan Ahmet Hakan'ın programına.

Hani ''Elinde kan var. Yargılanacaksın, hesap vereceksin!'' diye köşesinden bas bas Ahmet Altan'a  haykırdığı itham- palavralarının tek tek tek nasıl da asılsız, mesnetsiz olduğunun-

Ahmet Altan tarafından üşenmeden, etmeden manşetleriyle / tarihleriyle / belgeleriyle ispatlanmasının ardından ''Bi ufak özür yeterdi be Ahmet Altan!'' diyerek, mesele Altan'ın kibriymiş ayağına yattığı gibi, külliyen asılsız çıkan korkunç suçlamalarının ardına bile bakmadan kaçan ayakçı Ahmet Hakan!

Doğan Grubunda Damat Yalçındağ'ın dümene geçmesiyle yeniden hizaya canı gönülden getirilen Hürriyet gastesinin olsun, CNN Türk ekranlarının olsun; biriciği, Şark kurnazı, nasıl da kullanışlı Portatif Ahmet Hakan!

İşte Mahir Sunucu A. Hakan yine öttürüyor sorularını, yapıyor manevralarını, adı üstünde ''Tarafsız'' programında; etliye sütlüye karışmamaktan helak olup, burnunu da -her ne hikmetse-  tutarsızlık çukurlarından çıkartamayan Kılıçdaroğlu - Şeytan mı dürtüyor, Ahmet Hakan mı?

 ''Biz hapiste hasta yatan PKK'lıya da gittik, DHKPC'liye de, İslami kesimden mahkumlara da gittik!'' deyiveriyor.

Durmuş bir saatin bile günde iki kez doğru zamanı göstermesi misali! Deyiveriyor işte Kılıçdaroğlu.

Vayyy sen misin bu lafı eden!

Sanırsınız, tüm Türkiye CNN Türk ekranlarına kilitli yaşıyor. (Sahi ne ki o programın reyting oranı?)

7 Haziran gecesi bu lafları etti; değil mi?

Besbelli, Melih Gökçek'in büyük şehri sabahlara kadar çalışıyor!

8 Haziran sabahı Kılıçdaroğlu'nu hedef gösteren afişler yapıştırılmış vaziyette Ankara'da stratejik noktalara.

Lanetle kınanıyor BU sözleri yüzünden Kılıçdaroğlu!

Afişlerin altında TÜRKİYE GAZİLER VAKFI yazıyor.

Vakfın yönetim kurulunda Başkan Erdoğan'ın başdanışmanı Yalçın Topçu var mesela.

Hani, Muhsin Yazıcıoğlu'nun şaibeli ölümünün ardından BBP başkanlığını indragandileyen Yalçın Topçu!

Kısa Kültür Bakanlığı esnasında Çatlı'nın mezarını ziyaret ederek, derinlere saygı duruşunda bulunan Yalçın Topçu!

(Memlekette de hep aynı Mahut Kadro.)

Gaziler / Şehitler diyarı T.C.de demek bi de bu ad altında 'gaziler kuruluşu' var. Tanımış oluyoruz.

Bahtsız Kılıçdaroğlu aynı gün İstanbul'daki polis cenazesinde 4 kişi tarafından ciddi taciz edilerek, afişlerin işlevi yerine getirilmiş oluyor. VE Tarafsız Bölge'nin hedef tahtası yapma görevinin.

Daha önce Stoik Binali Yıldırım'la fısıldaştığı görülen bir tipin de aralarında olduğu bir grup sabıkalı muhtelif taşkınlıklar sergiliyor. İçlerinden birinin üstünde Çevik Kuvvet tişörtü var!

Sonunda da bir kurşun kovanı fırlatıyorlar Kılıçdaroğlu'na. Uyarı babında olsa gerek.

Memleketteki savaşın iki müsebbibinden birinin-

Yani AKP'nin Başbakanı goygoycu kitleler tarafından, verilen bunca cana rağmen cenazede ağırlanırken, hala sayelerinde öldürülenlerin cenazelerinde boy gösterebilecek yüzleri varken-

Bahtsız Kılıçdaroğlu'nun, CHP milletvekili Enis Berberoğlu'nun, bu tacize uğraması, gönderdikleri çelengin dahi parça parça edilerek, büyük bir öfke ve nefretin hedefiymişler tiyatrosunun sergilenmesi-

Nasıl da HESAP VEREBİLİRLİĞİN uzak yakın (1 zamanlar Türk Ordusunun olduğu üzre) Erdoğan'ın, onun güdümündeki AKP'nin yanına uğramadığının / uğrayamayacağının kanıtıdır.

Ya da ZOR OYUNU BOZAR adlı temsilde bu fabrikasyon görüntüler kameralara habire başarıyla yansıtılmaktadır.

Erdoğan gaziyle konuştu, Hulusi Akar gözyaşlarını tutamadı, müsameresindeki gibi.

Hani bir zamanlar yapılan herrrrr ankette en güvenilir kurum, Türk Ordusu çıkardı.

Sahi ne oldu o anketlere? Ordu güvenirliğine güvenmiyor mu artık?

Neden yaptırmıyorlar o anketlerden? Ya da yaptırıyorlar da, biz mi neticeleri duyamıyoruz?

Ordu ablukasından Tek Başkan ablukasına girdik. Ablukalardan abluka beğen!

Askeriyenin yetkileri yine manyakça arttırılıyor bu arada. Yani sağımız İslamcı Yağmacı / Nasyonalist abluka, solumuz Askeri/ Milliyetçi Abluka olacak. Oluyor bu savaş sayesinde de.

Gündem Korsanı Erdoğan, 8 Haziran akşamı Muhtarlarının Damarı temsiline çıkmadan önce, pek tabiidir ki, çiğnemeden bırakmıyor mevzuyu.

''Milletin iradesine havale ediyorum'' buyuruyor Kılıçdaroğlu'nu.

Oysa illetinin projelendirilmiş iradesi, daha aynı gün Kılıçdaroğlu'na mermi kovanıyla hak ettiği gözdağını vermişti!

Daha ne istiyor? Erdoğan'ın gözü doymuyor.

Erdoğan'ın gözü hiç bir şeye doymuyor. Anlaşılan doymayacak da.

Tuhaf bazı gelişmeler de Ergenekon Cephesinde yaşanıyor. Yoksa Derin Devlet ortasından çatlıyor mu?

Aydınlıkçıların Erdoğan'la yaptıkları mutlak işbirliği sayesinde sayılarının çok çok ötesinde bir gücü gasp etmiş olmaları, Derin Devletin bazı kliklerinin sinirini mi bozmaya başladı?

Emekli Amiral Türker Ertürk Cumhurbaşkanına hakaret davasında 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldığı mahkemenin çıkışında son derece ilginç sözler söylüyor.

Ertürk, "Bizim tarafımızda geçinenler nerede? Nerede Ulusal Kanal nerede Aydınlık gazetesi? Yalandan muhalefet yapıyorlar. Onlar Tayyip Erdoğan'ın yanındalar. Ulusalcı hareketin içine girmiş bir çıban başıdır onlar" diye konuştu.

İlginç değil mi?

Bir başka ilginçlik de, Milli Damar adı verilen gizli bir örgüt kuruldu! diye ortalığı yıkmaya çalışan Hanefi Avcı cephesinde yaşanıyor. (Arzu Yıldız'ın Haberdar'daki takipçiliği olmasa, ruhumuz duymayacak bu arada.)

Hanefi Avcı; Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosu'na yedi sayfalık bir dilekçe vererek, Milli Damar adı verilen, ya da bizzat kendisinin bu adı verdiği bir örgütle ilgili suç duyurusunda bulunuyor.

Yeldeğirmenlerine karşı Don Kişot mu? Diyeceksiniz.

Söz konusu suç duyurusunu yapan Hanefi Avcı olduğuna göre bu ''gelişmeyi'' bir işaret fişeği telakki ederim.

Aynı, Deniz Harp Okulu Eski Komutanı Türker Ertürk'ün mahkeme çıkışı (yargıyı ve polisi ele geçirdikleri rivayet olunan) Aydınlıkçıları basbayağı Erdoğan işbirlikçiliğiyle suçlayan ''Ve dahi duralar!'' çıkışı gibi.

Memleket iğrenç vaziyette.

Ve, daha kötüsü olamaz derken; daha da, daha da kötüsü oluyor.

Erdoğan'ın karanlıklara, dibe, en beterine, en korkuncuna yolculuğumuzda iştahı kesilmiyor.

Kesilmeyecek de.

Muhammed Ali'nin cenazesinde konuşma yapmayı talep eden, reddedilince hızını kesmeyip cenazeye katılmakta beis görmeyen 1 Megalo- Ego'dan söz ediyoruz.

Hamamönü'nde tutulan ofislerden cacık çıkmadı.

Bharara mı kurtarıcımız olacak, Derinlerde oluşan çatlak mı? Bilemiyorum.

Bildiğim hakikat, en hazini: bu millet kendini kurtarmaktan aciz. Korkak ve şahsiyetsiz.

Ne kadar methiye düzseniz, kaç tane Savunma Mekanizmasını şaha kaldırıp hakikatlere büyük duvarlar çektirseniz, gerçek bundan ibaret.

Kurnazların Efendisi Erdoğan da bu hakikati çakmış durumda.

Korkuttukça yol aldı. Alıyor. Alacak da.


Bu yazı Nokta Dergisi'nde yayımlanmıştır.