Yaşam

Paris Barosu'ndan 'Tehlike Altında Olan Avukatlar Günü'nde Türkiye mesajı: Adalet yerini bulsun!

"Haklarındaki davaların sayısı, meslektaşlarımızın yanında durmak gerekliliğinin kaçınılmaz olduğunu gösteriyor”

24 Ocak 2019 01:06

Paris Barosu, 7 yıl aranın ardından ikinci kez Türkiye’ye ithaf edilen  “Tehlike Altında Olan Avukatlar Günü” dolayısıyla bir açıklama yayımladı. “Barışçıl bir demokrasiye ulaşmada ne yazık ki oldukça geç kalan bir ülkede cesur duruşlarından hayatları pahasına taviz vermeyen Türkiyeli meslektaşlarımızın bu köklü mücadelesini unutmak için tarihi ya görmezden gelmemiz ya da yanlış okumuş olmamız gerekirdi” denilen açıklamada “Taciz edilen, sindirilen, gözaltına alınan, tutuklanan, yargılanan ve hatta akıl hastanesine yatırılmakla tehdit edilen avukatları 24 Ocak’ta unutmuyoruz. Haklarındaki davaların sayısı, meslektaşlarımızın yanında durmak gerekliliğinin kaçınılmaz olduğunu gösteriyor” ifadeleri kullanıldı.

Paris Barosu Başkanı Marie-Aimée Peyron  ve  Paris Barosu Başkan Yardımcısı Basile Ader imzasıyla yayımlanan ve “Türkiye’de artık adalet, meslektaşlarımız, mesleğimiz ve savunma için yerini bulsun!” talebinin dile getirildiği açıklama şöyle:

“İran, Filipinler, Bask, Honduras, Çin ve Mısır’ın ardından “Tehlike Altında Olan Avukatlar Günü” bu sene yeniden Türkiye’deki avukatlara ithaf edildi. 2012 yılında ikincisi düzenlenen gün kapsamında Türkiyeli avukatların durumuna ilk kez dikkat çekilmişti. Türkiye, yedi yılın ardından ikinci kez mercek altına alınan tek ülke.

Hatırlayalım...

2011 yılının Kasım ayında Türkiye’nin farklı bölgelerinde faaliyet yürüten ve Abdullah Öcalan’ın avukatlığını yapan 46 avukat hakkında yakalama ve gözaltı kararı çıkartılmıştı. Sonrasında içlerinden 36 avukat tutuklanmış, tutuklanan avukatların birçoğu 2,5 yıl tutuklu olarak yargılanmıştı. 7 sene ve 11 duruşmanın ardından Silivri Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nin mahkemeye dönüştürülen 800 kişilik spor salonunda aynı dava hâlâ sürmekte.  

Bu süreçte, soruşturma ve davayı yürüten hakim ve savcıların tamamı 2016 darbe girişiminin ardından görevlerinden alındı, bir kısmı gözaltına alınıp tutuklandı.

Meslektaşlarını cesaretle savunan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi 22 avukat, 2013 yılının Ocak ayı mesleki faaliyetleri gerekçe gösterilerek tutuklanmalarına rağmen, mesleğimizi ve savunmayı savunan avukatlar Türkiye’de görevlerinin başındaydı.

Bilhassa geçtiğimiz iki senede, Türkiye’de mesleki faaliyetlerinden dolayı tehlike altında olan, yargı tacizine ve kötü muameleye maruz kalan ve bu nedenle tutuklanan avukatların sayısında, geçen yıllara oranlara çok büyük artış meydana geldi. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin hazırladığı raporda, 2017 yıl sonu itibarı ile Türkiye’de 570 avukatın tutuklandığı, 1470 avukat hakkında dava açıldığı, 79 avukatın ağır cezalara çarptırıldığı ve 14 Baro başkanının tutuklandığı belirtildi. 

Bütün bunların yanı sıra, Diyarbakır Barosu’nun güzel ruhlu ve cesur başkanı Tahir Elçi’nin Kasım 2015’te sokak ortasında katledilmiş olduğu gerçeğini de unutmamamız gerekiyor.

Türkiye’nin son dönemde içinden geçtiği zorlu süreç, gazetecilerle birlikte basın özgürlüğü ve bilgiye erişim hakkı için de mücadele eden avukatların üstlendikleri rolün önemini bir kez daha hatırlatmaktadır. 

Hatırlayalım …

Avukatlar Akın Atalay, Mustafa Kemal Güngör, Bülent Utku Cumhuriyet Gazetesi’ni savundukları için yedi sene, dört sene ve iki sene hapis cezasına çarptırıldılar. Paris Barosu olarak davaların takipçisiyiz.

Avukat Eren Keskin, otuz seneyi aşkın bir süredir ifade özgürlüğü, azınlık ve kadın hakları için kesintisiz mücadele edip, Özgür Gündem’i savunduğu ve genel yayın yönetmenliğini yürüttüğü gerekçesiyle Mart 2018’de 7 sene hapis cezasına çarptırıldı. Keskin hakkında açılmış ve devam eden 143 ayrı davanın da Paris Barosu olarak takipçisiyiz.

Ezilenlerin Hukuk Bürosu avukatlarından Özlem Gümüştaş ve Sezin Uçar’ın, IŞİD’in Türkiye’deki ilk büyük eylemi olan Suruç katliamında yaşamını yitiren 33 kişinin ve ailelerinin avukatlığını üstlenmişken, son derece ironik bir biçimde “terör örgütü propogandası yapmak” suçlamasıyla katliamı haberleştiren gazetecilerle beraber 11 ay cezaevinde kalmış olduklarını gözlemledik.

Aynı şekilde, Suruç’ta katledilenlerin avukatlığını yapan ve Ezilenlerin Hukuk Bürosu avukatlarından olan Can Tombul’un 31 Temmuz 2018’den bu yana cezaevinde tutuluyor olduğunu biliyoruz.

Selçuk Kozağaçlı gibi, mazlum ve savunmasız olanların yanında duran, Türkiye tarihinin en büyük maden faciası olan ve 31 Mayıs 2014 tarihinde 301 kişinin yaşamını yitirdiği Soma’daki maden işçilerinin hak arayışlarına omuz verenlerin de yanindayiz. 2017’den beri Silivri’de tek kişilik hücrede tutulan Selçuk Kozağaçlı, Ayşe Acinikli ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurarak Türkiye’nin uluslararası alanda itibarını zedeleme suçuyla tutuklanan ve halen yargılaması devam eden Ramazan Demir ile birlikte Paris Barosu’nun verdiği “2016 Paris Barosu Avukatlar Konferansı” ödülünün sahibi olduğunu da hatırlatmak isteriz.

Ve tabii daha birçoklarını; taciz edilen, sindirilen, gözaltına alınan, tutuklanan, yargılanan ve hatta akıl hastanesine yatırılmakla tehdit edilen avukatları 24 Ocak’ta unutmuyoruz. Haklarındaki davaların sayısı, meslektaşlarımızın yanında durmak gerekliliğinin kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.

Bugün, Uluslararası Tehlike Altındaki Avukatlar Günü’nde, dönemin İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan’ın 1980 askeri darbesinin generali Kenan Evren’e 1992 yılında İstanbul Barosu’nun açılışına davet etmek üzere gönderdiği mektubu hatırlatmak istiyoruz. Yankısı 24 Ocak 2019’daki kadar net duyulamazdı:

“Sanırım, Baro Han önündeki sokağa adı verilecek olan Başkan Apaydın’ı hatırlayacaksınız. Öyle ki, ülkemizin birçok aydını gibi, onu da suçlayıp zindana attınız. Sağlığı ve yaşamıyla oynadınız. Dünyada eşi ve örneği görülmedik biçimde, Baro’nun kapısına mühür vurdunuz”

Barışçıl bir demokrasiye ulaşmada ne yazık ki oldukça geç kalan bir ülkede cesur duruşlarından hayatları pahasına taviz vermeyen Türkiyeli meslektaşlarımızın bu köklü mücadelesini unutmak için tarihi ya görmezden gelmemiz ya da yanlış okumuş olmamız gerekirdi.

Paris Barosu, meslektaşlarımızın giderek vahim bir hal alan durumları karşısında asla tepkisiz kalmadı. 30 yıldan fazla bir zaman önce, dayanışma çağrıları üzerine, başkan Orhan Apaydın’ın tutuklanması sürecinde var olduğumuz gibi, bugün de Baromuz, baskı ve zulme uğrayan, ifade ve savunma özgürlükleri cebren kısıtlanan, yaşama kasıt dahil ciddi tehditlerle karşı karşıya olan avukatlara ses ve destek olabilme gayesiyle “Uluslararası Tehlike Altındaki Avukatlar için Uluslararası Gözlem Merkezi”yle ortaklaşa çalışmalarını sürdürüyor.

Durumun aciliyetinin hepimiz farkındayız. Avukatlık mesleğinin adalet sisteminin çok önemli bir parçası olduğu gerçeği karşısında, değerli meslektaşlarımızın özgürlüklerine kavuşup mesleklerini sürdürebilmelerinin gecikmeksizin sağlanması istiyoruz. 

Türkiye’de artık adalet, meslektaşlarımız, mesleğimiz ve savunma için yerini bulsun!