Myanmar ve Bangladeş gezisini tamamlayan Katolik Kilisesi lideri Papa Francesco, Myanmar'da neden "Arakanlılar" ifadesini kullanmadığını açıkladı ve Arakanlı Müslümanlarla görüşmesinde ağladığını söyledi.
Papa Francesco, 26 Kasım-2 Aralık tarihlerinde ziyaret ettiği Myanmar ve Bangladeş'ten dün gece Roma'ya döndü. Papa Roma uçağında, geziyi takip eden gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Papa, daha önce defalarca andığı Arakanlı Müslümanların adını Myanmar'da zikretmemiş, ancak daha sonra Bangladeş'e gittiğinde "Arakanlılar" ifadesini kullanmış ve bir grup Arakanlı Müslüman mülteci ile görüşmüştü. Uçaktaki basın toplantısında gazeteciler Papa'ya "Bangladeş'te Arakanlıların adını zikrettiniz. Myanmar'da da bu sözcüğü kullanabilmek hoşunuza gider miydi?" diye sordu. Papa'nın yanıtı şöyle oldu:
"Arakanlı lafını ilk kez kullanmadım. Daha önce defalarca, halkın önünde, San Pietro Meydanı'nda bu ifadeyi kullandım. Benim ne düşündüğüm ve söylediğim zaten biliniyor... (Myanmar'daki) resmi konuşmamda bu sözcüğü kullansaydım, muhataplarımın yüzüne kapıyı çarpmış gibi olurdum. Ergenlik krizindeki bir kız ya da oğlan, istediğini söyleyip kapıyı çarpabilir. Ama bu şekilde mesajınızı ulaştıramazsınız. Benim için önemli olan mesajın ulaşması. Bunun için de durumu tarif ettim, azınlıkların haklarından bahsettim, kamuya kapalı özel görüşmelerde ise daha ileri gidebildim. Evet, kamu önünde kapıyı çarpma zevkini yaşamadım ama diyaloğa girmenin memnuniyetini duydum."
Papa, Bangladeş'te esasında kendisinin bir mülteci kampına gidip Arakanlı Müslümanlarla burada görüşmeyi istediğini ancak bunun mümkün olmaması nedeniyle bir grup Arakanlı mültecinin kendisinin yanına gelmesinin sağlandığını anlattı. Cuma günü görüştüğü bir grup Arakanlı Müslüman'dan "dünyanın kayıtsızlığı için af dileyen" Papa, bu görüşmede neler hissettiğini de şöyle aktardı:
"Çok sayıda irtibatın ardından Bangladeş hükümeti mültecilerin gelmesine izin verdi. Sonunda gelebildiler, ama korkmuşlardı. Birileri onlara bana hiçbir şey söyleyemeyeceklerini söylemiş. Selamlaşma zamanı geldiğinde tek sıra halinde ilerliyorlardı, bu hoşuma gitmedi. Sonra da hemen onları sahneden indirmek istediler, o zaman sinirlendim va biraz bağırdım. Bunu yaparak günah işledim. Defalarca 'saygılı olun' dedim."
"Onları teker teker dinledikten sonra içimde bir şeyler hissettim, onlara hiçbir şey söylemeden gidemezdim. Ve konuşmaya başladım, neler söylediğimi hatırlamıyorum. Sadece af dilediğimi hatırlıyorum, iki kez af diledim. O anda ağlıyordum, görülmemesi için uğraşıyordum. Onlar da ağlıyordu."
Papa öte yandan, Bangladeş'i küçük bir ülke olmasına rağmen 700 bin mülteciyi kabul ettiği için övdü ve "Bir de kapılarını kapatan ülkeleri düşünün!" dedi.
Papa'ya, ABD ile Kuzey Kore arasında yaşanan "nükleer gerilim" hakkında da bir soru soruldu. 1982'de dönemin papası 2. Giovanni Paolo'nun nükleer caydırıcılığı "ahlaki olarak kabul edilebilir" diye tanımladığı hatırlatıldı ve "Sizse, nükleer silah sahibi olmanın kınanması gerektiğini söylüyorsunuz. Bu değişiklik neden?" diye soruldu. Papa'nın yanıtı şöyle oldu:
"Ne mi değişti? Akıl dışılık! 2. Giovanni Paolo'nun döneminden bu yana çok zaman geçti, nükleer silahlar konusunda çok ileri gidildi. Bugün sınırdayız. Çünkü bugünkü gibi sofistike nükleer cephanelerle insanlığın tamamen ya da büyük ölçüde yok olması riskiyle karşı karşıyayız."