Ercan Saatçi çok konuşulan evliliğini, Ertuğrul Özkök'ün damadı olmasını,sanatı ve şimdi de boşanmasını anlattı.GAzete VAtan'ın yaptığı röportaj şöyle;
Artık Ertuğrul Özkök’ün damadı değilsiniz. Bu ne kadar önemli sizin için?
Hiç önemli değil. Bu başkalarının önemsediği bir durumdu. Biz bir aileyiz. Boşansak da boşanmasak da... Bunun dışında önemli ne olabilir ki. Boşanmanın en iyi tarafı ne biliyor musunuz, bana artık kimse damat diyemeyecek...
-Geçen kasım ayında Ertuğrul Özkök’ün eşi Tansu Hanım’la röportaj yaptığımda “Herkes Ercan’ın bizim sayemizde çok şey elde ettiğini, bizim ona faydamız olduğunu zanneder ama aslında Ercan evliliği için çok şey kaybetmeyi göze aldı. Bizim yüzümüzden çok şey kaybetti, para kaybetti. Bizim ona zararımız oldu” demişti.
Bana da söylemişti bunu. Müziği bıraktım ben Gülümsün için. Gece sahneye çıkıyorduk, beni bekliyordu ya da benimle beraber geliyordu ve hayatımız zor oluyordu öyle. Hiç düşünmeden bıraktım. Tabii çok iyi para kazanıyordum o dönem.
Ertuğrul Bey’in ilk tepkisi “Hah aşık olsunlar da görün” olmuş
-İlk görüşte aşktı değil mi Gülümsün’le yaşadığınız?
Ortak bir arkadaşımız vardı Sunar. Tansu’nun da çok iyi arkadaşı, o bizi tanıştırdı. Çöpçatanlık yaptı, telefonda tanıştık Gülümsün’le. “Yemeğe çıkartacaksın” dedi, çıktık. 1 Eylül 1995’ti buluştuğumuz ilk gün, aşık oldum. O da aşık oldu. Ve benim kadınlardan nefret ettiğim, bir daha birini sevemeyeceğimi düşündüğüm bir dönemdi. Yemeğe çıktığımız akşam Ertuğrul Bey eve gelmiş “Nerede Gülümsün?” demiş. “Ercan’la yemeğe çıktı” demişler. “Hah, aşık olsunlar birbirlerine de görün” demiş. Kızmış. İki sene flört ettik. Sonra evlendik.
- Siz aslında önce Tansu ve Ertuğrul Özkök’le arkadaşsınız, sonra Gülümsün’le tanışıyorsunuz...
“Sayenizde” şarkısının olduğu dönem. Beraber çok vakit geçirmeye başlamıştık. Sunar tanıştırdı beni onlarla. Gezmeler, dışarıda eğlenceler. Ertuğrul Bey’i, Sedat Ergin’i alıp Yıldız Tilbe’ye götürüyordum, “Çok matrak yaa” diyorlardı. Farklı geliyordu, bayılıyorlardı. Çok eğleniyorduk. Bir kızları olduğunu ve Ertuğrul Bey’in bu kadar kudretli bir adam olduğunu bilmiyordum. Ben onu acayip iyi şaraptan anlayan, müzik bilen bir adam olarak tanıyordum. Çok iyi arkadaş olmuştuk ama evlenince “Baba” dedim hemen.
-Şimdi ne diyorsunuz?
Şimdi de “Ertuğrul Bey” diyorum.
-Kaç yaşındaydınız o dönem?
25. Ben Bayburtlu’yum. Arkadaşımın kızıyla flört etmek, evlenmek bana çok ağır geliyor, çünkü ihanet gibi geliyordu. Bu duyguyla baş etmem zor oldu. Acısını yaşadım. Ertuğrul Bey’e karşı kendimi kötü hissediyordum.
Ben İzel-Çelik-Ercan-dinlerdim gençliğimde... Severdim şarkılarını... Sonra, sevdiğim çoğu şarkıda hep Ercan Saatçi imzası çıktı karşıma... Konservatuvarlı iyi bir müzisyen olduğunu bildiğim için sanırım, Ertuğrul Özkök’ün damadı olmasına şaşırmayalardan biriydim ben. Biliyorum buna şaşırmayan yok gibiydi neredeyse... Aradan 12 yıl geçti, Gülümsün ve Ercan boşandı. Buna kimse şaşırmadı. Ama ben buna çok şaşırdım. Hatta çok üzüldüm. Umarım her şey onlar için çok daha iyi olur. İşte merak ettiğiniz Gülümsün Özkök-Ercan Saatçi ayrılığı...
Arda’dan bugünkü maçtaki formasını istedim
“Skoru bilmem ama Galatasaray’ın kadrosu Fenerbahçe’nin kadrosundan çok daha iyi. Ama maç Şükrü Saraçoğlu’nda, bu faktör önemli. O yüzden Galatasaray yener diyemem. Yüzde 70 Fenerbahçe, yüzde 30 Galatasaray yener derim. Rijkaard’a zaman verirseniz Galatasaray’ı Avrupa’nın ilk üç takımı arasına sokar. Ama burası Türkiye, kimse buna müsaade etmeyecek göreceksin. Bu zamanı vermeyecekler. Ben Arda hayranıyım. Çok isterim Fenerbahçe’ye gelmesini. Hagi’yi seyretmeye doyamamıştım. Arda’yla konuştum hafta içinde ve ondan bugünkü maçtaki formasını bir Fenerbahçeli olarak istedim, imzalı. Onu bana verecek. Ömrümün sonuna kadar saklarım onu.”
Gülümsün’ün dedesi ideolojik açıdan evlenmemize karşı çıkıyordu
-Peki, evlenince o arkadaşlık devam etti mi yoksa araya bir mesafe mi girdi?
Bir sene konuşmadık. Küslükten değil ama ilişkimiz koptu. Soğuktu. Gezmeler, sohbetler, içmeler tak diye kesildi. Bir anda kayınpeder oldu. Bir yıl sonra düzeldi. Beni sever Ertuğrul Bey. Kendisine çok benzetir. Ben de onu severim. İstemeye gittiğimizde “Benim bir kızım, bir de kedim var” dedi. “Kızımı istiyorsunuz” dedi. Aslında evlenmemizi istemiyordu Ertuğrul Bey. “Evlenmeyin” diyordu. Tansu’nun babası Hüdai Oral yüzünden evlendik. Çünkü CHP’li çok sert dede beni istemiyordu. Karşı çıkıyordu. İdeolojik açıdan karşı çıkıyordu.
“Bizim damat bu olamaz” diyordu. “Erbakan’a da şarkı yapacakmış” diyor. Çünkü ANAP’a iki kez, DYP’ye bir kez seçim şarkısı yapmıştım, “Refah Partisi bile istese şarkı yapar mısınız” demişlerdi ben de “Yaparım, ben profesyonelim” demiştim. Bunu yazmışlardı. Onu okumuş ve beni silmiş dede. Tanışmaya gittiğimizde çok korkmuştum ben. Gülümsün onları razı edene kadar çok uğraştı. Ama tanışınca beni çok sevdi “Uzatmasınlar hemen evlensinler, evleneceklerse” demiş. Öyle evlendik. “Benim yüzümden çok dayak yiyeceksin” demişti Ertuğrul Bey bana, öyle de oldu... Gecelerce uyuyamadım, psikoloğa gittim, çok üstüme geldiler. Şimdi boşandım, artık damat değilim, bakalım ne diyecekler. 1997’den önce Ercan yoktu muamelesi yaptılar bana.
Bende star kumaşı yok, mahalle çocuğuyum
- O yıllarda çok meşhurdunuz değil mi?
Benim tam 600 bestem vardı, şu an 1000 tane. İzel-Çelik-Ercan müthiş bir patlama yapmış. Bizim tek albümümüz var aslında, ne garip değil mi? Ama etkisi çok büyüktü. Sahneye çıkıyorduk. Sezen Cumhur Önal “Sizden bir şey olmaz” demişti, biliyor musunuz? Aslında o albümden önce Vitamin var, Ufuk’la yaptığım. 1988 yılı. Türkiye’de gelmiş geçmiş en çok satan albüm. Kimin yaptığı albümde yazmaz. Öğrenciydik konservatuvarda ve yasaktı albüm yapmak. “Ben yaptım” demek istiyordum herkese ve diyemiyorum. Ama ben müziğin mutfağında olmak istedim hep. Ön tarafta olmak istemedim. Çünkü kendimi keşfetmiştim, bende star kumaşı yok. Çünkü ben mahalle çocuğuyum. Bunu seviyorum. Haydarpaşa Erkek Lisesi’nde okumuş, Zeynep Kamil’de top oynamış, sokağı bilen, fırlama bir tiptim. Sahiciydim. Benden star olmazdı. Poz yapamam. Bu benim bir prodüktör olmamı sağladı. Arkamda kimse olmadan geldim. Ne Sezen Aksu, ne biri. Gerçekten tırnaklarımla geldim.
Evimizde Ecevit’in resmi duvarda asılıydı lisede Mahir Çayan’ın mezarını sulardım
-Siz milliyetçi misiniz? CHP’li dede sizi bu yüzden mi istemiyordu?
Annemle babamın evinde duvarda Ecevit’in resmi asılıydı. Karaoğlan çok önemliydi. Ben Haydarpaşa Erkek Lisesi’nde okudum, solcuların kalesiydi. Mahir Çayan’ın mezarına su dökmek karşılığında 25 kuruş vermişti annesi. Bir hafta yapmıştım. Karacaahmet mezarlığında. Böyle bir kültürden geliyorum. Ama vatanımı, bayrağımı çok severim. Kim Deniz Gezmiş’e de “Vatanını sevmiyor” diyebilir. MHP’nin milliyetçiliği değildir ki sadece milliyetçi olmak. Milliyetçi olmak hiçbir siyasal görüşün egemenliği altında olamaz bence. Ama asker görünce benim gözüm dolar mesela. Ben Silahlı Kuvvetler aşığı bir adamım. Ama askere Ertuğrul Bey yüzünden gittim. Ailemde de çok asker vardır. Babam pilot olmamı istiyordu, Kuleli Lisesi’nin imtihanlarına sokmuştu beni, bildiğim soruları bile yanıtlamadım, müzisyen olmak istediğimi biliyordum. Yaptığım şarkılar yüzünden milliyetçi kimliği üzerime yapıştı. Bundan rahatsız olmadım ama ülkücü de değilim. Ama MHP’nin şu son çıkışlarını çok beğeniyorum.
-Bu dediğinizi hiç anlamadım ya neyse, nasıl Ertuğrul Bey yüzünden gittiniz askere?
18 ay komando olarak yaptım Foça’da. Özel asker yetiştiren bir yerdir orası. Tim komutanıydım. Son sınıftan derslerim vardı, biraz da bilerek uzatıyordum, işlerimi yoluna koyayım diye. Hatta o dönem Gülümsün Zeynep’e hamileydi. Ertuğrul Bey beni çağırdı “Ercan bir an önce askere git gel” dedi. Çünkü Bahattin Şeker diye bir bakan vardı, asker kaçağıymış, Ertuğrul Bey bunun üzerine gidiyordu ve adamı askere gönderdiler hemen. Bu arada damadı daha askere gitmemiş durumda olmak istemedi sanırım Ertuğrul Bey. Hemen gittim.
Müzikle yatıp kalkan bir adam olarak Ertuğrul Bey’den müzikle ilgili çok şey öğrendim
-Gülümsün Özkök’le evlenerek sınıf atladığınızı söylerler, buna katılır mısınız?
Bayburtluyuz. Namaz kılınan, muhafazakâr, ataerkil bir evde büyüdüm. Farklı kültürler. Benim annem babam daha yaşlı. Benim evimden farklı bir evdi Ertuğrul Bey’in evi ama benim için bir önemi yoktu. Çünkü benim için iyi aile, aile nosyonunun sağlam olmasıdır. Yoksa çok kitap olması bir evde, televizyonlarının büyük olması, şaraplar içilmesi o aileyi iyi aile yapmaz.
- Ama sizi çarpmış olması gerekir, Tansu Özkök’ün iyiliği, zarafeti, Ertuğrul Özkök’ün gustosu, yaşam tutkusu öyle değil mi?
Kesinlikle. Ertuğrul Özkök’e hayran olmuştum. “Nasıl bir salakmışım ki, ülkede böyle adamlar var ben hâlâ o bar senin bu bar senin dolaşıyorum, bu adamları tanımıyorum” diye düşünmüştüm. Ben müzikle yatan, müzikle kalkan adam olarak Ertuğrul Özkök’ten müzikle ilgili çok şey öğrendim. Onunla sohbet etmeyi çok seviyordum. Kendimi şanslı hissediyordum. Kendine münhasır bir adam. Aşırı demokrat bir adam. Herkesin mahremiyetine müthiş saygı gösterir. Sinirleri alınmıştır. Hiçbir kompleksi yoktur. Ne alınır ne kızar. Ben öfkelenirim. Özkök’ün bana kattığı çok şey var hayatla ilgili. Bir Çin atasözünü öğretmişti bana “Bir derenin kenarında yeterince sabırla beklersen düşmanlarının cesetlerinin o dereden akıp geçtiğini görürsün.” Tansu’yu kendi annemden ayırmam. Boşandık ama hâlâ annem derim. Kendi annemden daha yakındır bana. Dünyada gördüğüm en iyi kalpli ama çok çabuk sinirlenen insandır Tansu. Kritik özellikleri vardır.
Evlerimizi ayıralı 6 ay oldu, şimdi boşandık ama çocuklarımın uzakta olmasına alışamadım
Tansu Hanım röportajda sizin için “Ercan benim oğlumdur, Allah korusun bir gün boşansalar da, benim oğlum olarak sonsuza kadar kalır. Burası daima onun evidir” demişti. Boşandınız...
Bizi iyi karı koca olmayı beceremedik. Ama iyi bir anne ve iyi bir babayız. Ben artık bekar bir babayım. Zeynep 10, Sinan 4 yaşında. İçimde fırtınalar kopuyor onları düşündükçe. Evlerimizi ayıralı 6 ay oldu, şimdi boşandık ama hâlâ çocukların uzakta olmasına alışamadım. Bundan sonra tek dileğim Gülümsün’le çok iyi arkadaş olmak. Çünkü Gülümsün ayrılmak istedi, ben bu olmasın diye uğraştım, direndim ama başarılı olamadım. Çok üzüldüm. Ama şimdi iyiyim. Böyle olmasının benim için de daha iyi olduğunu düşünüyorum. Ama Gülümsün boşanma davası açmasaydı ben hayatım boyunca boşanmazdım. Kötü de ayrılmadık. O evi hâlâ kendi evim olarak görüyorum. Hakim “Boşandınız, artık bekarsınız” dediğinde içim bir tuhaf oldu. Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşandık, bu çok tuhafıma gitti çünkü çok ters olmama rağmen hiç kavga etmem. Gülümsün’ün de şikayeti buydu hatta. Çıkınca,“Hadi görüşürüz Gülümsüncüm” dedim. Hayat devam etti. Bu boşanma Ertuğrul Bey’i de rahatlattı bence. Şimdi aramız çok daha iyi. Üzerinden damat yükü kalktı. O da yıpranıyordu. Ertuğrul Bey de Tansu da bana “Bu boşanma bizim ilişkilerimizi değiştirmez, bu Gülümsün’ün tercihi, bizim ilişkimiz ömür boyu devam eder” dediler. Tansu’yu kaybetsem çok üzülürdüm. Benim ailem için boşanmak dünyanın sonu. Benim annem babam mahvoldu. Bittiler.
En büyük rakibim İbrahim Seten
Tüm bunlar olurken, aynı anda Hürriyet Gazetesi Spor Koordinatörü oldunuz.
92-94 arası Ertuğrul Özkök’ü tanımazken de ben Fenerbahçe yazıları yazıyordum Hürriyet’e. Ben Fenerbahçe aşığıyım. Çok iyi Fenerbahçe bilgim var. Yani ben Ertuğrul Özkök’le bir şey olmadım. Ben bir şeydim arkadaş. Zaten üç senedir vardı bu teklif. Ertuğrul Bey bunu benden iki-üç yıldır rica ediyordu, orada spor müdürü olmamı. Ben istemiyordum. Sabahtan akşama kadar gazeteye kapanacak bir tip değilim çünkü. Tek iş yapamam. Bir sürü iş aynı anda yapmam lazım. Şimdi olması tamamen tesadüf. Artık Hürriyet spor sayfalarını ben ve Mehmet Aslan yapıyoruz. Benim tek hayalim Vatan gazetesi Spor Müdürü İbrahim Seten’le bir gün çalışmak. Ama şimdi ona çok ciddi bir rakibim. Onun kadar geçmişim yok ama bu işi çok iyi yaptığımı göreceksiniz.