Kamu hastaneleri dolu, özeller günlük 15 bin TL'ye varan ücret talep ediyor. Hasta şikâyetleri üzerine harekete geçen tabip odaları, özel hastanelerin salgına fırsata çevirdiği eleştirisini getiriyor.
"Hastaneler lebaleb dolu. Wuhan olsak öpüp başımıza koyalım."
İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Dr. Osman Öztürk, kentteki durumu bu sözlerle özetliyor. Sadece İstanbul değil, Türkiye genelinde benzer bir tablo var. Resmi verilere göre 1 Mart-21 Nisan arasında 1 milyon 683 bin vaka ve 8 bin 44 ölüm tespit edildi. Pandeminin başından beri açıklanan toplam vakanın yüzde 38'i ve toplam ölümlerin yüzde 22'si son 51 günde gerçekleşti. Kamu hastanelerinde yer bulunamıyor, solunum güçlüğü çeken hastalar bile eve gönderiliyor. Özel hastaneler ise günlük 15 bin liraya varan ücret talep ediyor. Ödeme gücü olmayanlar tedavi edilemiyor. Artan şikâyetler üzerine bir rapor hazırlayan İstanbul Tabip Odası, özel hastanelerin salgını fırsata çevirdiğini savunarak devleti göreve çağırdı.
Peki hastadan bu kadar yüksek ücret talep edilmesinin yasal bir dayanağı var mı? Kamu kurumlarında yer bulamayıp özel hastaneye gitmek zorunda kalanlar ne yapacak, ne yapabilir? Özel hastanelerin yükümlülüğü nedir? DW Türkçe bu soruların cevabını araştırdı.
Yasal düzenleme nasıl?
Sosyal Güvenlik Kurumu'nun 9 Nisan 2020 tarihli Sağlık Uygulama Tebliği'yle pandemi süresince pandemi olgularına yönelik tanı ve tedaviler "acil hal" kapsamına alınmış ve bu işlemlere ilişkin sağlık hizmetlerinden ilave ücret alınamayacağı hükme bağlanmıştı. Yoğun bakım ünitesinde yatan Covid-19 tanılı hastanın bir günlük paket fiyatını 1902 TL olarak belirleyen SGK da bu düzenleme uyarınca sağlık kurumlarına ödeme yapmaya başladı.
Ancak SGK, 29 Haziran 2020'de ise özel hastanelere ödeme yapılmayacağını duyurdu. Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) Başkanı Reşat Bahat da "Sürekli zarar ederek hasta bakamayız" diyerek Covid hastalarını almayacaklarını açıkladı. Toplam 1417 özel hastane ile sözleşmesi bulunan SGK bunun üzerine 3 Eylül 2020'de bu kararını geri aldı ve özel hastanelere yeniden ödeme yapmaya başladı.
Bu arada özel hastanelerin, Covid dışı vaka ve işlemlerde hastadan yüzde 200 ilave ücret almasına izin verildi. Kamudakilerin neredeyse tamamı pandemi hastanesi ilan edildiği için özellikle risk gruplarındaki hastalar; kalp, şeker, hipertansiyon, böbrek gibi kronik hastalığı olanlar ve yaşlılar, gebeler, onkoloji hastaları özellere yönelmek zorunda kaldı.
Aralık 2020 tarihli SGK Sağlık İstatistikleri verilerine göre özel hastanelerin hasta sayısı pandemi döneminde yüzde 17 azaldı, ancak fatura gelirleri arttı.
Türk Tabipleri Birliği Genel Sekreteri Prof. Vedat Bulut
"Fatura isteyince fiyat düşüyor"
Türk Tabipleri Birliği Genel Sekreteri Prof. Vedat Bulut, "Covid vakalarında ilave ücret alınamaz" hükmüne rağmen sistemin aslında nasıl işlediğini ise şöyle açıklıyor:
Türk Tabipleri Birliği Genel Sekreteri Prof. Vedat Bulut
"Paket uygulamalarda fiyatı değiştiremiyorlar. Onkolojik, kardiyolojik tedavilerde de paket fiyatlar var, farklı bir ücret uygulanamıyor. Ancak özel oda adı altında, yahut yoğun bakımda yattığı dönem için özel bakım adı altında yüksek ücret talep ediliyor. 15 bin lira, 30 bin lira ek ücretler istendiğine dair şikâyetler geliyor TTB’ye. Ama fatura istenirse bu fiyatlar düşüyor, çünkü çekiniyorlar."
Prof. Bulut, yüksek ücret talep edildiğinde bunun kayda alınmasını ya da "SGK'ya vereceğim" diyerek ayrıntılı fatura istenmesini öneriyor. Böylece mağdur olan kişi bulunduğu ilin tabip odası, TTB ya da tüketici derneklerine başvurarak parasını geri alma imkanına sahip olabiliyor.
İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Osman Öztürk
"SGK istese yaptırım uygular"
Özel hastanelerin hiçbir zaman yüzde 200'lük ilave ücretle yetinmediğini söyleyen İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Osman Öztürk de esas sorumlunun SGK olduğu kanısında:
"Hangi hastane almıyor ki? Almayan varsa çıksın desin ki, 'Ben korona hastasından, SGK'dan aldığımın dışında para almıyorum!'. Biz de tabip odası olarak ilan edelim, reklamı olur ama olsun, topluma faydamız olsun. Ama yok!.. Doymuyorlar, hakikaten doymuyorlar. Bu çok gayri insani, gayri vicdani, gayri ahlaki. Ama burada esas sorumluluk SGK'nın. Denetlemiyor, sonra vatandaşa diyor ki hakkını ara. Hakkını aramak o kadar kolay mı bu memlekette? Senin hastan içeride yatıyor, sen diyeceksin ki para vermem! Hastana kim nasıl bakacak, ne kadar bakacak, içi rahat edebilir mi bir hasta yakınının? Mecburen oradan buradan bulup buluşturup veriyor. Nasıl arayacaksın hakkını? Bunu kullanarak alıyorlar. Yasal olarak hakları yok ama alıyorlar."
Dr. Öztürk'ün, "Denetim yapılmıyor mu?" sorusuna verdiği cevap şöyle:
"Hepsini denetlemesi gerekmez. Asıl mesele yaptırım uygulamıyor. 5510 sayılı kanunun ilk halinde deniyor ki ‘Eğer ilave ücret alıyorsa, SGK sözleşmeyi iptal eder'. Bin lira alan var, 5 bin, 10 bin, 15 bin alan var, tutturabildikleri kadar. Bunlardan ikisini, üçünü iptal etsin SGK, hiçkimse yapamaz bir daha. Hiçbiri ayakta kalamaz. Zaten hastayı SGK gönderiyor, parayı ödüyor, bir de üstüne hastadan para almasını sağlıyor. Böyle olunca da istedikleri gibi hareket etme imkânı buluyor, vatandaşı da o çaresiz anında sıkıştırıyorlar."
"Bu sayede büyüdüler. Kendi başına ayakta durabilecek bir sektör değil ki burası. Besleme sektör, devletten beslenen bir sektör" eleştirisini yönelten Öztürk, SGK'nın sadece para cezası kestiğini, hastane sahiplerinin bunu zaten göze aldığını anlatıyor: "Hasta şikâyet ederse hemen arayıp parasını geri ödüyor. Ceza yese de kârlı. 'Ben buradan bin lira alacağıma 5 bin alırım, yakalanırsam da 500 veya bin neyse cezamı öderim, gerisi bana kalır', diyor. Hesap bu!"
OHSAD Başkanı Reşat Bahat ise DW Türkçe'nin, hastalardan usulsüzce alınan yüksek ücretlerle ilgili görüşme talebini cevapsız bıraktı.
"Sağlık sistemi çöktü, hekim hasta seçiyor"
Salgında bugünkü durumu anlatırken çaresizliğini saklayamayan Dr. Osman Öztürk, "Hastaneler lebaleb dolu. Sağlık Bakanı bir ara 'İstanbul Türkiye’nin Wuhan'ı' demişti. Valla şu anda Wuhan olsak öpüp başımıza koyacağız. Dolmuş taşmış vaziyette. Türkiye'de sağlık sistemi çöktü, çöktü. Bundan daha başka nasıl anlatılır, ne zaman söylenir bilmiyorum. Hastayı kabul edemiyorsunuz, ayaktan tedavi etmeye çalışıyorsunuz, öteki sedyede bekliyor" diyor.
Sözlerini "Bir hekim olarak bunları söylemek gerçekten çok ağır" diye sürdüren Dr. Öztürk, karşı karşıya kaldıkları durumu şöyle aktarıyor:
"Hekim hasta seçiyor. Niye seçiyor? Kendi keyfine göre seçmiyor ama diyor ki şunu alayım daha çok ihtiyacı var, o daha genç… Yapmak zorunda, çünkü yatak bu kadar, yatak yok… Geçen sene ilk pikte neredeyse test pozitif olan herkesi yatırdık. Kasım-Aralık'taki pikte yine çok yoğundu, bu sefer orta ağır vakaları yatırdık. Şu an için orta ağır vakalar falan yatırılmıyor, ona rağmen dolu. Bugünkü yoğun bakım hastane yatağı kapasitesini iki katına çıkarsanız ve orta ağır vakaları yatırsanız yine yetmeyecek."
Emine Algan
©️ Deutsche Welle Türkçe