Osman Ulagay*
Geçen ay hastanede ziyaretine gittiğimde tedavi seansından henüz dönmüştü odasına Güngör Bey. O haliyle, bütün gücünü ve dikkatini toplayarak ertesi gün yayınlanacak yazısını bitirmeye çabalıyordu. İki ayrı gazetede sürekli köşe yazısı yazan ve benim hiçbir zaman göze alamayacağım bir tempoda çalışan Güngör Bey, “yerinde duramayan” bir adamdı. Her ortamda herkesle konuşarak yeni bir şeyler öğrenmeye çalışır ve öğrendiklerini geniş bir çevreyle paylaşır, insanların hayatlarına dokunurdu. Ekonomiyle, çağdaş yaşamla, sanatla, yemek kültürüyle ilgili kavram ve bilgilerin elitin dışındaki daha geniş çevreye ulaşmasında çok önemli bir rol oynadı yazdıkları. Ayrıca çok sayıda üniversite öğrencisine hocalık etti.
Kendisiyle 1980 öncesinde tanıştık. Güngör Bey TÜSİAD Genel Sekreteri idi o zaman. Ben ise Cumhuriyet gazetesine ekonomiyle ilgili konularda dışardan katkıda bulunuyordum. Türkiye bir kez daha derin bir ekonomik krizin pençesindeydi. Ünlü “24 Ocak 1980” kararları alındığında ülkede büyük bir şok yaşandı. Herkesin piyasa ekonomisiyle ilgili çok şey öğrenmek zorunda kalacağı bir dönem başlamıştı.
12 Eylül 1980 askeri darbesi bu ortamda yapıldı. Medyada çalışmanın çok zorlaştığı bir döneme girilmişti. Bu ortamda Cumhuriyet gazetesine genel yayın yönetmeni olan Hasan Cemal bana iş teklifinde bulundu. Teklifini kabul ettim ve Mayıs 1981’de Cumhuriyet’te “Ekonomi Servisi Şefi” olarak göreve başladım. Günlük bir ekonomi sayfası yapmamı istiyordu Hasan Cemal.
Aslında zor bir işi üstlenmiştim. Askeri rejimin kendine özgü koşulları bir yana, iş dünyası ile Cumhuriyet gazetesi arasında ciddi bir soğukluk vardı. Hasan Cemal bu soğukluğun aşılmasına büyük önem veriyor ve bana umut bağlıyordu. İşe başladıktan bir süre sonra benim iş ve ekonomi dünyasından insanlarla her Pazar tam sayfa yayınlanacak “Pazar Söyleşileri” yapmamı istedi. Bir süreden beri Cumhuriyet’e dışardan yazı verdiğim için, ekonomiyle ilgili akademik çevrelerde ve iş dünyasında bir hayli tanıdığım vardı ama onları, askeri yönetimin de sıcak bakmadığı Cumhuriyet’e böyle bir söyleşi vermeye ikna etmenin kolay olmayacağını çok iyi biliyordum.
Kendime göre bir isim listesi yaptım, fakat kime nasıl yaklaşacağımı bilmiyordum, daha doğrusu onları aramaya çekiniyordum. Birden Güngör Bey geldi aklıma. Hem Ankara’yı ve bürokrasiyi hem de İstanbul’u ve iş dünyasını yakından tanıyan, ayrıca ekonomiyi her boyutuyla tartışacak bir birikime sahip olan Güngör Bey ilk konuğum olur muydu acaba?
Daha önce bana göstermiş olduğu yakınlığın verdiği bir cesaretle kendisini aradım ve önerimi ilettim. Hiç tereddüt etmeden kabul etti, birkaç gün sonra buluştuk ve “Ekonomide Diyalog” başlığı altında yıllarca yayınlanacak olan Pazar söyleşileri Güngör Bey ile başlamış oldu. Kendisinden sonra yapacağım söyleşiler için isim belirlerken de önemli katkıları oldu Güngör Bey’in. Daha sonra farklı ortamlarda beraber olduk ve çok şeyi paylaştık ama onu bir daha göremeyecek olmanın üzüntüsünü yaşarken kariyerimde rol oynayan bu katkısını anmadan edemedim.
*Osman Ulagay'ın yazısı, Dünya gazetesinden alınmıştır.