NBA'de normal sezon başlayalı tam 1 ay oldu ve geride bıraktığımız süre içerisinde her Pazartesi günü karşınıza NBA'de haftanın değerlendirmesi ile çıkıyorduk, artık NBA'de bir haftaya değerlendirmek için Cuma günleri buluşacağız.
ARA GÖZBEK / Tempo24Geçtiğimiz hafta 'Iverson takası'nı ele aldık ve bu takasta karlı veya zararlı çıkan takımları değerlendirdik. Vince Carter'ın takas olacağı dedikodularındaki son perdeyi ve bu dedikodularda başka kimlerin isimleri geçtiğini aktardık. Bir türlü yenilmeyen Los Angeles Lakers'ı iyice bir tartıştık ve Miami'nin ateşi Dwyane Wade'in geri dönüşündeki patırtıdan ve rakiplerini tek tek nasıl yaktığından bahsettik.
NBA'de bu hafta en çok dikkat çeken takımlar Orlando Magic, Phoenix Suns, San Antonio Spurs ve Cleveland Cavaliers. Cleveland'ın durumunu 2 hafta önce zaten tartışıp bir sonuca varmıştık. Performansları böyle devam ederse onlardan belki tekrar 1-2 hafta içinde tekrar bahsedebiliriz. Bu sezon ligin en iyi basketbol oynayan takımlarından biri olan Orlando Magic, hiçbir rakibinin göz yaşına bakmıyor. Batı'da ise her yerde Phoenix'in çöl rüzgarları esiyor ve takımları bir bir savuruyor. Amare ve Nash'in yanında Shaq'ın da ekstra katkılarıyla Suns her rakibine karşı galibiyete bir şekilde uzanıyor. Teksas şerifi Spurs ise kendine gelmeye başladı.
Manu Ginobili, geri döndü ve Spurs'ün takım içi havası bir anda değişti. Bu hafta en iyi performansı gösteren değil ama en çok dikkat çeken oyuncu kuşkusuz Dallas'ın Alman Panzeri Dirk Nowitzki. Nowtizki dibe vuran takımını sırtladı ve playoff kapısına kadar getirdi. Nowitzki attığı yüksek sayılarla bir anda sayı krallığı sıralamasında yerini buldu ki bu rakipleri için hiç iyi bir haber değil. Bu hafta sizlere Orlando'yu masaya yatırıp enine boyuna tartışacağız. Takımın nereden gelip nereye gittiğini göreceğiz.
Orlando 'sihir'i takımın her şeyi Aslında her şey 2004 yazında Dwight Howard'un draft edilmesiyle, ve takımın yıldızı T-Mac'in Houston'a gönderilmesiyle başladı. T-Mac'ın karşılığında Steve Francis'i alan Orlando bugün başını duvarlara vuruyor. Çünkü Steve Francis'in Orlando'ya bir maç bile faydası olmadı. Steve Francis gönderildi ve takım kendine gelmeye başladı. Hidayet parladı. Rashard Lewis tekrar kendini göstermeye başladı. Dwight Howard'ın gelişiminden bahsetmeye bile gerek yok.
Orlando bugünlerde ne kadar çıkışta olsa da, ne kadar iyi oynasa da Orlando'luların aklında her zaman şöyle bir soru geçiyor: “Ya T-Mac'i göndermeseydik?” öyle bir varsayım yaparsak muhtemelen şu günlerde bir zamanların ligin domine eden Kobe-Shaq ikilisi gibi bir durum ortaya çıkardı. T-Mac ve Howard, parmaklarında 3'er şampiyonluk yüzüğü, yüzlerinde kibirli bir gülümseme...Ama kaderin cilvesi midir bilemiyorum, NBA'de bu tür zamanlama hataları ve başarıları olmuştur. Orlando ise bugünlerde doludizgin devam ediyor.
Orlando şu anda Doğu'da üçüncü sırada. Cleveland ile aralarında sadece bir mağlubiyet var o yüzden ikinci bile sayabiliriz. Orlando'nun ligdeki yerine bakan ve istatistiklerini inceleyen biri Orlando'nun inanılmaz bir basketbol oynadığını ve şampiyonluk için aday ol
duğunu düşünebilir. Ama Hiçbir şey göründüğü gibi değil. Orlando'nun potansiyeli itibariyle şu anda açık ara Doğu'nun zirvesinde olması gerekiyor. Orlando'nun pota altına yönelik oynaması yani Howard'ın üzerinden oynaması gerekiyor.
Zamanında Lakers ta bu şekilde şampiyon olmuştu. Hidayet çok istikrarlı oynuyor. Jameer Nelson her ne kadar bir numaralı pozisyonda oynasa da takımın asıl oyun kurucusu yani 'playmaker'ı Hidayet'tir. Hido, hücumu başlatıyor, bitiriyor, Howard'ı pota altında besliyor, boş takım arkadaşını buluyor. Ama Orlando'nun diğer oyuncuları maçın içinde çok sıkışmadıkça Howard'ı sahada yokmuş gibi oynuyor. Bu da Orlando'nun son 2 yıldır en büyük problemi. Koç Stan Van Gundy de bunun farkında.
Ne zaman mola alsa, moladan sonraki ilk hücum Howard'ın üzerinden oluyor. Orlando takım olarak ne kadar iyi oynasa oynasın şunu unutmamalı: Orlando'nun 'sihir'i Howard'ın kendisi. Çünkü basketbolda büyük başarılar 'dev'siz olmuyor. Şu anda yaşı ilerleyen Shaquille O'Neal'ı aklımızın kenarından çıkartırsak ligin en dominant pivotu tartışmasız Dwight Howard.
Bu kanıya istatistiksel olarak varılabiliyor ama en önemlisi sahada yaptıklarıyla varılıyor. Çünkü sayıya ihtiyaç duyulduğunda, topu ona verirseniz, ve o isterse karşısızda kim olursa olsun...hücumun sonu smaçla bitiyor. Pardon yanında eşantiyon olarak da bir faul atışı kullanıyor. Orlando'nun kaybettiği maçlara bakarsanız Howard'ın ne kadar top kullandığını göreceksiniz.
Dün gece Wizards'a konuk olan Magic rakibini 105-90 yendi. Magic'te Howard 26 sayı, 14 ribaund ve 3 blokla oynarken Hidayet, 20 sayı, 10 ribaund ve 3 asistle oynadı. Lewis ve Pietrun'un 17'şer sayıları da galibiyette önemli pay sahibiydi.
Takım iyi gidiyor iyi gitmesine ama Howard her şeyin farkında. Maçtan sonra basın toplantısında söyledikleri Orlando'yu üstü kapalı da olsa çok iyi anlatıyor.
“Şu anda bizim işimiz sahaya çıkıp, güçlü oynayıp rakiplerimize bir maç nasıl oynanır onu göstermek. Büyük bir takım olacaksak bunu her gece çıkıp yapmalıyız. Lakers ve Celtics'ed bir bakın. İlk çeyrek çıkıyorlar ve maçı domie edip koparıyorlar. Üstünlüklerini ortaya koyuyorlar. Eğer onlar gibi bir takım olacaksak biz de bunu her gece sahaya çıktığımızda yapmalıyız.”
Dwight Howard'ın bu demeci Orlando'yu çok iyi anlatıyor.
Hido, Orlando'nun kalbi
Orlando ile gündemde olan bir konu daha var. Hidayet'in takas olacağı dedikodusu. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz ama Orlando'nun en son isteyeceği şey Hidayet'in takas olması. Çünkü Hidayet takımın Howard'dan sonra en önemli oyuncusu, bel kemiği. Hücum onunla başlıyor, onunla bitiyor, Howard'ı besliyor, taraftar seviyor ve en önemlisi maçın sonunu oynayabiliyor. Stan Van Gundy maç ne zaman kritik sayılara kalsa topu Hidayet'in kullanmasını istiyor.
Maçı kazandırıyor da...yani kısaca Hidayet Orlando'nun kalbi. Ancak hayatta reddedilemeyecek bir teklif gelecek ki Orlando Hido'dan vazgeçecek. Bu da biraz imkansız gözüküyor. Çünkü henüz sezonun başları ve Orlando iyi bir hava yakaladı. Bunu kaybetmek istemez.
Orlando Magic, doludizgin başladığı sezona tam gaz devam ediyor. Ligin en iyi uzunlarından biri kimlerine göre en iyi uzunu Dwight Howard pota altında topla buluşmaya devam ettikçe Orlando kazanacak. Ama bunu öncelikle takım arkadaşları istemesi gerekiyor. 2004 yılında yapılan yatırımın meyvesini yemeye başlayan Orlando, yakmı tarihte multu sona erişebilecek mi? Bunun geçici bir sihir olup olmadığını bekleyeceğiz ve göreceğiz.