Gündem

Orhan Miroğlu, Diyarbakır Cezaevi'ni anlatırken gözyaşlarına boğuldu: ‘Banyo’ yaptırın denildi, lağıma sokulduk

"1-2 kişilik hücrelere 20-25 kişi sırt sırta konulduk; balıklar nasıl kasadan dökülürse hücre kapısı açıldığında öyle betona dökülüyorduk"

30 Kasım 2017 21:51

Dünyada işkence yöntemleriyle ilk 10 sırada gösterilen 12 Eylül rejiminin gardiyanından cezaevi yönetimine kadar özel seçilen insanların görev yaptığı Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi,  burada 6.5 yıl yatan AKP Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu tarafından anlatıldı.

Meclis Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi  Alt Komisyonu’nun aynı zamanda başkanlığını yapan AKP’li Miroğlu, aynı koğuşu  paylaştığı  15-16  yaşındaki Ramazan’ın tedavi edilmediği için genç yaşta veremden ölümünü  anlatırken kendini tutamayarak gözyaşına boğuldu.

Diyarbakır’ın sadece içeridekiler için değil dışarıdaki yakınları için de  zulüm olduğuna dikkat çeken Miroğlu, ziyaretine  gelen anne ve babasıyla yaşadıklarını  anlatırken  bir kez daha  gözyaşını tutamadı. Miroğlu, “26-27 yaşındaydım. 3 ay Kurtoğlu’nda işkence, açlık, akabinde Diyarbakır cezaevinde yaşadıklarımız kilolarımızı götürmüştü. 38-40 kiloya düşmüştüm. Annem tanıyamadı bu Orhan mı diye sordu ve yere yıkıldı” dedi.

Miroğlu’nun  kendi geçmişinin da tanıklığını  anlattığı komisyonda şunları söyledi:

“Banyo denilen ‘lağıma’ sokulduk”
 

“1981 Ocak ayında gözaltına alındım. Diyarbakır’da bir toplama işkence merkezinde gözlerimiz bağlı kaldım. Uzun bir süre sonra toplama merkezinde 40-50 kişiyle cezaevine götürüldük. Cezaevinin birinci katının birinci hücresi lağımla doldurulmuştu. O gün gelen herkes ‘banyo’ denilen o lağımın içine sokulurdu.

Yıllar sonra öldürülen  Esat Oktay Yıldıran geldi, çırılçıplak kaldık. Köpekler saldırıya hazır bekliyordu. İçeri 40-50 kişi geldi ellerinde yaş ağaçlardan yapılmış sopalarla dövdüler. Daha sonra ‘banyo’ yaptırın denildi lağıma sokulduk.

5 saat süren bu işkenceden sonra 1-2 kişilik hücrelere 20-25 kişi sırt sırta konulduk. Balıklar nasıl kasadan dökülürse hücre kapısı açıldığında öyle betona dökülüyorduk. O hücrelerde aylarca tutulduk. Koğuşlara gönderildiğimizde her tarafımız bitliydi."

Buz üstünde çıplak biçimde karşı duvara sürünerek gittiklerini, bunun toplama kamplarına  ilişkin izlediği filmlerinde görmediğini ifade eden  Miroğlu, Diyarbakır 5’nolu cezaevini  diğerlerinden ayıran en önemli farkın etnik hınç ve ögke olduğunu belirterek, “ Diyarbakır  için  işkence çeşitlerinin çokluğu, gaddarlığı ya da kötülüğün sıradanlaşması gibi tüm kavramlar kullanılabilir. Ama bizim burada  karşı karşıya kaldığımız en önemli şey etnik hınç ve öfkeydi. Bir örgütle herkesi özdeşleştirme vardı. Orada görev yapan gardiyanın gözünde herkes PKK’liydi. Herkes bir örgütle özdeşleştiriliyordu” dedi.