HÜLYA KARABAĞLI / Ankara
12 Eylül döneminin baskısının en ağır hissedildiği yerlerden Diyarbakır Cezaevi'nde işkenceye karşı yürütülen direnişe ve ölüm orucuna, cezasının bitimine az bir süre kalmasına karşın hayatı pahasına destek veren Orhan Keskin, ölümünün 28. Yılında unutulmadı.
Karşıyaka Mezarlığı’nda arkadaşları, yakınları mezarının başında yalnız bırakmadı. Keskin TAKSAV’da düzenlenecek etkinlikle anılacak.
Ablası İpek Keskin: Kürt illerindeki devrimcilerin önderi ve hocasıydı
Orhan Keskin’in ablası İpek Keskin, “O çok sevdiği devrim ideali için bizi ailesini arkasında bırakmıştı. Büyük bir inançla ve coşku ile yaşadı. O bizden ayrılırken hepimiz yandık. Arkadaşları, ailesi, yoldaşları yandı. Eminim ki kendisi de devrimi yapamadığı için yandı. Bu yüzden koydu bedenini direnişin orta yerine. Onu hep çok sevdik, onunla hep onur duyduk, ona hep saygı duyduk. O bir devrimciydi. Devrimciliğin gereği ne ise onu yaptı. Hiç tereddüt etmedi. Şimdi sizin gözlerinde onu görüyorum. Hepiniz buradasınız, tüm sevenleri. Bir tek o yok” dedi.
İpek Keskin sözlerini şöyle sürdürdü:
“Orhan Keskin Kürt illerindeki devrimcilerin önderi ve hocasıydı. Onunla çalışanlar onu tanıyanlar hala kendilerini çok şanslı hissediyor. Tıpkı Diyarbakır’da ve cezaevinde onunla birlikte olan Osman Lokumcu gibi: “Orhan bizim önderimizde. Ondan çok şey öğrendik. Bize çok şey kattı.”
Şimdi devrimciysek onun sayesinde
“Şimdi devrimciysek, kavganın içindeysek Orhan’a verdiğimiz değerin, sözlerin önemi çok büyük. O gençlik mücadelesini, halk mücadelesi ile birleştiren, sadece emeği değil halkları da özgürleştirecek bir kavganın içerisindeydi. Direnişe durmayıp, mahkemeye çıksa tahliye olacaktı. O bunu ret ederek direnişe katıldı, önder oldu. Pazarlıkların için de olmadı. Hastanede koluna takılan serumu ayıldığı an söküp attı. Mahkemede son sözü sorulduğunda “Son sözü halkların kavgası söyleyecektir” diyerek kararlılığını gösterdi. Şimdi onun mücadelesini gençlerin devrimci muhalefetinde görüyorum.”
Orhan Keskin kimdir?
1956 yılında Ardahan'da doğdu. Silvan Lisesi'nde okuduğu yıllarda devrimci düşüncelerle tanıştı. Liseyi bitirdikten sonra ailesiyle birlikte Tatvan'a gitti. Devrimci Hareket'le ilişkisi Tatvan'da bulunduğu dönemde gerçekleşti.
Orhan Keskin, 1977 yılında Diyarbakır Eğitim Enstitüsü, Matematik Bölümü'ne kaydoldu. Ancak Tatvan'daki çalışmaları nedeniyle okula fiilen başlayamadı. Bu dönemde sadece Tatvan'da değil, giderek Bitlis, Van, Siirt, Mardin gibi bölgelerinde gelişen devrimci mücadele ile de ilişki kurdu. Siyasal pratik içinde yetkinleşirken özellikle ulusal sorun konusunda teorik çalışmaları ile bölgedeki diğer gençlerin eğitiminde önemli rolü oldu.
Diyarbakır'da Devrimci Yol hareketinin Türk kökenli üniversiteli öğrenci çevresini aşarak, Kürt gençliğine ve kentin gecekondu mahallelerine açılması çalışmaları Orhan Keskin'in çabalarıyla önemli mesafe kaydetti.
Diyarbakır'da 1980 Mayıs'ında polisle girdiği bir silahlı çatışmanın ardından yaralı olarak yakalandı. Gözaltında kendisine yüklenmeye çalışılan suçları kabul etmedi. Tutuklanarak Diyarbakır Cezaevi'ne gönderildi.
12 Eylül döneminin baskısının en ağır hissedildiği yerlerden biri olan Diyarbakır Cezaevi'nde işkenceye karşı yürütülen direnişe Orhan Keskin’de katıldı. 2 Ocak 1981'de başlayan direniş 12 gün sonra hiçbir kazanım elde edilemeden bitti. Baskı ve zulmün artarak sürmesi sonucu Eylül 1983'de ölüm orucu başlatıldı. 40 gün sonunda Esat Oktay Yıldıran'ın verdiği sözler üzerine direnişe son verildi. Ancak verilen sözler yerine getirilmedi. Sonunda 14 Ocak 1984'de yeni bir ölüm orucu başlatıldı. Orhan Keskin'in cezasının bitimine az bir süre kalmasına karşın direnişe katılmakta hiç tereddüt etmedi.