T24 - Avukatları Aysel Tuğluk, Doğan Erbaş ve Aydın Oruç’la görüşen Abdullah Öcalan, “Barışa daha yakınız” dedi. Öcalan, kendisiyle bir görüşme yapıldığını doğruladı. Gelenlerin kendisine görüşmenin “devlet” adına yapıldığını söylemelerini şakayla karışık bir yorumla karşıladı: “Sayın Erdoğan kendi adının geçmesinden alınıyor olsa gerek, görüşenler ‘hükümet değil devlet’ diyerek vurgu yapmak ihtiyacını hissettiler.”
Öcalan, kendisiyle ‘devlet adına’ yapılan ilk görüşmeyi, bir başlangıç olarak görüyor, bazı gazetelerde yer aldığı gibi çok ileri noktalara gelinmediğini vurguluyor.
Avukatlarının anlatımından, “PKK’nın sınır ötesine çekildiği” haberlerinin de gerçek olmadığı, aşırı iyimser yorumlara dayandığı anlaşılıyor. Öcalan, “Henüz böyle bir noktada değiliz” diyor.
Temasların ‘pozitif’ olduğuna, geleceğe dair iyimser tahminlerde bulunmanın mümkün olduğuna işaret eden Öcalan, “Yine de temkinliyim, daha çok yol var” vurgusunu yapıyor. Öcalan’a göre, sürecin sağlıklı yürütülebilmesi için, kendisinin de içinde yer aldığı bir şekilde eşgüdüme ihtiyaç var.
“Bu sorunun çözümünde en güvenilir adres benim. Ben bu sorunu çözerim. Bana güvensinler. Ateşkesi de sağlarım, PKK’yı da dağdan indiririm. Bunu yapacak gücüm var. Bütün mesele karşılıklı bir eşgüdümün sağlanmasıdır” diyor.
Avukatları, Abdullah Öcalan’ın kendisine güvenli bir şekilde konuştuğunu aktarıyorlar:
Abdullah Öcalan, sorunun Türkiye içinde çözülmesi gerektiğine inanıyor. Onun yaklaşımı, “Dışarıda çözüm aramaları anlamsız, bu sorunu biz birlikte çözeriz” şeklinde. PKK liderinin birlikte yaşama ve Türkiye’nin bütünlüğü içinde çözüm konusunda ısrarı sürüyor.
PKK’nın hemen silah bırakması ve ateşkesin süresiz uzatılması yönünde çağrılar yapan yazarları ve çizerleri ‘iyiniyetli’ sıfatıyla tanımlayan Öcalan, “Ancak her şey aceleyle yapılamaz. Bir duruma bakmak, devletin uygulamalarını görmek gerekir. Bu kadar aceleci olunması mümkün değil” diyor.
Yeni anayasa yapılmasından yana olduğunu söyleyen Öcalan, “Hemen yapılabilir mi emin değilim, ancak şimdiden konuşmakta yarar olduğuna inanıyorum” diyor.
Anadilde eğitim ve kültürel haklar konusunda Öcalan’ın daha temkinli gidilmesinden ve daha esnek davranılmasından yana olduğu aktarılıyor. Bu denli sert çıkışları gereksiz gördüğü ancak, kültürel haklar ve dil konusundaki taleplerin arkasında olduğu vurgulanıyor.
Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı görüşmede ağırlıklı olarak üzerinde durduğu konulardan birisi de CHP ve Kılıçdaroğlu. Kılıçdaroğlu ile Baykal arasında hâlâ çok dikkat çekici bir fark göremediğine işaret eden Öcalan, yine de CHP’yi önemsemekten yana.. “Türkiye ve devlet sadece AKP’den ibaret değil” diyor, Kılıçdaroğlu’nun sürece olumlu katkıda bulunmasının önemine dikkat çekiyor. Bugünkü haliyle pek umut verici görünmese de yine de CHP’nin, Kürt sorununun çözümünde rol oynaması ihtimalini hesaba katıyor.
Hâlâ TRT FM dışında hiçbir radyo kanalını izleyemeyen Öcalan, televizyon da izleyemiyor. Son dönemde gecikmeli olsa da gazeteleri okuyabiliyor. Öcalan’ın görüşme sırasında cezaevi koşullarıyla ilgili iyileştirmelere gerek olduğunu hatırlattığı da aktarılıyor.
Öcalan’ın avukatları Aysel Tuğluk, Doğan Erbaş ve Aydın Oruç’a söylediklerini şöyle özetlemek mümkün:
“Her şey masada. Henüz işin başındayız. Barışa ve çözüme geçmişe göre daha yakınız. İyimserim, ama temkinliyim. Dışarıdan çözüm aramak yerine sorunu bizimle çözeceğinize inanın.”
Bütün bu tablodan sonra benim görebildiğim, hükümet geçmişten farklı olarak daha inisiyatifli davranıyor. Ancak, PKK’nın dağdan indirilmesi sürecinin planlanmasında ne gibi adımlar atıldığı, atılacağı pek netleşmiş değil. Öcalan’la yapıldığı aktarılan görüşmelerin basına abartılı bir şekilde yansıdığı anlaşılıyor.
(Oral Çalışlar - Radikal - 29 Eylül 2010)