18 Eylül’de vizyona girecek “Çıngıraklı Top”, körlerden oluşan bir futbol takımı antrenörünün yaşadığı olayları anlatıyor. Egemen Ertürk’ün yönettiği filmin başrollerinde ise İpek Özkök ve
Burak Önal var. “Körlerin içine girince, asıl mutsuz olanın biz
olduğumuzu fark ettik” diyen ikili filmin ayrıntılarını Hürriyet Gazetesi' nden Servet Yılmaz' a anlattı.
“Çıngıraklı Top” filmi için teklif geldiğinde nasıl karşıladınız? -
İpek Özkök: Senaryoyu okuduğum zaman çok hoşuma gitti. Sosyal içerikli
bir film olması beni çok etkiledi. Hem komedi hem de duygusal bir film
bu. Bir de yönetmenimiz Egemen Ertürk’ün uzun süre üstünde çalıştığı,
inandığı bir proje olduğu için beni de heyecanlandırdı.
- Burak
Önal: Biz Egemen Ertürk’le okuldan arkadaşız. Bana daha önce sinema
filmi projesinden bahsetmişti. Hatta bir iki kere onunla körlerin
yanına gitmiştim. Bir gün arayıp, film projesini hayata geçireceğini
söyleyince ben de ekibe dahil oldum.
Oyunculardan bazıları 6 Nokta Körler Derneği’ne gidip çalışmalar yapmış. Siz de gittiniz mi derneğe?
- Burak Önal: Biz körü oynamıyorduk ama yine de gidip gözlem yaptık. Sonuçta o ortamı görmemiz gerekiyordu.
-
İpek Özkök: Gözlem yapmanın yanı sıra öğrendiğim şeyler de oldu benim.
Mesela bir kör ile birlikte nasıl yürünür, bunu öğrendim. Eskiden ben
elinden tutarsın, “Sağa dön, sol dön” dersin sanıyordum. Meğer onlar
seni yönlendiriyormuş. Ben bir adım önde yürüyorum, o benim
hareketlerime göre merdiven inip çıktığımı anlıyor...
- Burak
Önal: Bir de onların içine girince gördük ki, asıl mutsuz olan biziz.
Abuk sabuk şeylere üzüldüğümüzü fark ettim aralarına girince. “Görme
engelli” dediğimiz zaman da kızıyorlar, “Kör de bana” diyorlar.
Kendileriyle barışık, çok mutlu yaşıyorlar.
Öpüşmeden önce dişleri fırçaladık
Rolünüz için başka ne gibi hazırlıklar yaptınız?
-
İpek Özkök: Benim canlandırdığım Semra karakteri, uçuk kaçık ama içine
kapanık biri. Gönüllü olarak körlerle çalışıyor ama ani patlamalar
yaşıyor. Böyle bir rolü daha önce oynamamıştım. Bir de ilk sinema
filmim olduğu için yönetmenimiz başta olmak üzere, ekipteki herkes bana
yardımcı oldu. Daha önceden de oyuncu koçluğumu yapan Turgay
Tanülkü’den çok yardım aldım. Özellikle Zihni Göktay’la, karakterimle
ilgili çok çalıştık. Çekim esnasında bile kaş göz hareketleriyle beni
yönlendirdi.
“Filmde aşk var” dediniz, aranızda bir yakınlaşma olacak mı?- Burak Önal: Evet... Bir öpüşme sahnemiz var. (Gülüyor)
Dişlerinizi fırçaladınız mı öpüşmeden önce?- İpek Özkök: Fırçaladık. Çünkü ben sigara içiyordum ama o içmiyordu, fırçalamak gerekti.
- Burak Önal: Bu filmin bana tek kötü yansıyan kısmı...
Öpüşme mi?- Burak Önal: Hayır, o çok keyifliydi! (Gülüyor) Ben sigara içmiyordum, sette başladım.
Nasıl çekildi o sahne?- İpek Özkök: Birçok kişi dışarı çıkarıldı, öyle çektik.
Gay' i oynarım ama erkeklerle öpüşmem
Hayatınızda birileri var mı? Varsa onlar nasıl karşıladı bu sahneyi?- İpek Özkök: Benim var ama bu soruyu ona sormanız lazım.
- Burak Önal: Benim de var. Fakat benim işim bu, o yüzden sorgulayacağını sanmam.
Sevgiliyi geçelim, anne, baba, akrabalar da izliyor bu sahneleri. Onlar nasıl karşılıyor?
- Burak Önal: “Bu kızı beğendik, alalım” derler herhalde! (Gülüyor)
-
İpek Özkök: Bir, iki kez dublaj yapmaya gittiğimde, bu öpüşme
sahnelerini görmek istedim. İçeride sadece görevli arkadaş vardı, buna
rağmen izlerken yüzüm kızardı...
- Burak Önal: Tamam ama bu
sonuçta bizim mesleğimiz. Birtakım kanunlar vardır, kimileri “Ben
öpüşmem, sevişmem” der. Ama bence ne olursa olsun, sanatsal anlamda
bunlar yapılabilir.
Peki siz sanat için bir erkekle öpüşür müydünüz?-
Burak Önal: Ben mi? Eğer hakikaten senaryo... Bir erkekle öpüşür
müydüm... Bilmiyorum... Senaryo iyiyse gay’i oynayabilirim ama öpüşmem.
Bir de ben Türkiye’nin henüz böyle şeyleri kaldıracağını hiç
düşünmüyorum. İki erkek öpüşsün... Yok böyle bir şey!
Sizin de kurallarınız var o halde?
- Burak Önal: Evet benim kurallarım Türkiye’ye göre var. Gay’i oynarım ama erkekle öpüşmem. Hollywood’da mıyız, Türkiye burası!
Oyunculukta kurallar sosyal ve kültürel yapıya göre değişir mi?- Burak Önal: Bir anlamda öyle... İpek’e “Kız kıza öpüşür müsün” diye sorsan ne der?
-
İpek Özkök: Ben de aynı şeyleri söylerdim herhalde ama senaryoya da
bağlı tabii ki. Bu arada günümüzde dizilerde sevişme ve öpüşme
sahneleri o kadar had safhada ki... Ben de iki, üç yıl önce “Mümkünse
yapmayayım” diyordum, şimdiyse gerektiği sürece yapıyorum.
- Burak Önal: Bu işte biraz estetik de önemli. Bir filmde erkek erkeğe öpüşme Türkiye’de estetik olmaz. Türkiye bunu kaldırmaz.
Tarantino’dan böyle bir teklif gelse?- Burak Önal: Bedava oynarım!
- İpek Özkök: Tarantino’yu da öperim... (Gülüyorlar)
Çekimler zorladı
Çekimler sırasında zorlandığınız zamanlar da olmuş...
- İpek Özkök: Evet, bazı soğuk günlerde tişörtle çekim yapmak zorunda kaldık...
-
Burak Önal: Benim de cildim makyaj tutmadı. Sık sık makyajımı
düzeltmekle uğraştık. Mesela gözüme damla damlatıyorlar, göz pınarımdan
dışarı akıyordu.
- İpek Özkök: Bu kadar rahat anlatıyor ama
aslında öyle olmadı. Bir kişi elinden tutuyor, bir kişi kafasını, bir
başka kişi de gözünü açıyordu, ancak öyle damlatabiliyorlardı damlayı.
Film, Kültür Bakanlığı’ndan da destek aldı değil mi?
-
Burak Önal: Çok büyük bütçeli bir film değildi bizimki ama senaryo
konusunda en iyi desteği biz aldık. Buna rağmen düşük bütçeli ve
keyifli bir film oldu. Hayata körü körüne atılan bir çalım var bu
filmde, aşk var, emek var.