Magazin

Öpüşmeden önce dişlerimizi fırçaladık

18 Eylül’de vizyona girecek “Çıngıraklı Top”, körlerden oluşan bir futbol takımı antrenörünün yaşadığı olayları anlatıyor.

28 Ağustos 2009 03:00

18 Eylül’de vizyona girecek “Çıngıraklı Top”, körlerden oluşan bir futbol takımı antrenörünün yaşadığı olayları anlatıyor. Egemen Ertürk’ün yönettiği filmin başrollerinde ise İpek Özkök ve Burak Önal var. “Körlerin içine girince, asıl mutsuz olanın biz olduğumuzu fark ettik” diyen ikili filmin ayrıntılarını Hürriyet Gazetesi' nden Servet Yılmaz' a anlattı.

“Çıngıraklı Top” filmi için teklif geldiğinde nasıl karşıladınız?       

   
- İpek Özkök: Senaryoyu okuduğum zaman çok hoşuma gitti. Sosyal içerikli bir film olması beni çok etkiledi. Hem komedi hem de duygusal bir film bu. Bir de yönetmenimiz Egemen Ertürk’ün uzun süre üstünde çalıştığı, inandığı bir proje olduğu için beni de heyecanlandırdı.

- Burak Önal: Biz Egemen Ertürk’le okuldan arkadaşız. Bana daha önce sinema filmi projesinden bahsetmişti. Hatta bir iki kere onunla körlerin yanına gitmiştim. Bir gün arayıp, film projesini hayata geçireceğini söyleyince ben de ekibe dahil oldum. 

Oyunculardan bazıları 6 Nokta Körler Derneği’ne gidip çalışmalar yapmış. Siz de gittiniz mi derneğe?  

- Burak Önal: Biz körü oynamıyorduk ama yine de gidip gözlem yaptık. Sonuçta o ortamı görmemiz gerekiyordu.

- İpek Özkök: Gözlem yapmanın yanı sıra öğrendiğim şeyler de oldu benim. Mesela bir kör ile birlikte nasıl yürünür, bunu öğrendim. Eskiden ben elinden tutarsın, “Sağa dön, sol dön” dersin sanıyordum. Meğer onlar seni yönlendiriyormuş. Ben bir adım önde yürüyorum, o benim hareketlerime göre merdiven inip çıktığımı anlıyor...

- Burak Önal: Bir de onların içine girince gördük ki, asıl mutsuz olan biziz. Abuk sabuk şeylere üzüldüğümüzü fark ettim aralarına girince. “Görme engelli” dediğimiz zaman da kızıyorlar, “Kör de bana” diyorlar. Kendileriyle barışık, çok mutlu yaşıyorlar.

Öpüşmeden önce dişleri fırçaladık
     
Rolünüz için başka ne gibi hazırlıklar yaptınız?

- İpek Özkök: Benim canlandırdığım Semra karakteri, uçuk kaçık ama içine kapanık biri. Gönüllü olarak körlerle çalışıyor ama ani patlamalar yaşıyor. Böyle bir rolü daha önce oynamamıştım. Bir de ilk sinema filmim olduğu için yönetmenimiz başta olmak üzere, ekipteki herkes bana yardımcı oldu. Daha önceden de oyuncu koçluğumu yapan Turgay Tanülkü’den çok yardım aldım. Özellikle Zihni Göktay’la, karakterimle ilgili çok çalıştık. Çekim esnasında bile kaş göz hareketleriyle beni yönlendirdi.

“Filmde aşk var” dediniz, aranızda bir yakınlaşma olacak mı?

- Burak Önal: Evet... Bir öpüşme sahnemiz var. (Gülüyor)

Dişlerinizi fırçaladınız mı öpüşmeden önce?

- İpek Özkök: Fırçaladık. Çünkü ben sigara içiyordum ama o içmiyordu, fırçalamak gerekti.

- Burak Önal: Bu filmin bana tek kötü yansıyan kısmı...

Öpüşme mi?

- Burak Önal: Hayır, o çok keyifliydi! (Gülüyor) Ben sigara içmiyordum, sette başladım. 

Nasıl çekildi o sahne?

- İpek Özkök: Birçok kişi dışarı çıkarıldı, öyle çektik.

Gay' i oynarım ama erkeklerle öpüşmem

Hayatınızda birileri var mı? Varsa onlar nasıl karşıladı bu sahneyi?


- İpek Özkök: Benim var ama bu soruyu ona sormanız lazım.

- Burak Önal: Benim de var. Fakat benim işim bu, o yüzden sorgulayacağını sanmam.

Sevgiliyi geçelim, anne, baba, akrabalar da izliyor bu sahneleri. Onlar nasıl karşılıyor?

- Burak Önal: “Bu kızı beğendik, alalım” derler herhalde! (Gülüyor)

- İpek Özkök: Bir, iki kez dublaj yapmaya gittiğimde, bu öpüşme sahnelerini görmek istedim. İçeride sadece görevli arkadaş vardı, buna rağmen izlerken yüzüm kızardı...

- Burak Önal: Tamam ama bu sonuçta bizim mesleğimiz. Birtakım kanunlar vardır, kimileri “Ben öpüşmem, sevişmem” der. Ama bence ne olursa olsun, sanatsal anlamda bunlar yapılabilir.

Peki siz sanat için bir erkekle öpüşür müydünüz?

- Burak Önal: Ben mi? Eğer hakikaten senaryo... Bir erkekle öpüşür müydüm... Bilmiyorum... Senaryo iyiyse gay’i oynayabilirim ama öpüşmem. Bir de ben Türkiye’nin henüz böyle şeyleri kaldıracağını hiç düşünmüyorum. İki erkek öpüşsün... Yok böyle bir şey!

Sizin de kurallarınız var o halde?

- Burak Önal: Evet benim kurallarım Türkiye’ye göre var. Gay’i oynarım ama erkekle öpüşmem. Hollywood’da mıyız, Türkiye burası!

Oyunculukta kurallar sosyal ve kültürel yapıya göre değişir mi?

- Burak Önal: Bir anlamda öyle... İpek’e “Kız kıza öpüşür müsün” diye sorsan ne der?

- İpek Özkök: Ben de aynı şeyleri söylerdim herhalde ama senaryoya da bağlı tabii ki. Bu arada günümüzde dizilerde sevişme ve öpüşme sahneleri o kadar had safhada ki... Ben de iki, üç yıl önce “Mümkünse yapmayayım” diyordum, şimdiyse gerektiği sürece yapıyorum.

- Burak Önal: Bu işte biraz estetik de önemli. Bir filmde erkek erkeğe öpüşme Türkiye’de estetik olmaz. Türkiye bunu kaldırmaz.

Tarantino’dan böyle bir teklif gelse?

- Burak Önal: Bedava oynarım!

- İpek Özkök: Tarantino’yu da öperim... (Gülüyorlar)

Çekimler zorladı

Çekimler sırasında zorlandığınız zamanlar da olmuş...

- İpek Özkök: Evet, bazı soğuk günlerde tişörtle çekim yapmak zorunda kaldık...

- Burak Önal: Benim de cildim makyaj tutmadı. Sık sık makyajımı düzeltmekle uğraştık. Mesela gözüme damla damlatıyorlar, göz pınarımdan dışarı akıyordu.
- İpek Özkök: Bu kadar rahat anlatıyor ama aslında öyle olmadı. Bir kişi elinden tutuyor, bir kişi kafasını, bir başka kişi de gözünü açıyordu, ancak öyle damlatabiliyorlardı damlayı.

Film, Kültür Bakanlığı’ndan da destek aldı değil mi?

- Burak Önal: Çok büyük bütçeli bir film değildi bizimki ama senaryo konusunda en iyi desteği biz aldık. Buna rağmen düşük bütçeli ve keyifli bir film oldu. Hayata körü körüne atılan bir çalım var bu filmde, aşk var, emek var.