Gazete Duvar yazarı Volkan Ağır, Beşiktaş'tan Trabzonspor'a transfer olan Olcay Şahan ile ilgili olarak "En son 10 numarayı giyen Türk futbolcu ise Sergen Yalçın’dı. Yani 10 numaranın sahadaki yükü ağırdı Beşiktaş’ta. Olcay da bunun farkındaydı sahaya her çıktığında. Trabzonspor’a transferinin ardından yaptığı basın açıklamasında da o formayı 4.5 sene boyunca sırtına her geçirdiğinde bu yükün farkında olduğunu dile getirdi. Zaten Beşiktaş taraftarlarının Olcay’ı bir türlü sevemememisin nedeni biraz buydu" dedi.
Volkan Ağır'ın 'Bir Sergen değil'di ama daha fazlasıydı" başlığıyla yayımlanan (14 Ocak 2017) yazısı şöyle:
Birçok Beşiktaş taraftarı Olcay'ı seviyordu ama hangi Beşiktaşlı'ya Olcay'ı öven sözler söylesem önce hep bir dudak büktüler ve bir 'ama' ile devam ettiler sözlerine. Buraya yazıyorum(!) Olcay 20 numaralı forma giyseydi kesinlikle bu kadar çok eleştiriye maruz kalmazdı.
Almanya’nın futbolcu yatağı Ruhr bölgesi ve Kuzey Ren Vestfalya’dır. Toprağa ne bitki ekersen ek oradan bile futbolcu fışkırır. Yıldıray Baştürk’e kadar geriye gideyim ilk nefeste Türkiye futboluna katkı verenler arasından. Sonra Hamit Altıntop gelir en çok katkı verenlerden. Hadi onun hatrına Halil Altıntop’u da ekleyelim. Borussia Dortmund’ta altyapı eğitimini almış olan Nuri Şahin’i söyleyelim. Daha sayarsak yazı konusundan sapar. Zira konumuz Kuzey Ren Vestfalya’nın göbeğinden Düsseldorf doğumlu Olcay Şahan.
Her büyük takımın başına gelen ekonomik batak çıkmazının ilk adresiydi Almanya’nın bu bölgesi. Beşiktaş da Yıldırım Demirören’in yarattığı borç batağından kurtulmak için maliyeti ucuz ama yetenekli oyuncuların peşine düşmüştü. Böyle oyunculara razı olacak da bir hoca lazımdı tabii ki. Feda duygusallığında takımın başına geçebilecek, o dönem formdaki takımın da eski efsanelerinden olan Samet Aybaba’nın ilk takıma kattığı isim olmuştu Olcay. Sonra da baba-oğul oldular.
‘BİR SERGEN DEĞİL’
Transfer edilene kadar adını futbol oyunlarında duymuştu muhtemelen herkes. Kariyeri öyle parlak da değildi. Ne 19 yaşındayken Hakan Çalhanoğlu gibi serbest vuruşlarını görmüştük, ne de Nuri Şahin gibi 17 Yaş Altı Milli Takımı’nda Türkiye formasıyla yıldız seviyesine yükselmişti. Yıldıray olamazdı, Hamit kadar yüksek seviyeye çıkabilme, sahanın her yerinde oynayabilme potansiyeli de yoktu. Beşiktaş’a transfer olmadan önce oynadığı takım Kaiserslautern ile 2. Bundesliga’ya düşmüştü. Ne işi vardı 1. Bundesliga’yı sonuncu bitiren takımın 10 numarasının Beşiktaş’ta?!
Siyah beyazlı takım ne 10 numaralar görmüştü. Gerçi Olcay’dan önce en son Bebe giymişti 10 numarayı. Ondan önce Matias Delgado’nun sırtındaydı. En son 10 numarayı giyen Türk futbolcu ise Sergen Yalçın’dı. Yani 10 numaranın sahadaki yükü ağırdı Beşiktaş’ta. Olcay da bunun farkındaydı sahaya her çıktığında. Trabzonspor’a transferinin ardından yaptığı basın açıklamasında da o formayı 4.5 sene boyunca sırtına her geçirdiğinde bu yükün farkında olduğunu dile getirdi. Zaten Beşiktaş taraftarlarının Olcay’ı bir türlü sevemememisin nedeni biraz buydu. Sahada 10 numara giyip beklenen ’10 numara’ işleri yapamamasıydı. Fakat çok daha başka önemli işler yapıyordu Olcay sahada. e ‘bir Sergen değildi’ ama sahada hep 10 numara işler yaptı! Pozisyon bilgisiyle, takım oyuncusu olmasıyla, saha içi liderliğiyle, maç kaçırmamasıyla, kritik anlarda sahne alarak takımını kurtarmasıyla çok önemli işler yaptı. Dakika 90 olsa bile oyundan kopmayarak kendi kale çizgisinden çıkardığı topu takip edip gol atması, puan ve puanlar kazandırması da yetmedi kendisini tamamen sevdirmesine. Bir çok Beşiktaş taraftarı Olcay’ı seviyordu ama hangi Beşiktaşlı’ya Olcay’ı öven sözler söylesem önce hep bir dudak büktüler ve bir ‘ama’ ile devam ettiler sözlerine. Buraya yazıyorum(!) Olcay 20 numaralı forma giyseydi kesinlikle bu kadar çok eleştiriye maruz kalmazdı.
TAKIMIN ÇİMENTOSU
Bir de Olcay’ı saha dışında takımına kattıklarıyla değerlendirmek gerek. Çünkü futbol sadece saha içinde oynanan bir oyun değil. Masa başında oynanan bir oyun da demiyorum. Sahada oynanan oyunun verimliğini arttıran şey sahaya çıkmadan önceki faktörlerdir de. Moral, takımdaşlık, motivasyon, dayanışma… Siyah beyazlı takıımın son 4.5 senesinde yer almış hangi oyuncuyla konuşursanız konuşun takımın hem saha içindeki hem de saha dışındaki ağabeyi, kaptanı, ruhu, takımın birleştirici gücü, takımı bir arada tutan çimentosu olarak Olcay Şahan’ı gösterir. Geçen seneki şampiyonluk sürecinde maç sonlarında Beşiktaş takımı hep taraftarlarını selamlamaya gitmişti. Sahada da olsa, yedek kulübesinde de olsa takımı taraftarlara götüren , taraftar ve takım arasındaki bağı kuvvetlendiren, taraftarlara üçlü çektirecek kişiyi belirleyen kişi Olcay’dı.
Olcay’ın Beşiktaş’tan gidişi sadece bir oyuncunun başka bir takıma transferi kadar basit bir şey değil. Siyah beyazlı takım ‘muhteşem sol ayağı’ndan, ‘Şampi ne demek?’ açıklamalarından mahrum kalmayacak sadece Olcay’ın, azminden, hırsından, alnının son damlasına kadar savaşan bir oyuncusundan, onun saha içi ve saha dışı liderliğinden, birleştiriciliğinden, takım oyunundan yoksun olacak artık.