T24 - Taraf gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, Medialog Platform ve Mardin Valiliği'nin işbirliğiyle düzenlenen "Ulusal Medyanın Doğu/Güneydoğu Algısı" konulu çalıştay izlenimlerini kaleme aldı.
Oğur'un yazısı (7 Kasım 2010) şöyle:
Bölgeden bildiriyorum. Neresi olduğunu anladınız değil mi? Selpak, tursil, jilet gibi bir marka isim artık bölge. The Bölge de diyebiliriz. Ama burası Devlet Planlama Teşkilatı’nın sınırlarını belirlediği Güneydoğu Anadolu Bölgesi değil.
KCK davasını izlemek için Diyarbakır ve Medialog platformunun Ulusal Medyada Güneydoğu Algısı Çalıştayı için Mardin’de iki gün geçirdim. Vaktim olsaydı Van, Bitlis ve Batman’a da gidecektim. Bu gittiğim şehirlerin bazıları Güneydoğu Anadolu Bölgesi içinde değil. Ama İstanbul’a döndüğümde çok rahat “bölgedeydim” diyebilirdim.
Ama mesela DPT’ye göre Güneydoğu’da olan Gaziantep’e gitseydim, “bölgedeydim” diyemezdim hatta Urfa için bile bunu söylemezdim. Demek ki biz bölge derken Kürtlerin çoğunlukta olduğu bir tarihsel ve siyasi olarak da Kürt olan bir coğrafyayı kastediyoruz.
Bölge adı bu coğrafya ile ilgili konuşurken, haber-yorum yaparken pratik olarak da artık kendini dayatan bir ad.
Diğer “bölgelere” verilmeyen bölge adının artık burayı göstermesinin burası için kullanmamızın daha pratik bir nedeni de var.
Çünkü bu tarihsel ve siyasi olarak bütünlük gösteren coğrafyanın orijinal adını söyleyemiyoruz. “Bölge” onun adına suçu üstleniyor.
Tüylerinize hâkim olun, söylüyorum: Burası Kürdistan...
Bağımsız devlet olarak demedim sayın savcım hemen iddianame için kendinizi yormayın. Çıkıntılık yapmak için de söylemiyorum. Sadece yüzlerce yıllık tarihsel bir bölgenin adını artık özgürleştirelim, bölge kelimesinin de üzerinden bu ağır yükü kaldıralım diye söylüyorum. Hazır ortada PKK da dâhil bağımsız Kürdistan isteyen bir grup kalmadığına göre, hazır Türkiye yavaş yavaş Kürt meselesini de akıllıca çözmeyi keşfettiğine göre, bunun da sırası gelmiş olmalı...
Buraya nerelerden geldik...
Mardin’deki Mediolog toplantısında konuşan Orhan Miroğlu, çocukken bir dönem Mardin’de okuyan Turgut Özal’ın Adana’ya gittiklerinde okuldaki arkadaşlarının kuyruklu olup olmadığına baktığını anlattı. (Bu olayı Orhan Miroğlu’na Heysel Bahçesinde Bir Dut Ağacı kitabı için yaptığı konuşmada Canip Yıldırım anlatmış.)
Toplantının en ilginç konuşmalardan birini yapan TRT Haber Dairesi Başkan yardımcısı Ahmet Böken henüz bir depo gibi olduğunu söylediği eşsiz bir değerdeki TRT arşivlerinde bulduğu bir kasetten bahsetti.
Kaset TRT’de PH denilen kasetlerdenmiş. Yani bir Psikolojik Harekât çalışması. Kasette Apocular denen bir grup itiraflarda bulunuyor. Böken’in dikkatini çeken ise Apocuların görüntüler sırasında gözlerinin hep başka bir tarafa doğru bakması... Büyük ihtimalle PH’ın yapımcısına bakıyorlar.
TRT Haber Dairesi Başkanı haberinde Kürt sorunu yazan TRT muhabirine gelen telefondan da bahsetti. “Bu haber dilini biz belirliyoruz, kim karışıyor buna” dediğine göre PH faaliyetleri tam olarak bitmemiş.
Ama artık aynı toplantıda “Dara Köyü’ne Oğuz Köyü dersen bunlar olur” diyen Mardin Valisi gibi valiler de var.
O halde artık Kürdistan üzerindeki Psikolojik Harekât’a da bir son verebiliriz.
Belki Yunanlıların yıllarca direndikten sonra nasıl Makedonya, İspanyolların nasıl Katalonya’ya alıştıklarını inceleyerek başlayabiliriz buna.
Mesela pazar günü bu yazı okuduktan sonra Kürdistan kelimesini duymanın bizde hangi psikolojik ve hatta fiziksel (kalp çarpıntısı, kan basıncı yükselmesi gibi) tepkimeler yarattığı üzerinde düşünebiliriz hep birlikte. Ne kötü di mi bir kelime yüzünden terlemek...