Kültür-Sanat

‘Öğrenci olduğumuz için ciddiye alınmadık!’

Genç müzisyen Fırat Aktav’ın dünyanın sayılı müzik okullarından Sibelius Akademi’yi kazanmasının hikâyesi, Türkiye’deki müzik eğitimi ve müzik ö

28 Ekim 2008 02:00

Bilkent Üniversitesi teori ve kompozisyon bölümü öğrencisi, 20 yaşındaki Fırat Aktav, mayıs ayında girdiği bir sınavla dünyanın sayılı klasik müzik eğitim kurumlarından, Finlandiya’daki Sibelius Akademisi’ne kabul edildi. Milliyet'te yer alan habere göre her sene 170 kadar öğrencinin girdiği okula bu sene yalnızca 16 yabancı alınmış; Aktav bu öğrencilerin arasındaki tek Türk. Helsinki’deki eğitimine 8 Eylül’de başlayan Fırat Aktav, oldukça başarılı bir sınav performansı verdiği için, okulun önde gelen hocalarından Paavo Heininen’le çalışıyor.

Hobi olarak başladı

1988 Ankara doğumlu Aktav’ın müzik serüveninin dönüm noktası, 10 yaşına rastlıyor. Annesi Aktav’a hobi olarak bir enstrüman çalmasını önermiş. Piyanoda karar kılınınca Aktav, 1998’de Kemal Eroğlu ile çalışmaya başlamış. TED Ankara Koleji’nde okurken, 2002’den 2004’ün sonuna kadar okulun çoksesli korosunun piyano eşliğini yapan Aktav, liseyi bitirdikten sonra Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nin Teori ve Kompozisyon bölümüne kabul edilmiş. Aktav, altı yıllık programın dört yılını tamamlamış.
Genç sanatçı, enstrüman solistliği yerine besteciliğe yönelmesini şöyle anlatıyor:

Arkadaşı kaydı dinletince

“Lise 2. sınıfta kendi kendime doğaçlama yapmaya başlamıştım; bir arkadaşım, bunlardan birini kaydedip bana dinletti. Derken aynı sene bir lise oyununun müziğinde görev aldım, bazı parçaları biz besteledik. Bu bir sıçrama tahtası oldu: O ana kadar besteciliğin benim için geçici bir heves olabileceğini düşünen ailem de bana tam anlamıyla destek olmaya başladı. Açıkçası, enstrüman çalmak için bir odaya kapanıp saatlerce çalışmak gerekiyordu, ama ben o sabra sahip değilim!”

Sibelius Akademisi ise iki yıl önce girmiş gündemine. 2006’da yaz kampında tanıştığı Fin arkadaşını geçen sene ziyaret etmiş Aktav. Gezisinde, Akademi’yi görmek istemiş. Bir yandan da, klasik müzik açısından Türkiye’deki durumun her geçen gün kötüye gittiğini, hem müziğe ilginin hem de iş olanaklarının azaldığını hisseden Aktav, yurtdışına giden arkadaşlarından farklı ülkelerdeki müzik eğitimi konusunda olumlu izlenimler almış. Ayrıca Sibelius’un, CV’sine yazabileceği çok önemli bir referans olabileceğini düşünmüş.

“Bilkent’te geri kalan 2 senemi tamamlayacak sabrı kendimde görmedim” diyen Aktav böylelikle mayısta Sibelius’un zorlu sınavına girmiş ve üç gün süren sınavı başarıyla geçmiş. Böylelikle Sibelius’ta lisans ve yüksek lisansı birleştiren 5,5 yıllık kompozisyon bölümüne, Heininen’in öğrencisi olarak başlamış. Toplam 1700 kadar öğrencisi bulunan Akademi’de, 183 tam zamanlı ve 300 kadar da yarı zamanlı öğretim görevlisinin bulunması, öğrenciye verilen önemin de bir göstergesi.

İmkânlar bitmiyor

Sibelius ülkenin en büyük müzik kurumu ve devlet tarafından finanse ediliyor. “Okuldan son derece memnunum; imkânlar tükenmek bilmiyor” diyen Aktav, her binada donanımlı bilgisayar odaları, kayıt stüdyoları, yeni ve kaliteli enstrümanlar içeren birçok çalışma mekanı bulunduğunu belirtiyor:
“Örneğin Bilkent’te kullanabildiğimiz toplam iki Steinway piyano varken, burada hayatımda ilk kez olmak üzere sadece tek bir odada iki Steinway gördüm!”
“Türkiye’deyken beni rahatsız eden bir durum vardı; öğrenci olduğumuz için hiç ciddiye alınmadığımızı hissediyorduk” diyor Aktav. ‘Öğrencisin sen, daha hiçbir şey değilsin’ tavrından rahatsız olan genç müzisyen, yılda ancak bir kez okul sahnesinde eser seslendirme imkânı bulabildiklerini belirtiyor:
“Sibelius’taysa değişik projelere katılma imkânı bulunuyor. Örneğin kısa filmler ve sanatsal video çalışmaları için besteci aranıyor. Şu anda gündemde olan bir projeden teklif geldi, videoyu gördükten sonra katılıp katılmayacağıma karar vereceğim.”