Gündem

Öcalan'dan Kandil’e 8 mektup

Teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın, İmralı’da avukatlarıyla yaptığı konuşmalar, ‘Öcalan’ın İmralı Günleri’ adıyla kitap oldu.

21 Ocak 2011 02:00

T24 - Teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın, İmralı’da avukatlarıyla yaptığı konuşmalar, ‘Öcalan’ın İmralı Günleri’ adıyla kitap oldu.

Cengiz Kapmaz’ın yazdığı, önümüzdeki salı günü İthaki Yayınları’ndan piyasaya çıkacak 500 sayfalık kitap 8 bölümden oluşuyor, 20 bin belgeye dayanıyor. Gazeteci Cengiz Çandar’ın önsözüyle yayınlanan kitapta, Öcalan’ın İmralı’da karşılanışı, sorgu süreci, Kandil’e gönderdiği 8 mektup ve vasiyeti yer alıyor. Hürriyet gazetesinde yer alan haber şöyle:


Kıvrıkoğlu’nun temsilcisi

- Öcalan, İmralı’ya ulaştığında şafak sökmek üzereydi. Kendisini Hasan Atilla Uğur isimli bir albay karşıladı. Albayın çok özel bir misyonu vardı. Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu tarafından temsilci olarak gönderildiğini söylüyor, Öcalan’a çok büyük bir hüsnüniyet gösteriyordu. Albayın Öcalan’a ilk sözü, “Ortada bir oyun var. Bu oyunu birlikte bozalım” oldu. 


İçeride uzun kalmazsın 

- Geldiğimde Genelkurmay temsilcisi beni karşıladı. ‘Sana büyük işler düşüyor’ dedi. ‘Aflar falan gündeme gelebilir’ dedi. ‘Sizinkiler ne biçim savaşıyorlar, savaşmayı da bilmiyorlar onları engelle.’ Ben de ‘Bu konuda üstüme düşeni yaparım’ dedim. Söylemleri mantıklı geliyordu. Benim dışarıda iken yapmayı düşündüklerime de denk düşüyordu. Genelkurmay temsilcisi başta kardeşlik lafını kullandı. Olumlu buldum. Genelkurmay temsilcisi, önemli biriydi. Hatta bana ‘Sen bile içerde uzun kalmazsın’ demişti. ‘Sorumlu devlet bir şeyler düşünüyor’ dedim. Tamam, isyan etmeyelim, kardeşçe çözüm dedim. (27 Ağustos 2002 tarihli görüşme)


Vasiyeti Cudi’ye gömülmek

- 2007 Mart’ında Türkiye, Öcalan’ın zehirlendiği iddialarıyla çalkalanıyordu. Adalet Bakanlığı’nın İmralı Adası’na sağlık heyeti göndermesinin üzerinden iki gün geçtikten sonra Öcalan, avukatlarıyla görüştü. İddialarla ilgili kendisine bir profesör ve iki doktordan oluşan heyet geldiğini, heyette toksikolog bulunmadığını anlatan Öcalan, kan, idrar ve saç örneğinden numune alındığını açıkladı. Öcalan, avukatlarına şu vasiyette bulundu: Nazım Hikmet’in ölürse bir çınar ağacının altına gömülmek istemesi gibi, beni de ölürsem Cudi Dağı’na götürme imkanı olursa iyi olur. (7 Mart 2007 tarihli görüşme)


MİT’ten 13 soru

Öcalan Temmuz 1999 tarihinde gerillayı sınır dışına çekme kararını açıkladığında, dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Emre Taner kendisine 13 soru yöneltti:
1. Kürtlerle ilgili kültürel haklardan ne kast ediliyor? 2. Kültürel hakları örgüte kabul ettirebilir misiniz? 3. Barış ve kardeşlik nasıl pratikleşir? 4. Demokratik çözüm ve demokratik cumhuriyetten ne kast ediliyor? 5. Bu önerilerin ciddiyetini nasıl kabul edebiliriz? 6. Örgütle olan bağlantınız, uygulama gücünüz? Örgüt dinler mi? 7. Halen örgüte ait bilgi sakladığınıza dair kuşkular var? 8. Dağdakileri indirme planınız var mı? 9. Örgütle somut teması nasıl düşünüyorsunuz? 10. Ekonomik, sosyal gelişme planınız? 11. İrtibat biçimleri, kimlerle hangi biçimde? 12. Uluslararası gözlemcilerden ne kast ediyorsunuz? 13. Kemal Burkay, Hizbulkürt sizden sonra ne yapabilir?”


Devlet onayıyla mektup

Öcalan, 18 Mart-3 Ekim 1999 tarihleri arasında PKK Başkanlık Konseyi’ne 8 mektup gönderdi. Bu süre içerisinde Sorgu Komisyonu ile de temas halinde oldu. Komisyon üyeleri, sorgu sonrası belli aralıklarla Öcalan’la görüşüyor, Öcalan’ın kaleme aldığı mektupların dışarıya çıkarılmasına olanak tanıyorlardı. Devlet, Öcalan-PKK iletişiminde engel değil, tersine kolaylaştırıcı pozisyonundaydı. Mart ayındaki bir görüşmede avukatlar Öcalan’a komisyonun kimlerden oluştuğunu sordu. Öcalan’ın yanıtı kısa oldu: “Bilmiyorum, belli olmuyor.” Öcalan, yargılanmasından sonra da 4 mektup daha gönderdi.