T24- Nâzım Hikmet'in 15 yıl hapis cezasına çarptırılmasının ardından Atatürk'e gönderdiği mektup Cumhurbaşkanlığı Arşivi'nde bulundu.
Abdullah Kılıç'ın Radikal gazetesinde yayımlanan (21 Nisan 2011) haberi şöyle:
Usta şair Nâzım Hikmet’in ve annesi Celile Hanım’ın Atatürk’e yazdığı mektuplar ortaya çıktı. Aslında Nâzım Hikmet’in Atatürk’e yazdığı mektup sır değildi, içeriği de biliniyordu; ancak bu mektupların Atatürk’e hiçbir zaman ulaşmadığı iddia ediliyordu. İşte Atatürk’e ulaşmayan o mektuplar, geçen günlerde Çankaya Köşkü’nde bulundu. Ünlü şairin mektubu oldukça duygusal. ‘Askeri isyana teşvik’ suçlamasının iftira olduğunu söyleyerek Atatürk’ten adalet istiyor. Celile Hanım’ın mektubu ise daha kısa ve net. Celile Hanım, Nâzım Hikmet’in suçsuz olduğunu ve Atatürk’ten oğlunun bağışlanmasını istiyor. Her iki mektup da Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde yan yana duruyor.
Orijinali ilk kez Radikal'de yayımlanan Nâzım Hikmet’in mektubu “Cumhur Reisi Atatürk’ün Yüksek Katına” diye başlıyor ve şöyle devam ediyor: “Türk Ordusunu ‘isyana teşvik’ ettiğim iddiasıyla ‘15 yıl ağır hapis cezası giydim. Şimdi de Türk Donanmasını ‘isyana’ teşvik etmekle töhmetlendiriliyorum. Türk inkılabına ve senin adına and içerim ki suçsuzum. Askeri isyana teşvik etmedim... Deli, serseri, mürteci, satılmış, inkılap ve yurt haini değilim ki bunu bir an olsun düşünebileyim. Askeri isyana teşvik etmedim. Senin eserine ve sana, aziz olan Türk dilinin inanmış bir şairiyim. Sırtıma yüklenen ve yükletilebilecek hapis yıllarını taşıyabilecek kadar sabırlı olabilirim. Büyük işlerinin arasında seni bir Türk şairinin felaketi ile alakalandırmak istemezdim. Bağışla beni. Seni bir an kendimle meşgul ettimse, alnıma vurulmak istenen bu ‘inkılap askerini isyana teşvik’ damgasının ancak senin ellerinle silinebileceğine inandığımdandır. Başvurabileceğim en inkılapçı baş sensin. Kemalizm’den ve senden adalet istiyorum. Türk inkılabına ve senin başına and içerim ki suçsuzum.” 18 Ağustos 1938 tarihini taşıyan mektubun sonunda Nâzım Hikmet’in imzası bulunuyor.
Celile Hanım, Nâzım Hikmet’in Atatürk’e yazdığı mektubun Atatürk’e ulaşmadığını tahmin etmiş olacak ki bu kez kendisi el yazısıyla Atatürk’e bir mektup yazar. Aynı tarihlerde yazıldığı anlaşılan bu mektupta Celile Hanım’ın mektubunun özeti ise şöyle: “Gazimiz… Size iki kez geldik. Teyzezademin ve Fuat Paşa’nın çok selamı var. Sizin çok merhametli olduğunuzu söylüyorlar. Affı hususinizi istiyoruz. Yarattığınız Türk lisanının kıymetli bir hizmetkârı olan Nâzım’ı bağışlayın! Hapislerde her gün ah alarak üzülmesine mani olun. Bu husustaki delaletinizi bizden esirgememenizi rica ederiz.” Enver Paşa Kızı Celile.
Nâzım, tutukluğuna o kadar içerlenir ki o dönemde milletvekillerine de mektup yazar. O dönemin özgürce yayın yapabilen gazetelerine de kendisine yapılan haksızlıkla ilgili mektuplar gönderir. İşte Büyük Millet Meclisi Azalarına diye yolladığı mektup da bunlardan biridir. Bu mektupta da Nâzım Hikmet, suçlu olmadığını haykırır.
Nâzım Hikmet’in tutuklanmasına ve Atatürk’e bu mektupları yazmasına neden olan mahkeme kararı da yine mektuplarla aynı dosyada bulunuyor. ‘Zata mahsus’ olarak yazılan, 21 Ocak 1938 tarihli ve Müdafai Milliye Bakanı (Milli Savunma Bakanı) Kazım Özalp imzalı bilgi notu Başvekil Celal Bayar’a yazılmış. Celal Bayar da mektubu Cumhurbaşkanlığı’na göndermiş.
‘Komünist Nâzım tutuklandı’
Bu notta şunlar yazılı: “Harp Okulu Adli Müşavirliği’nce, Askeri Ceza Kanu’nun 94’üncü maddesine uyan suçundan dolayı tevkifine karar verilmiş olan Komünist Nâzım Hikmet’in İstanbul’da tevkif edildiği ve Askeri Mahkeme’ye verilmek üzere trenle Ankara’ya sevk edildiği İstanbul Komutanlığı’ndan bildirilmiştir. Arz ederim.”
Atatürk’e ulaştı mı?
Siroz hastalığı teşhisi konan Atatürk, hastalığının iyiden iyiye artması üzerine de 26 Mayıs 1938 günü Ankara’dan ayrıldı, İstanbul’a hareket etti. Bu, Atatürk’ün Ankara’daki son günüydü. Atatürk, İstanbul’da 1 Haziran 1938’den 25 Temmuz 1938’e kadar Savarona yatındanda kaldı. Yaz sıcakları üzerine tekrar Dolmabahçe Sarayı’na döndü. 10 Kasım 1938 günü de vefat etti.
18 Ağustos 1938 tarihli Nâzım Hikmet’in ve Celile Hanım’ın mektuplarını sağlık sorunları yaşayan Atatürk’ün görmeme ihtimali yüksek gibi duruyor. Bu mektupların Dolmabahçe Sarayı’ndan Çankaya Köşkü’ne ulaşması, bugüne kadar saklanması da ‘manidâr’ olarak değerlendiriliyor.
Tozlu rafların içindeydi
Nâzım Hikmet ve Celile Hanım’ın Atatürk’e yazdığı mektupların bugün ortaya çıkması bir rastlantı değil. Yıllardır dokunulmayan, kapısı aralanmayan Cumhurbaşkanlığı Arşivleri’nde son iki yıldır hummalı bir çalışma var. Akademisyen kökenli Prof. Dr. Mustafa İsen’in Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri olmasından sonra yapılan bu çalışmalar şimdilerde meyvesini vermeye başladı. Yakın tarihimize ışık tutması beklenen pek çok belge ve yazışma küften, tozdan arındırılarak kaybolması önlendi. Köşk’teki binlerce belge, film ve fotoğraf, elden geçirilerek kateloglara kaydedildi. Başta Atatürk’e gelen mektuplar, fotoğraflar, kartpostallar çeşitli katagorilere ayrılarak tasnif edildi. Bunlarla ilgili bilgiler, kataloglara yazıldı. Bu kataloglar yakında araştırmacıların hizmetine sunulacak.