Habertürk gazetesi yazarı Nagehan Alçı, safra kesesine stent takılması için kaldırıldığı hastanede 17 Ocak 2013'te yaşamını yitiren Türk basınının duayen ismi Mehmet Ali Birand'ın devlet içine yerleşmiş bir çete tarafından öldürülmek istendiğini söyledi.
"Aslında tek başına bu hikâye 'askeri vesayet dönemi'ni ve 'derin devlet' karanlığını mükemmel özetliyor. Adına ister Erol Mütercimlergibi 'Ergenekon' deyin ister başka bir şey, devletin içine yerleşmiş böyle bir karanlık çete vardı ve işte Birand’ı da sadece gazeteci olduğu için öldürmek istiyordu" diyen Alçı, "Cemre Birand’ın 'Memoş’lu Yıllar' kitabını muhakkak okuyun" diye yazdı.
Nagehan Alçı'nın Habertürk'teki yazısından ( 19 Ocak 2018) ilgili bölüm şöyle:
EŞİ Cemre Birand’ın Mehmet Ali Birand ve birlikte hayatları üzerine yazdığı muhteşem kitabı okuyorum. Birand, gerçekten tam anlamıyla sadece gazeteciydi. Başına gelen davalar da sadece gazetecilik gayretinden ileri gelmişti. Siyasi görüş olarak liberal ve demokrat bir insandı ama siyasi aktivizmi asla ön planda değildi. Başına binbir bela açan kimi generaller ve siyasetçilerle objektif röportajlar yapan yine kendisiydi.
Aslında Birand’a saldırıların başlangıcı “Demirkırat” belgeseline dayanıyor. O belgeselde 27 Mayıs darbesi gerçeğini çırılçıplak anlatmıştı ünlü gazeteci. Kitapta çok dikkatimi çeken bölümlerden biri tam da burada...
Dönemin vesayetçi TSK kafası için, gerçekleri anlatmak bile Birand’ın üstünün çizilmesi için yeterli sebep. Derin devletin bir “gazeteci” si ısrarla üzerine gidiyor ve sonra iş askeri vesayetin kararıyla Birand’ın öldürülmesi projesine kadar varıyor. MİT’ten Sönmez Köksal ve Şenkal Atasagun bizzat uyarıyorlar. Cemre Birand için tuttuğu günlüklerde şöyle demiş Birand:
“...Benim vurulmam için ünlü Yeşil’in görevlendirildiğini söyledi. Yeşil bizim Otağtepe ve Kuşadası planlarını çıkartmış. Biri bu emri iptal etmiş. Rivayete göre Mehmet Ağar iptal etmiş. Aynı hikâyeyi bana aylarca önce Mehmet Eymür de anlatmıştı. Sana söylememiştim. Benim kod adım TOPAL imiş! Emir büyük olasılıkla JİTEM’den veya Genelkurmay’dan veya onlara bağlı birtakım gruplardan çıkmış. Bu rapor MİT’e gelince Şenkal, Sönmez’e götürmüş...”
Aslında tek başına bu hikâye “askeri vesayet dönemi”ni ve “derin devlet” karanlığını mükemmel özetliyor. Adına ister Erol Mütercimlergibi “Ergenekon” deyin ister başka bir şey, devletin içine yerleşmiş böyle bir karanlık çete vardı ve işte Birand’ı da sadece gazeteci olduğu için öldürmek istiyordu. Cemre Birand’ın “Memoş’lu Yıllar” kitabını muhakkak okuyun...