16 Mart 2009 02:00
MUSTAFA ÖZBEK: YA İKTİDAR, YA DARBE
“Saat 13.00 Türk Metal'de Mustafa ÖZBEK'le görüşm
Sıcak bir görüşme... Karşılıklı işbirliği. Yemekte soğumuş balık ve bol yeşillik... Bulgur pilav
- Bence çözüm giderek zorlaşıyor. Ya bunları tümüyle alıp indirecek toplumsal gücü fazla bir iktidar ya da darbe... Yanlış anlamayın, istiyor değilim. En çok biz zarar görürüz ama, çözüm burada görünüyor.
- Bu devletin, sendikaların tepesindekilere bakıyorum yanlış anlamayıp hepsi Gürcü. Başbakan, Salih KILIÇ, ADD Genel Başkanı.
- Cumhuriyet'le her şeye varız. Arkadaşlar proje getirsinler. Bizim Türk Metal'in kullanılabiecek 8 Trl var. Bunun yüzde 40'ı yasaya göre şirketlere ortak olmaya, hisse almaya uygun.
Cumhurbaşkanı ile görüşmede adının geçtiği yerleri anlattık.”
“Akşam Muzaffer ERYILMAZ, Metin PEKER, Erhan AYGÜN, İlhan abi Bilkent fişhause... şarap, balık, sohbet. İlhan abi çok neşeli... Düzlüğe çıktık, kara geçtik... Erhan, biz neyapabiliriz, proje, kağıt parası biz verelim falan dedi.”
DEĞERLENDİRME
Yazı içerisinde yıl belirtilmediğinden dolayı önceki notun devamı niteliğinde olduğu ve tarihin 23 Mart 2005 olduğu,
Açık kaynaklardan yapılan araştırmada ve incelemenin genelinden ‘İlhan’nın Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi İlhan SELÇUK, Muzaffer ERYILMAZ’ın Çankaya Belediye Başkanı, Erhan AYGÜN’ün ise Park Holding ortağı olduğu değerlendirilmiştir.
Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada dönemin ADD Genel Başkanı’nın Ertuğrul KAZANCI, Başbakanın ise Recep Tayip ERDOĞAN olduğu değerlendirilmiştir.
‘KOMUTAN TYSON’DAN YUMRUK YEMİŞ GİBİ OLDU’
“Yaşak BÜYÜKANIT'la 28 Mart Cuma günü saat 17.00'da karargahta görüşme.
Karargaha girişte her zamanki gibi tam karşıda Atatürk... Onu geçince meclis'te Atatürk, onu geçince yine meclis önünde Atatürk, onu geçince tam karşıda yine mareşal üniformasıyla portre Atatürk.
Bekleme odasında Kıbrıs Güvenlik Komutanlığının gemi, üzerinde Kıbrıs'taki birliklerin bulundukları yerleri gösteren bayraklar yelken gibi işlenmiş...
Camlı bölümde Osmanlıdan bu yana asker üniformaları... Duvarla sanırım 30 Mayıs 2001'de çekilmiş Kıvrıkoğlu'nun da olduğu genelkurmay önünde toplu hatıra fotoğrafıl.
Kısa bir giriş sohbeti... Kasımpaşa'dan önce Sultahanmet önemlidir. Benim dayım eski kabadayılardandı. Biz Sultanahmet'te büyüdük.
- Sizin bu yazı çok ciddi bir durum. Bu orduyu çatlatır. Çatlatır. Çok ciddi. eğer altta böyle bir durum öne çıkarsa TSK bundan büyük yara alır
- Ben komutanı 1970'lerden beri tanıyorum. Beraber çalıştık, ayrı yerlere gittik, yine çalıştık... komutan öyle biri değil.
- Yazdıklarınızın yüzde 95'ine katılıyorum. Ama bu Aziz AKGÜL'le görüşmesi yok. Sadece bir kez, 3 Kasım seçimlerinden sonra Erdoğan ve Aksu'yla geldi. O kadar. Ben buranın muhtarıyım. Siz bana 3 yıl önce burada şöyle bir görüşme olmuş deyin ben hemen çıkartır, bilgisayara bakarım. Öyle bir görüşme yok. (ben, görüşme, karargahta değil başka yerde olmuş, deyince)... aaaa, eee, onu bilemem. Tabi o ayrı. Yani olduğunu sanmıyorum. Aziz AKGÜL'de Harp Okulundan gelen dostluğu doğru ama, öyle görüşme falan yapacağı bir durum olacağını sanmıyor
- Komutan çok üzüldü. İnanın çok üzüldü. Tyson'dan yumrum yemiş gibi oldu. Şaşırdı. Bana sordu. Ben Mustafa beyi tanırım dedim. Öyle tanımadığımız biri değil dedim... Çok üzüldü. Neden, dedi.
- Siz eğer bunu uygun bir dille, bilirsiniz onu, şöyle bir uyaklı bir şekilde düzeltirseniz, bir nebze, iyi olacak... (ben de yeri gelirse, öyle bir durum olabilir, deyip başka bir şey demedim
- (Ben bunların kadrdolaşmasından, bunun tehlikesinden söz edince) çok haklısınız... Bunlar gitse bile kalıntıları yıllarca temizlenemez. Öyle kadrolaşıyorlar. Mücadele etmek gerekir ama, bakın 28 Şubat farklıydı. Orada bunlar hükümet ortağıydı. Öteki ortakla işbirliği yapıbalilirdi. Şimdi bunlar tek başına geldiler. Öyle bir güçle geldiler. Hem 28 Şubatta iktidara geldiler 6 ay sonra ilk adımlar atıldı. Bunlar geleli 4 ay oldu. Bunun da nasıl geçtiğini görüyorsunuz
- Bana küfredin. İstedğiiniz söyleyin. Musatfa bey öyle düşünmüş der, keserim. Ama TSK'ya zarar verecek bir şey yaparsanız çok üzülürüm. Hemen duruma bakarım. Bundan TSK çok zarar görür. İçinde bulunduğmuuz koşulları biliyorszunuz
BÜYÜKANIT: BU SEÇMEN İRADESİ. HEP BİZE GÜVENİYORLAR, AMA NEREYE KADAR
- Bunlarla mücadele sadece bizim işimiz değil. Bu seçmen iradesi. Bunlara oy veren 10.5 milyona da sormak lazım. Hep bize güvneiyorlarlar. Ama nereye kadar..
- Bugün medya desteği olmadan hiçbir şey yapılamaz. Bakın medyaya sizin dışınızda laiklikle ilgili hassasiyeti olan yayın organı yok. Artık bu konuda sizden başka kimseye bilgi notu da göndermiyoruz. (ben, kesildi, azaldı, deyince)... Evet orada bir kaza oldu. Bir hasar meydana geldi. Düzeltiyoruz, yeniden yoğunlaştıracağız
- Aydın DOĞAN geldi söyledim. Her gün milliyetin birinci sayfasında bir türbanlı fotorğaf koymaya mecbur musunuz, dedim. Farkında değilim, bakayım dedi. Ertesi gün de birinci sayfaya Hülya AVŞAN'ın poposunu koydular. Ben ille onu yap demiyorum ki
‘GÜL’ÜN İNGİLİZCESİ GAKGUK İNGİLİZCESİ’
- Bu Abdullah GÜL, Erdoğan'dan daha tehlikeli. Öyle güleryüzlü durduğuna bakmayın. ingilizcesi de gakguk ingilizcesi. Powel'la telefonla konuşuyor. Ne dediği belli değil..
- Benim bunlarla bir temasım yok. Eski hükümet röneminde işleri Hüsamettin ÖZKAN'la halederdik. Şimdi o yok. Öyle bir ortam yok. Hiç temasım da yok.
- (Özkök'ün eşi Gül'ün eşinin 8 Mart davetine mesaj çekmiş, deyince) yaa, sanmıyorum. Yapmaması lazım. Bana davetiye geldi, eşim iade edelim, dedi. Öyle yaptık. Tabii o ailevi bir durum, bunun olmaması lazım.
- Türkiye'yi daha zorlu günler bekliyor. Bakın, nisan ortası AB süreci diye yeni durumlar başlayacak. Ordunun siyasetteki ağırlığına gelecekler. Oysa ne ağırnlığı var. (ben, int her trbü'de çıkan reform için ordunun gerekli olduğu, yazısını anımsatınca)... ama her şey ordudan beklenmemeli. Şili Büyükelçilğinde çalışan zarif bir hanım var. Eşi Şilili. 3 Kasımdan önce korktuğunu söyledi, sonra neyse ki ordu var dedi. Ben de sana bir yumruk çakarım dedim. Güldük. Ama 28 Şubatta üniversiteler vardı, toplum ayaktaydı... Bunlar daha akıllı gidiyor, onların yaptığı hataları yapmıyor..
‘BAŞBAKANLIK’TAKİ KÜRTÇÜ, ŞERİATÇI YAPIDAN ENDİŞELİYİZ’
- (Benim benzer sözlerim üzerine) Başbakanlıkta Kürtçü-Şeriatçı bir yapı oluşuyor. çok endişe ediyoruz..
- (Yeri geldikçe yazıya döndü) bunu ne olur düzeltin, haberin kaynağını sormaya hakkım yok. Bizim içimizden de sabırsız arkadaşlarımız çıkıyor. Bazı şeyler yanlış anlaşılabiliyor..
- 1960'ları, 70'leri, 80'leri yaşadık. Her şeyi gördüm. Ordunun birlik beraberliği çok önemli. Bu nedenle sizden haseten rica ediyorum”
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 28 Mart’ın 2003 yılında Cuma gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “28 Mart 2003” tarihinde yapıldığı değerlendirilmiştir.
Açık kaynaklardan yapılan araştırmada Yaşar BÜYÜKANITIN belirtilen tarihte Genelkurmay İkinci Başkanı olduğu, Aziz AKGÜL’ün ise Kara Harp Okulu mezunu ve 22.Dönem Diyarbakır milletvekili olduğu görülmüştür.
‘ÇETİN DOĞAN O GÜNE HAZIRLANIYOR’
“31 Mart Pazartesi Mehmet Beyle görüşm
- Elinize sağlık... Adresini buldu. Arkası gelebilir... Çetin'in ameliyat olmasının nedeni hazırlık. O güne hazırlanır... Röportajda sürekli ben emekli olacağım demesinin nedeni, bazı dedikodular çıktığı için kimseyi ürkütmemek. Ama fazla emekli olacağım, dedi.”
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 31 Mart’ın 2003 yılında Pazartesi gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “31 Mart 2003” tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelmenin genelinden ‘Memet’in üst düzey bir askeri personel, ‘Çetin’in ise dönemin 1.Ordu Komutanı Çetin DOĞAN olduğu değerlendirilmiştir.
Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada 1. Ordu Komutanı Çetin DOĞAN’ın 31 Mart 2003 tarihinde by-pass ameliyatı geçirdiği görülmüştür.
ERUYGUR’DAN BALBAY’A: GÖREVİNİZİ YAPTINIZ. RAHATSIZIZ
“31 Mayıs öğleyin evinden JGK Eruygur aradı..
- Görevinizi yaptınız. rahatsızız., şunu sorun soranlara siz rahatsız değil misiniz...köpek... bunlar korkak Kasımpaşa kabadayısı.."
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı diğer notların tarih akışı dikkate alındığında görüşmenin ‘31 Mayıs 2003’ tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘JGK Eruygur’un belirtilen tarihte Jandarma Genel Komutanı olan Mehmet Şener ERUYGUR olduğu değerlendirilmiştir.
Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada Mustafa BALBAY’ın 23 Mayıs 2003 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde ‘Genç subaylar tedirgin’ başlıklı bir yazı yazdığı görülmüştür.
ERUYGUR: KENDİMİ ZOR TUTUYORUM. 28 ŞUBAT’TA BU RÜTBEDE OLMALIYDIM
“16 Eylül Salı günü saat 16 sıralarında buluştuk. CB değerlendirmesi. tedirginliği..
17'de eski binada Şenerle görüşme. Tam zamanında aldı. Müfit Yarbay Albaylığa terfi etti. Bu rütbede ilk ziyaret
Şener Paşa bizi her zamanki gibi güleryüzlü, ayakta, kapının hemen yanında karşıladı
Heyecanlı, gergin, kızgın, umutla kötü haberlerin kızgınlığı arasındaydı. Sık sık, ben zaten konuşmaya başladım, adımımı da attım. Geri çekmek devam ederim dedi. Sık sık bu yönde değerlendirme yaptı.
İS, bunlardan kurtulmak için biraz zaman dediğinde, bunların bir saniye kalması zarar dedi. Yineledi, bir saniye durdmamaları gerekir aramızı sıkı tutmalıyız. Arkada kalanları yanımıza çekmeli, ileri gidenleri yavaşlatmalıyız. Karşı tarafa malzeme vermemek için gerekirse aramızdaki ölüyü bile aramıza sıkıştırıp, bizimle ve ayakta göstermemiz lazım bunlar felaket. Bazen kendimi zor tutuyorum o 28 şubatta, 12 eylülde bu rütbemde olmayı isterdim
Medyada bizden”
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 16 Eylül’ün 2003 tarihinde Salı gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “16 Eylül 2003” tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklardan yapılan araştırmada ve incelemenin genelinden ‘İS’nin Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi İlhan SELÇUK, ‘Şener Paşa’nın ise dönemin Jandarma Genel Komutanı Mehmet Şener ERUYGUR olduğu değerlendirilmiştir.
BÜYÜKANIT: SÖYLEYİN BALBAY BU MEDYA YAPISIYLA BUGÜN DARBE YAPILIR MI?
“6 Nisan 2003 Pazar günü saat 12.30'da Genelkurmay Karargahında Aslan Paşayla görüşmle... 45 dakika sonra, Yaşar Paşa geldi, ona günü anlatmam lazım, isterseniz bekleyin, en çok yarım saat sürer' dedi sonra ikisi birlikte geldiler..Yaşar Paşa, sivildi. Kırmızı ağırlıklı bir tişörtü vardı. Konu Hilmi Paşayla ilgili yazıya geldi..
- Söyleyin Sayın Balbay, bu medya yapısıyla bugün darbe yapılır mı? Yapılmaz. Bugün medyayı arkanıza almadıktan sonra bir şey yapamazsınız. Laikliği konu edinen bir tek siz varsınız. Öteki gazeteler her gün bir türbanlı kadın fotoğrafı koyup, neredeyse sempatik hale getirdmeye çalışıyorlar
- Sizin yazı bizi çatlatır. Bundan endişe ediyoruz. Komutan ısrar ediyor. Görüşmedim diyor. neredeyse ikisini yüzleştireceğiml diyor..
- Biz Başbakanlık Takip Kuruluna yine bilgi belge gönderiyoruz ama, kime ne gönrereceksiniz
- 28 Şubat, öncesi... Geçmişe bakarak bir şey olmaz. İleriye bakmamız lyazım. ileriye, geçmişe takılıp kalmamak lazım..
- Uğgur MUMCU benim arkadaşımdı. Buraya çok geldi gitti. Bizim arşivde çalıştı. En sevilen yazardı... öldürülmeseyse ertesi gün, pazartesi buraya gelecekti. Arşivde çalışıyordu. Öcalan'ın karısının babasının MİTE çalıştığını saptamıştı. daha derin araştırmalar içindeydi
- Adamlar kadrolaşıyorlar. Bunu görüşoruz. Birşeyler yapmak lazım. Kabul ediyorum ama, 28 Şubat hükümet kurulduktan 6-7 ay sonra patladı..
(Öcalan İmralı'da, Sezer Çankaya'da tecrit. Aslan bey”
DEĞERLENDİRME
Açık kaynaklardan yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘Aslan Paşa’nın belirtilen tarihte Genelkurmay İstihbarat Başkanı olan Aslan GÜNER, ‘Yaşar Paşa’nın ise belirtilen tarihte Genelkurmay 2. Başkanı olan Mehmet Yaşar BÜYÜKANIT olduğu değerlendirilmiştir.
ERUYGUR: İRTİCA BÖYLE GİDERSE DEMOKRASİ TEHLİKEYE GİRER
“2 Nisan Pazartes 15.3 Şener ERUYGUR'la görüşme..
Şunu iyi bilin, MGK da şu dendi irtica böyle giderse, demokrasi tehlikeye girer.' bunu ben söyledim komutan YÖK'le ilgili ağır konuştu. O kö de böyle bir planımız yok dedi
Çok dikkatli olmak lazım. (sizi Güven ERKAYA'ya benzetiyorlar) bak bu hoşuma gitti. Benden haz etmediklerini biliyorum. Bu karolaşmayı mesele yapmak lazım. Ben Diyanet İşleri Başkanını çağırdım konuştum..”
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden diğer notların akışına bakıldığında yılın 2003 olduğu ancak 2 Nisan 2003 tarihinin Çarşamba gününe rast geldiği dolayısıyla notlardaki Pazartesi ibaresinin yanlışlık yazıldığı değerlendirilmiştir.
HİLMİ ÖZKÖK’E ‘MOLLA’ YAKIŞTIRMASI
“29 Nisa
Akşam Perşembe Grubu toplandı. Erdal bey, Türkiyede artık demokratik yollardan yapılabilcek çok az şeyin olduğunu söyledi. Adamların dini alıp kullandığı geriye bir şey kalmadığını söyledi. Hurşit bey için çok övücü şeyler söyledi. Takıldım: hayatta en hakiki mürşit Hurşittir... Bir numara için molla diyoruz dedi..”
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden diğer notların akışına bakıldığında yılın 2004 olduğu, netice olarak notun 29 Nisan 2004 tarihli olduğu,
Söz konusu yazı içeriği ve incelemenin genelinden ‘Perşembe Grubu’ şeklinde tanımlanan bir grup olduğu ve ‘Erdal’ın belirtilen tarihte Genel Kurmay Adli Müşaviri olan Tümgeneral Erdal ŞENEL, olduğu değerlendirilmiştir.
“7 Nisan Çarşamba 200
- Zekeriya TEMİZELLE birlikte İstanbul'a gittik. Saat 17.00'de toplandık. İlhan SELÇUK, Alev COŞKUN, Hikmet ÇETİNKAYA, İbrahim YILDIZ, Emre KONGAR, Mustafa PAMUKOĞLU, ben... Akın ATALAY'ın da gelmesi gerekiyordu. Cenazesi varmış gelemedi..
Temizel, 2 arkadaşıyla 3 gün gazetede çalıştı ve her şeyi ortaya çıkardı..
Bir hafta önce Turgay CİNER (TC) gazeteye gelmiş, yukarıdaki kadroya yeni bir öneri getirmiş. Buna göre, yeni bir şirket kurulacak, büyük ortak Cum Vakfı olacak. Onlar küçük ortak ama, şirketin yöneticilerini küçük ortak atayacak...bugüne kadar olan alacak verecek de sıfırlanacak... Ciner bunu kabul ederseniz ben varım, etmezseniz yokum, reklamı da satış gelirini de size vereyim demiş..Temizel bu öneriyi inceledi ilk tepkisi şu oldu bunu kabul ederseniz tümüyle teslim olursunuz...'İlhan abi öyle düşünmediğini açıkça söyledi arkadaşlar bakın bu öneri çok açık ve bizi düzlüğe çıkaracak bir öneri. Gelin bunu ayrıca dikkate alın. Hemen hayır demeyin... Bakın okuyorum önerinin önemli maddesini: ortakların dörtte üçü evet demedikçe şirket yeni adım atamaz, feshedilemez vs. burada bizim de söz hakkımız olacak... Bir de bu Turgaya gözünüzü seveyim güvensizlik göstermeyin. O kardeşimizdir. Açık söyleyeyim benim içimde en ufak bir şüphe falan yok...' ben uygun bir dille bunun kabul edilmesinin zor olduğunu söyleyip şöyle dedim abi, bunlar reklam işini 2003 ağustosta aldılar, daha o ay geliri yarıya indirdiler. Sonra da aynı eğik düzlem sürdü. Bu neden? Açıklayamıyorlar. Sonra Cumhuiyeti Yeni Asır ve Takvim'le birlikte pazarlıyorlar. Bu cumhuriyete haksızlık. Son durum da bize 2 ay hiç para göndermediler. Bunu da açıklayamıyorlar. Geçen yıl temmuzda Dorint Otelde 5 kişi yemek yedik (TC, İbrahim, ben, Alev COŞKUN, İlhan SELÇUK) orada üstüne basa basa, sen her ay 300 bin doları garanti ediyor musun, dedik. Evet dedi. Alev abi bunu yazılı bir protokole dökelim dedi. Ona da evlet dedi... Ama bu sözleri tutmadı...' İlhan abi bunları dinledikten sonra arkadaşlar yeniden bakalım dedi... Emre, Hikmet, Alev abiler de soğuk görüş belirtti. ben ve İbrahim de..”
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 7 Nisan’ın 2004 tarihinde Çarşamba gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “7 Nisan 2004” tarihli olduğu değerlendirilmiştir.
“İlhan abi 17 Nisan Cumartesi gecesi Ankara'ya geldi
18 Nisan pazar günü öğleyin Ahlatlıbelde Temizel'le buluştular. İki saat sonra da ben gittik. Temizel işe iyice ısınmış. Yeniden yapılandırmayı tamamlarız dedi..”
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede görüşmelerin 2004 yılında gerçekleştiği,
Açık kaynaklardan yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘İlhan’ın Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi İlhan SELÇUK, ‘Temizel’in ise Devlet eski Bakanı Zekeriya TEMİZEL olduğu değerlendirilmiştir.
“19 Nisan Pazartesi sabahı ilk iş Yargıtay Başkanı Eraslan ÖZKAYA'ya gitti. Eraslan bey hez zamanki gibi bizi sıcak karşıladı.. Hükümeti konuştuk, uygulamalardan yakındı, yargıyı ele geçirme girişimlerini anlattı. Anayasa Mahkemesinin yasasını değiştiriyorlar. Yargıtay'a seçenek olmasını sağlayacaklar, bireysel başvuru hakkı olacak... Böylece kendi elleriyle oluşturdukları bir yapı kurulacak. Bir de üyelerinin 4'ünü meclisin seçmesini istiyorlar... Askerlerin de ne yapacağını bilmekte zorlanır halde olduklarını, içlerinde derin değerlendirmeler içinde bulunduklarını söyledi. Burada İlhan abi araya girip, Balbay genç subayları yazdı başımıza iş açtı' gibilerden bir şeyler söyledi. Sonra onu doğrular, beni öne çıkarır şeyler söyledi..”
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 19 Nisan’ın 2004 tarihinde Pazartesi gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “19 Nisan 2004” tarihli olduğu değerlendirilmiştir.
ERUYGUR: BİR ŞEY DENEDİK OLMADI, TOPLUM DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ NOKTADA DEĞİL
“Aynı gün akşamüstü Şenere gitti..
Şene
- Biz artık yaralı bir kuşuz
- Bir şey denedik, olmadı. Belki hayal gördük
- Toplum bizim düşündüğümüz noktada değil
- Yine de yapılabilir, ona bakmak gerekir
- İnsan çok üzülüyor, bunca çaba harcadık bir şey yapamadık
- Yine de ateşi söndürmemek gerek
- Acaba cumhurbaşkanı biraz daha aktif olamaz mı
- Bunların kafalarının ardındaki niyet hiç değişmedi. Bunu görüyoruz
- ADD çok pasif, eylem kuruluşu değil. Her şey iteklemeyle gidiyor
- Görev süremiz içinde bir şeyler yapalım dedik, olmadı”
DEĞERLENDİRME
Diğer notlara bakıldığında yukarıda yer alan görüşmelerin Mustafa BALBAY ve İlhan SELÇUK tarafından yapıldığı,
Açık kaynaklardan yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘Şene’ olarak belirtilen şahsın dönemin Jandarma Genel Komutanı Mehmet Şener ERUYGUR (…) olduğu görülmüştür.
© Tüm hakları saklıdır.