Politika

Mustafa Karaalioğlu: Her türlü fikri duymak istemiyorsak hiç anayasa işine soyunmayalım

"Güçleri yetmiyor diye bazılarımızın asık suratla gezdiği bir ülke kimseye yar olmayacaktır..."

19 Nisan 2016 15:13

Karar gazetesi yazarı Mustafa Karaalioğlu, yeni anayasa tartışmalarına ilişkin olarak, "Sarsıcı, şaşırtıcı; hatta sinir bozucu da olsa her türlü farklı fikri duyabilmeliyiz. İyi bir geleceğin yolu buradan geçiyor. Duymak istemiyorsak ve tahammül edemiyorsak da hiç bu işlere soyunmayalım; bırakalım dağınık kalsın. Belki gelecek nesiller bir yol bulur" dedi. "Bilelim ki sıradan huzuru bulabilmek için bile, herkesin yüzünün gülebildiği bir ülke olmamız şarttır" diyen Karaalioğlu, "Güçleri yetmiyor, sesleri çıkmıyor diye ve hatta devirleri geçmiş diye bazılarımızın asık suratla gezdiği bir ülke kimseyi mutlu etmeyecek, kimseye yar olmayacaktır" diye konuştu.

Karaalioğlu'nun "Daha açık, daha farklı, daha sarsıcı fikirlere ihtiyaç var" başlığıyla yayımlanan (19 Nisan 2016) yazısı şöyle:

Kurucu iradenin tekçi, dışlayıcı karakteri nedeniyle Cumhuriyet yürüyüşünde yolun bir yerinde sistem aksamaya, teklemeye ve teğellerinden çözülmeye başladı. Hepimiz devlet ideolojisinin tanımladığı, biçimlendirdiği insanlar olmamaya başladık. Giderek artan güvenlik ve zenginlik ihtiyacı için daha çok demokrasi ve hukuk gerekir oldu. İmparatorluktan ulus devlete geçiş travması zihinlerden silinmeye başladıkça daha kaliteli bir hayat talebimiz yükselmeye başladı.

Tek tip tek örnek vatandaşların aslında; Türk, Kürt, Arap, Çerkez vb. kökenlere ait olduğu, sadece Sünni değil, Alevi veya sadece Müslüman değil azınlık da olsa Hıristiyan veya Yahudi veyahut da Ezidi olduğu anlaşıldı. Bölgeler arasında kültür, anlayış, gelenek görenek farkları bile olduğu görüldü. Şehirden şehire bile daha farklı yaşama halleri görüldü. Kadınların, çocukların, yaşlıların, engellilerin hakları olduğu anlaşıldı.

Tek ideoloji; Kemalizm erken dönemde yetmez olmuştu ama giderek birbirinden farklı siyasi akımlar gelişti ve alan kaplamaya başladı.

Hasılı, farklılık arttıkça, sesler yükseldikçe kuruluş ideolojisi yetmez, taşımaz oldu. Herkesi devletin vatandaşı yapmak maksadıyla son bir gayret askeri darbeler de kafi gelmemeye başladı.

Özallı yıllarda filizlenen ama bilhassa AK Partili yıllarda gelişen demokratikleşme bu yetmezlik dalgasının üzerinden yol almıştır. Daha çok görünür olmak isteyen, daha çok zenginlik, daha fazla hukuk talep eden kitleler, kendilerini çevreleyen tek tip kalıplarını bu dönemde kırıp atmışlardır.

Şimdi anayasa ihtiyacı da dahil yeni bir onarımın eşiğindeyiz… Herkesin kimliği, fikri, kökeni, kıyafeti, alışkanlığı ne olursa olsun bir başka sınıfın üstünlüğünden dolayı mağdur edilmeksizin eşit olma dönemi… Tabii mümkünse. Tabii başarabilirsek. Tabii hakkını verebilirsek. 

Her birimizin kazanabileceği en büyük statü; farklılıklarımızla birlikte devlet ve devleti oluşturan birey zihinleri karşısında eşit olabilmektir. Devlet herkesi eşit görecek ve öyle muamele edecek. Yine devlet, zihinlere hayali tehditler, düşmanlıklar veya ötekiler gibi doktrinler işlemediği için bireylerin zihni de bir arada yaşama fikrini taşıyabilecek.

Yeni toplum sözleşmesi sadece ve sadece bu anlayış üzerine oturmalıdır.

Bunun için de önce; geleneksel kabuller bir kenara atılabilmelidir. Eski anayasa, eski alışkanlıklar ve eski paylaşım kuralları referans olmaktan çıkmalıdır. Ne kadar mümkünse o kadar, taze bir dimağla yeni dönem şekillenmelidir.

Sıradan değil, daha önce yaşamadığımız yoğunlukta, tahminlerin ötesinde fikir zenginliğine ihtiyaç vardır. Türkiye gibi fırsatları, imkanları ve riskleri büyük bir ülkenin yeni anayasası başta olmak üzere yeni dönemin vizyonu için herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Herkesin de taşın altına konan ellere ve ülkenin bir parçası olmak arzusu taşıyan yaratıcı fikirlere saygı göstermesi zarureti bulunuyor.

Kabul edelim, şu anda böyle bir hava yok, bunu temin edecek bir mekanizma da çalışmıyor.  Oysa bunca acı tecrübenin ardından hukuk ve demokrasi kalitesi zengin, topyekün seviyenin yüksek olduğu bir ülkeyi hak ediyoruz.

Bilelim ki sıradan huzuru bulabilmek için bile, herkesin yüzünün gülebildiği bir ülke olmamız şarttır. Güçleri yetmiyor, sesleri çıkmıyor diye ve hatta devirleri geçmiş diye bazılarımızın asık suratla gezdiği bir ülke kimseyi mutlu etmeyecek, kimseye yar olmayacaktır.

Sarsıcı, şaşırtıcı; hatta sinir bozucu da olsa her türlü farklı fikri duyabilmeliyiz. İyi bir geleceğin yolu buradan geçiyor.

Duymak istemiyorsak ve tahammül edemiyorsak da hiç bu işlere soyunmayalım; bırakalım dağınık kalsın. Belki gelecek nesiller bir yol bulur.