Mustafa Karaalioğlu'nun yazısı özetle şöyle;
Türkiye’nin en büyük ticari grubu olan Koç Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç birkaç gündür önemli mesajlar veriyor. Büyüme, istihdam ve üretim gibi konular dahil genel ekonomi politikaları hakkında görüşlerini paylaşıyor. Özetleyecek olursak ekonominin genel durumundan memnun, Avrupa’daki krizin de Türkiye’ye imkanlar sunduğunu, özellikle de Koç Grubu’na önemli faaliyet alanı olan otomotivde daha elverişli rekabet için zaman kazandırdığını düşünüyor.
Bir önemli cümlesi de şu: “2013 yılında Türkiye (tahminen) yüzde 5 büyür, biz ise grup olarak bunun 1,5-2 katı büyürüz.”
. . .
Bilindiği gibi Koç Holding bugünün Türkiyesi’nde sahip olduğu ekonomik gücün ötesinde bir role sahiptir. Dünün Türkiyesi’nde de öyleydi. Koç Grubu, Eski Türkiye’nin de henüz emekleme safhasında olan Yeni Türkiye’nin de ticari yıldızıdır.
. . .
Nihayet bu grubun Erdoğan ve AK Parti fikriyatından pek hazzetmediği, hatta bu fikriyata karşı mücadele edenlerle dost olduğu malumdur. En kritik siyasi gerilim zamanlarında bile... Ve hatta, grubun “Onursal Başkanı” Rahmi Koç’un AK Parti’nin kuruluşu aşamasında Erdoğan’a karşı gazete manşetlerinden açıktan ithamlarda bulunduğu da bilinmektedir. Bazı aile üyelerinin en kritik zamanlarda hükümeti ağır ifadelerle eleştirdikleri de yine malumdur.
Buna rağmen ne Erdoğan, ne de partisi Koç Grubu’nun ticaretiyle uğraşmamıştır. Hatta, 2005 yılında en büyük ve en stratejik KİT’lerden biri olan Tüpraş özelleştirilerek, devletten bu gruba geçmiştir. Siyasi tavırları ve ideolojik angajmanları gerekçesiyle, Koç Grubu’nun ticaretine, eski ticari alışkanlıklarına ve dolayısıyla ortalamadan daha fazla büyümesine kimse karışmamıştır. İyi de yapılmıştır.
Bunu, iktidarın kendisi gibi düşünmeyenlere baskı yaptığı propagandasına sarılanların da anlaması lazım. Baskıya meyli ve arzusu olan bunu önce sermayeye yapar. Zira, iktidar denilen nesnenin yarısı siyaset ise yarısı da ekonomidir.
AK Parti kendi zenginini yaratmak yerine ülkenin var olan ekonomik değerlerinin daha da zenginleşmesini tercih etmiştir.
Öyle olmasaydı ne Koç Grubu böyle büyüyebilirdi, ne de “Türkiye’nin en zengin 100 Ailesi” on yıldır aynı alfabe içinde dönüp dururdu.