Spor

Mustafa Denizli: Türkiye korkaklar ülkesi

Teknik direktör Mustafa Denizli, futbolun içinde heyecan ve çekişme olması gerektiğini söyledi

04 Ocak 2014 13:53

Azerbaycan’da Lankeran takımını çalıştıran teknik direktör Mustafa Denizli, “Futbol ortamının içerisinde bir heyecan, bir çekişme, bir yarışmayı ortaya çıkarmak lazım. Türkiye bir korkaklar ülkesi” İfadesini kullandı.

Eurosport'un haberine göre, Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş kulüplerinde antrenörlük yapan Denizli, “Bu kadar fanatizm manasında birbirinden ayrışmış üç camiadan kabul görüyorsan, bu ne bir şampiyonlukla ölçülür, ne daha büyük başarılarla ölçülür” dedi.

Türk futbolunun önemli isimlerinden Mustafa Denizli, 360’ta yayınlanan “Centilmenler” programına katıldı. Futbola dair yorumlarını paylaşan Mustafa Denizli, şunları söyledi:

 

‘Çocukluk aşkım Beşiktaş’

 

"Ben 37 yaşında Galatasaray gibi bir camianın başına geçtim, yıllarca hizmet ettim. Oradan çıktım Fenerbahçe gibi büyük bir camianın başına geldim, hizmetimi verdim. Son olarak ada çocukluk aşkım olan takımda (Beşiktaş) çalıştım. Bu çalışmaların tamamındaki heyecan aynıdır. Burada bir şeyi kendime en fazla övünç payı çıkarıyorum. Burada yaşadığım şampiyonluklar önemli değil, bu camialar tarafından kabul görmek benim için en büyük artı puandır. Bu kadar fanatizm manasında birbirinden ayrışmış üç camiadan kabul görüyorsan bu ne bir şampiyonlukla ölçülür, ne daha büyük başarılarla ölçülür. Benim için en büyük başarı bu camialarda kabul görmektir."

 

‘Türkiye bir korkaklar ülkesi’


"Futbol ortamı bir iddia ortamıdır. Futbol ortamının en önemli figürlerinden bazıları teknik adamlardır, bazıları yöneticiler ve bazıları da futbolculardır. Bu futbol ortamının içerisinde bir heyecan, bir çekişme, bir yarışmayı ortaya çıkarmak lazım. Türkiye bir korkaklar ülkesi. Bir takımın başında bulunan insanlardan çok zor iddialı kelimeler duyuyorsun ‘ya olmazsa’ diye. Halbuki futbol ortamı bu çizgiyi hep arayan bir iddia ortamıdır. Ben başarıyı da bu futbol anlayışıyla buldum. Futbolculuğumu benim için antrenörlük yaşamına taşıdığım dönemler oldu."

"Antrenörlük kurslarından sen de, ben de aynı derecelerle mezun olabiliriz, bizi farklı kılacak olan diplomalarımızın derecesi değildir. Bizim kişiliklerimizi imkanları zorlayabilmektir. Yaratmaktan kastım bir oyun anlayışı yaratabilmek, bir futbolcu figürü yaratabilmek yani senin oynadığın belirli bir bölge var acaba ben daha iyisini yapabilir miyim, bunu aramaktır. Bütün bunların yanı sıra bir ekip nasıl yaratılır, bunu aramaktır.”

“Galatasaray’da ilk çalışma yılımda 37 yaşındayken benim kontratım devam ediyordu. Benim teknik adamlığa başlayışım da uzun bir hikaye. Genç takımda hoca olarak başladım. Yardımcı antrenörlük istemedim. İviç’in yardımcı antrenörü olarak başladım. Kendisi bana futbolculuğu bıraktırdı, jübilemi yaptım. Sezonun açılmasına kısa bir dönem kala Benfica ile anlaştı, bizi yarı yolda bıraktı. O ayrılınca ben açıkta kaldım. Kim gelecek takımın başına belli değil. Yönetim kurulu ‘takımı kampa sen götür’ dedi. Ali (Uras) ağabey Başkan o zaman, ‘ben götürmeyeyim’ dedim. Ortada kaldım, şunu düşünüyorum, yurt dışından gelecek adam ekibiyle gelirse kamp dönemimden sonra açığa alınırsam bunu kaldıramam, hırslı bir insanım. Yönetime dedim ‘Ben kampa gitmek istemiyorum. Ya bana genç takımda görev verin ya da İzmir’e döneyim.’ Genç takımda başlama fikrimi kabul ettiler, ondan aylar sonra ben yardımcı antrenörlüğe başladım.”

 

‘Fenerbahçe-Beşiktaş maçı örnek olmalı’

 


"Bu sene oynanan bir Fenerbahçe - Beşiktaş maçı var. Haftada 8-9 tane maç oynanıyor. İki tanesi böyle olsa yeter. Fakat bulamıyorsun, o iki bile çıkmıyor. Kaleciler başarılı, üçer gol olmuş, forvetler başarılı, üçer gol olmuş, defanslar başarılı, üçer gol olmuş, üçer gol kaçırılmış. Böyle bir futbolun olduğu bir ülkede bu yatırımların hepsi helal. Maddi karşılığını bulması lazım ki daha büyük yatırımlar gelsin."

"Futbolu kemiren kurdun adı korku, kaybetme korkusu. Kaybetmeme üzerine herhangi bir strateji yapamazsın geliştiremezsin. Kazanamıyorsan kaybetme diye bir felsefe olmaz. Bu ancak kupada olur. Her maç sonrası kazanamıyorsan kaybetme demek bir başarı değil. Bir maç kazanıp 2 maç kaybeden teknik adamla, 3 maç berabere bitirmiş aynı puana sahip adama bakış açısı değişir. 3 maç berabere kalan başarılı gözükür 2 maç kaybeden başarısız gözükür ama neticede ikisi de aynı puandadırlar. Bu kaybetmeme korkusunun insanlar üzerinde yarattığı etki.”