Müslüman Kardeşler Sözcüsü Cihad El Haddad, Mısır'daki darbeyi 27 Mayıs'a benzetti. Haddad, “Türkiye'de askere itaat etmeyen ötelendi, hatta idam edildi. Menderes'e yapılan bugün (devrik Cumhurbaşkanı Muhammed) Mursi'ye yapılıyor. Türkiye'nin bizi anlaması bu yüzden çok daha kolay. Tabii bu sadece askerin işi değildi dış güçlerin desteği olmadan bu noktaya gelinmesi mümkün değil” dedi.
Yeni Şafak gazetesinden Burcu Bulut’un Haddad ile yaptığı röportaj şöyle:
- Bugün Mısır'da yaşananlar tam olarak ne?
- Mısır'da yaşananlar Arap Baharı olarak adlandırılan değişime vurulan en büyük darbedir. Muhammed Mursi demokratik yollarla, halkın çoğunluğuyla başa gelen ilk Cumhurbaşkanı'ydı. Bugün yaşananlar demokrasiyi sindiremeyen iç ve dış güçlerin ortak eseridir. Hiç şüphesiz Türkiye'de de benzeri olaylar yaşandı. Darbelerle nice hükümet devrildi. Askere itaat etmeyenler ötelendi hatta idam edildi. Bizim için en iyi örneklerden biri hiç şüphesiz Adnan Menderes'tir. O günlerde Menderes'e yapılanlar bugün Mursi'ye yapılıyor. Türkiye'nin bizi anlaması bu yüzden çok daha kolay. Tabii bu sadece askerin işi değildi dış güçlerin desteği olmadan bu noktaya gelinmesi mümkün değil!
- Dış güçlerden kastınız kim?
- Mısır'da askeri darbeyle indirilen Mursi'nin yerine atanan Anayasa Mahkemesi Başkanı Adli Mansur'un başa geçişi sıradan bir darbenin ürünü değildir. İstinasız tüm Batı ve pek tabii ABD bu gelişmenin yaşanmasını uzun süreden beri bekliyordu ve destekliyordu. ABD bunu hiç şüphesiz uzun süredir planlıyordu. Kendilerine itaat etmeyen bir devlet başkanındansa, her dediklerini yapacak yeni bir hükümet hiç şüphesiz Ortadoğu'daki planları için çok daha iyi olacaktı.
Generaller Pentagon’a uyar
- O zaman Mursi'nin darbeyle indirilmesi sizin için bir sürpriz olmadı diyebilir miyiz?
- Mursi Mısır'da özellikle son zamanlarda çok yalnız kalmıştı. Mübarek rejiminin zenginleştirdiği Mısır medyası söylediklerini çarpıtarak yayınlıyor, onu halkın önünde küçük düşürmeye çalışıyordu. Mursi yönetiminden birçok üst düzey bakanın yolsuzluğa bulaştığı ve suç işlediği gibi iddialar ve söylemler ortalıkta dolaşıyordu. Mursi; Mısır halkına demokrasiyi katleden bir lidermiş gibi gösterilmeye çalışıyordu. Gidişatın parlak olmadığını fark etmiştik ama bir darbeyle Mursi'nin indirileceğini açıkçası düşünmemiştik. Çünkü o halkın gözünde demokrasiyi yaşatacak olan ilk liderdi.
- Sizce ABD'nin Ortadoğu Planı, Mursi ile neden ters düştü?
- Mısırlı generaller -El-Sisi gibi- Pentagon'un politikalarına uyumlu bir strateji izlerler. ABD yıllarca kendisine hizmet eden Mübarek'in politik işlevini tamamladığını düşünerek çekilmesi için ordunun baskı yapması gerektiğini belirtti. Ordu halk hareketinin gücünü de kullanarak Mübarek'in çekilmesinde etkili olduğunu ve böylelikle 'birleştirici-kurtarıcı' bir politika izlediği izlenimini yarattı. Ancak beklenen olmadı. Neden? Çünkü Mursi liderliğindeki Mısır'ın boyunduruğu altında bir devlet olamayacağını anlayan ABD, buna son vermek için derhal kolları sıvadı. Çünkü ABD için Mısır'ı dizayn etmek Ortadoğu'yu dizayn etmek demekti.
- Sadece ABD'yi değil AB'yi de suçladınız. Bu noktada AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Ashton'ın ziyareti için ne diyeceksiniz?
- Batı Mısır'daki gelişmeleri Gezi Parkı kadar önemsemedi. Taksim'den kesintisiz canlı yayın yapan Batılı televizyonlar Mısır'daki katliam karşısında adeta üç maymunu oynamayı tercih ettiler. Yakın zamanda Mısır'ı ziyaret eden Ashton'ın geliş amacı da sözde taraflara itidal çağrısı yapmaktı! Ama herkes çok iyi biliyor ki Batı, Mursi'nin geri dönüşü olmayan bir yola girdiğinden emin olmak istedi. Bunu gözleriyle görmek için de bizzat Mısır'a geldiler. ABD ve AB; Mısır'da yaşananların başrol oyuncuları, muhalefet, asker ve medya ise figüranlarıdır.
Demokrasi için sonuna kadar savaş
- Darbe olduğunda ne yaptınız? Ülkeyi terk etmeyi hiç düşündünüz mü?
- Büyük bir şok diyebilirim. Bu şoku atlattığımızda Sisi ile diyaloga geçmek istedik ama ona hiçbir şekilde ulaşamadık çünkü bu askeri darbe planlı bir organizasyonun sadece ufak bir parçasıydı. Diğer yandan her ne olursa olsun Mısır'ı terk etmeyi aklımızdan dahi geçirmedik. Sonunda idam bile olsa onurlu bir Müslüman gibi ülkemiz için ölmeyi göze aldık. Batı istemese de Mısır'ın önünde sonunda ikinci bir Türkiye olacağına inanıyoruz.
- ABD Dışişleri Bakanı Kerry'nin Sisi'nin demokrasiyi getireceğine dair açıklaması hakkında ne diyeceksiniz?
- Demokrasi ve insan hakları söz konusu olunca mangalda kül bırakmayan ABD ve AB, orientalizmin mottosu 'Şark için yeterli' mantığından hareketle başka türlü tanımlanması mümkün olmayan bir askeri darbeyi bile bu şekilde kavramsallaştırmaktan imtina ettiler. Hatta bir adım daha ileri giderek, liderimiz Mursi'ye, bize ve kendi oylarına sahip çıkan Mısırlıların üzerine gerçek mermilerle ateş açarak yüzlerce kişiyi öldüren ordunun bu pek aşikâr katliamı nı dahi kınamadılar. Ama ABD ve AB'nin bu ikiyüzlülüğü özgürlüklerimizi teminat altına aldığımız siyasi rejim olarak demokrasiden vazgeçmemizi gerektirmiyor. Demokrasi için sonuna kadar savaşacağız.
En büyük destek Türkiye ve Katar'dan
- Darbe sonrası en büyük desteği kimden gördünüz?
- Darbenin ardından en büyük destek Türkiye ve Katar'dan geldi. Tabii İran'ı da unutmamak gerekir. Onlar da bize ve Liderimiz Mursi'ye tam destek verdiklerini belirttiler. Özellikle Türkiye'nin ilk günden itibaren verdiği desteği an be an hissettik. Bunun altında şüphesiz Mursi-Erdoğan kardeşliği yatıyordu. Her iki lider de vatanını seven, demokrasiyi savunan, halkı için yaşayan, partisine sahip çıkan, adaleti savunan İslami liderler. İşte bu nedenle de Başbakan Erdoğan, darbe sonrası Mursi'yi yalnız bırakmadı, yanında oldu.
- Peki siz ABD'li yetkililerle darbe sonrası iletişime geçmeyi hiç düşündünüz mü?
- Şu an Dış ilişkiler Sözcümüz Abdulmawgoud Dardery Washington'da gerekli temaslarda bulunuyor. Size şöyle söyleyeyim ABD'de Obama'nın dış politikada; özellikle Mısır ile ilgili aldığı demokratik olmayan kararları benimsemeyen çok sayıda siyasetçi, akademisyen ve bürokrat var. Hatta bunların arasında askerler de var. Şu an onların hepsiyle temas içindeyiz.
İhvan'sız bir Mısır düşünülemez
- Bundan sonraki süreçte Mısır'ın geleceğini nasıl görüyorsunuz? Mısır'ın durumunda düzelme olmazsa bu Ortadoğu'daki dengeleri nasıl etkiler?
- Mısır'ın geleceği İhvan'sız düşünülemez. Çünkü İhvan ve Mursi demek demokrasi demektir. Demokrasi demek. halk demek. sandık demektir. Halkın büyük çoğunluğunun desteğiyle seçilen liderimiz Muhammed Mursi'nin, Mısır'da demokrasiyi inşa etmede en etkili isim olduğu bu kanlı süreçte daha iyi anlaşılacaktır. Fazla söze gerek yok. Darbeden önceki ve sonraki Mısır'a bakın! Mursi'nin ülkeye getirdiği demokrasinin devamını isteyenlerin ordu tarafından tereddüt edilmeden öldürüldüğü günler yaşıyoruz. Bu döngüyü ancak ve ancak Mısır halkı değiştirebilir. Darbeci, vesayetçi zihniyet son bulmadan bu halk rahat etmeyecektir. Mısır halkının geleceğini çalmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Buna izin vermeyeceğiz. Diğer yandan biz halkın gücüne ve inancına güveniyoruz. Şayet seçimlerde kaybedersek de hiç düşünmeden gideriz. Bizim için önemli olan halkın isteğidir, beklentilerini karşılayabilmektir. Ama Mısır'daki bu değişim pek tabii Ortadoğu'yu etkileyecektir. Taraflar daha keskin çizgilerle birbirinden ayrılacaktır. Gruplaşmalar, dış politikada izlenen yol ve yöntemlerinde değişmesine sebep olacaktır. Hiç şüphe yok ki Ortadoğu'daki Mısır-Türk ortaklığı, bölgesel güç olduğumuz gerçeğini bir kez daha gösterecektir.
Sisi Batı'nın ve muhaliflerin maşası
- Yani Genelkurmay Başkanı El Sisi ile hiç konuşamadınız mı?
- Darbe olduğu gün görüşemedik ama sonra kendisi demokrasiyi tesis edemediğimiz için böyle bir süreç yaşandığını söyledi. Ona göre Mısır halkı içinde ayrıştırma yapmıştık özellikle İslami taban ile İhvan karşıtı olan seküler ve liberal kesim arasında kutuplaşmanın tek nedeni Mursi'ydi. Bu güvensizlik ortamına son vermenin tek yolu Mursi'yi indirmekti. Bilirsiniz vesayetçi bir rejimin sürdürülmesinin yegâne unsurlarından biri siyasetin güvensizliğinin öne çıkarılmasıydı. El-Sisi sözde siyasi güvensizliği öne sürerek Batı'nın ve muhalefetin maşası oldu.
- Sizce ABD tam olarak Mursi yönetimindeki Mısır'dan neden rahatsız oldu?
- Çünkü ABD Mübarek yönetimindeki Mısır'ı istediği gibi yönlendirebiliyordu ama aynı performansı Mursi döneminde yakalayamadı. Mursi tıpkı Başbakan Erdoğan gibi halkı için yaşayan bir liderdir. Ortadoğu'daki tüm gelişmeleri 'demokrasi nasıl temin edilebilir?' sorusuna yanıt arayarak değerlendirdi. Sorgulayan, araştıran bir lider olan Mursi'yi tabiri caizse kukla gibi kullanama-yacaklarını anlayan ABD, ondan kurtulmanın yollarını aradı. Bu da ancak iç ve dış güçlerin ittifakı ile söz konusu olabilirdi. Nitekim öyle de oldu.
- Peki ABD için demokrasi ne demek?
- ABD demokrasi katilidir. Öyle olmasa seçimle başa gelen bir liderin ve seçileli 1 yıl olmadan yıkılan demokrasi kalesi Mısır'ın bu duruma gelmesine izin verir miydi? Uzaklara gitmeye gerek yok; ABD, 7,5 yıldır işgal altında tuttuğu Irak'a kan ve gözyaşı dışında ne getirdi? Demokrasi getirebildi mi? Geride tamiri imkânsız bir enkaz bırakmadı mı? Sadece ABD değil AB de demokrasi düşmanıdır. Darbecileri destekleyen El Baradey'e Nobel Barış Ödülü verilmesi bunun en açık kanıtı değil midir?